Gazi M.Kemal Atatürk ve Mahmmut Esat Bozkurt
5 Kasım 1925 tarihinde Gazi Mustafa Kemal’in konuşması ile Ankara Adliye Hukuk Mektebi açılmıştı
Ankara Adliye Hukuk Mektebi olarak kullanılan ilk bina
Genç Türkiye Cumhuriyet Devleti’nin ilk yaptığı işlerin arassında 5 Kasım 1925’te “Ankara Adliye Hukuk Mektebi”ni açmak olmuştu.
Bu okul cumhuriyet dönemi Türkiye’sinin ilk yükseköğrenim kurumudur.
Okul yapısı olmadığından TBMM ilk binasında öğretime başlayan Ankara Adliye Hukuk Mektebi ilk mezunlarını 1928 yılında vermişti.
Gazi Mustafa Kemal(*) Genel Kurul Salonu’nda okula verediği önemi yaptığı açılış konuşmasında dile getirmişti.
Yıllardan beri devam eden Türk Devrimi, varlığını ve düşüncelerini, sosyal hayatının kaynağı olan yeni hukuki kuralları belirlemek ve doğrulamak çaresine sarılmıştır.
……
Sanırım ki, Ankara Hukuk Okulu, Cumhuriyet hukukunu yalnız görünen ve söylenen şekliyle değil, fakat anlaşılan ve kavranılan iç yüzü ile kanunlarıyla ve hukuk bilginleriyle açıklayacak ve koruyacak önleme başlamış oluyor.
Cumhuriyet Türkiye’sinde eski hayat kanunları, eski hukuk yerine yeni hayat kurallarının ve yeni hukukun geçmiş olması bugün tereddütsüz bir oldu bittidir. Bu oldu bitti emir, sizin kitaplarınızda ve uygulama sebebi olan kanunlarınızda anlatılacak ve açıklanacaktır.
……
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin kurulduğu zamanda onun bugünkü iç yüzü ve durumunu hukuk kuralları ve ilim kurallarına aykırı kabul edenlerin başında meşhur hukukçular bulunuyordu. Büyük Millet Meclisi’nde hâkimiyetin kayıtsız şartsız millette olduğunu ifade eden kanunu teklif ettirdiğim zaman, bu kanunun Osmanlı Anayasası’nı değiştirmesinden dolayı karşı gelenlerin başında yine eski ve ilmi bilgisi ile milleti aldatan tanınmış hukukçular bulunuyordu.
Saygıdeğer Efendiler!
Cumhuriyet ilân olunduktan sonra meydana gelen kötü bir olayı da uyanmış gözlerimiz önünde canlandırmak isterim. En büyük şehrimizin, bu memlekette belki Avrupa’da ilim öğrenmiş yüksek uzmanlardan oluşmuş baro heyeti, açıkça hilâfetçi olduğunu ilân eden ve ilân etmekle övünen birisini seçip kendisine başkan yapmıştır. Bu olay eskimiş hukuk bilginlerinin, Cumhuriyet anlayışına karşı içten ve gerçek olan durum ve eğilimini anlatmaya yeterli değil midir? Bütün bu olaylar devrimcilerin en büyük fakat en sinsi can düşmanı, çürümüş hukuk ve onun dermansız taraftarları olduğunu gösterir. Milletin ateşli devrim hamleleri sırasında sinmeye zorunlu kalan eski kanun kurallarına, eski hukuk bilginleri, emekçilerin güç ve ateşi yavaşlamağa başlar başlamaz hemen canlanarak devrim kurallarını ve onun içtenlikli takipçilerini ve onların saygıdeğer ideallerini mahkûm etmek için fırsat beklerler. Bu fırsat eski kanunların varlığı ve eski hukuk kurallarının yürürlükte olması ile ve eski anlayışını içten ve yürekten korumada dikbaşlı hâkimlerin ve avukatların varlığıyla sağlamdır.
……
Öğrenci Efendiler!
Yeni Türk sosyal hayatının kurucusu ve kuvvetlendiricisi olmak iddiasıyla öğrenime başlayan sizler, Cumhuriyet devrinin gerçek hukuk bilginleri olacaksınız. Bir an önce yetişmenizi ve milletin isteğini uygulamalı olarak karşılamaya başlamanızı, millet sabırsızlıkla beklemektedir. Sizi yetiştirecek olan profesörlere ait olan görevi hakkıyla yerine getireceklerine eminim.
Cumhuriyetin kuvvetlendiricisi olacak bu büyük kurumun açılışında duyduğum mutluluğu hiçbir girişimde duymadım ve bunu açıklamakla ve anlatmakla memnunum.(KAYNAK: Hâkimiyet-i Milliye, 06.11.1925
Demokrasiler “Hak, Hukuk,Adalet” için saygın hukukçular ister.
Mevcut durumun yorumu okuyuculara aittir.
Çağdaş hukkun temelerini atan başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve Mahmmut Esat Bozkurt olmak üzere emeği olanları saygı ve sevgi ile anıyoruz.
05 Kasım 2022 Cumartesi
Okuma önerisi kısa öykü:
YURTTAŞLAR YASASI( MEDENİ KANUN) VE ANKARA ADLİYE HUKUK MEKTEBİ
-Paşam, dedi Mahmut Esat, siz bizimle olduğunuz sürece yapamayacağımız hiçbir şey, başaramayacağımız hiçbir iş olamaz. Bakın size ne getirdim. Adliye vekili sıfatıyla yaptığım bir gezide bir tarlada korkuluklara asılmış olan bu ilâm, şerriye mahkemesince tebliğ olunmuş,
Evrak çantasını açtı, Arap abecesince eğri büğrü satırlarla yazılmış, sararmış bir belgeyi çıkardı. Bu bir mahkeme kararıydı. Kadı, şeriat adına mezruata, ekinlere zarar veren çekirgelere, fuzuli tecavüz ettikleri, haksız el attıkları yerden çekip gitmelerini emrediyordu.
-İş bu kadar vahimdir paşam. Halkın Cumhuriyeti, adaleti gökyüzünden indirip cumhuriyetin hâkimi eliyle, savcıları eliyle halka vermelidir. Çantasına eğildi, evrakların içinden bir iki belge daha aldı. Bakınız bunları vekâletimiz bir kitap halinde yayınlayacaktır ki artık Mecelle’nin anlaşılıp uygulanmasına imkân kalmadığı iyice anlaşılsın.
Masadakiler belgeleri elden ele dolaştırıyorlardı.
-Tamam, peki, dedi Mustafa Kemal. Hatırlar mısın, ben sana birkaç yıl önce bir soru sormuştum?
-Evet paşam, buyurunuz.
-Bütün bu kanunları çıkardın, yasaları yaptın, mahkemeleri kurdun diyelim. Peki, bu yeni mevzuatı uygulayacak hukukçuları nereden bulacaksın?
Mahmut Esat belli belirsiz gülümsedi. Paşa o zamanki yanıtı unutmuş olamazdı. Ayağa kalktı bütün heyecanıyla yanıtını yineledi:
-Bulmayacağım paşam, onları ben yetiştireceğim…
***
Halkın çocuklarının, işçinin, çiftçinin, küçük esnafın çocuklarının hukukçu olabilmeleri için, bunların yatıp kalkacakları, karınlarını doyuracakları, ders çalışacakları bir yer gerekiyordu ama bütçede para yoktu. Sağdan soldan ödenek kırpıldı; Hukuk Mektebi’ne ayrılan ödeneğe “Leylî yurdu Masarifi” adıyla yeni bir fasıl eklendi.
Artık halkın çocukları Cumhuriyet’in savcıları, yargıçları olabilirdi. Oldular!
Hatta, Adnan Menderes gibi öğrenimleri yarım kalmış milletvekilleri de Hukuk Mektebi’ne kayıt yaptırıp okudular.
Savcı ve yargıçların kendisini karşılamaya gelmesine karşı çıkan ve onların ayağına giden Adalet Bakanı Mahmut Esat Bozkurt’un savcılar hakkındaki ;
“Cumhuriyet Savcıları! Meriç kıyısında çalışan Türk köylüsünün kaybolan sabanından tutunuz da bu davada yaşayanların uğrayacakları en ufak bir haksızlıktan, hatta Bingöl dağlarının ıssız kuytularında nafakalarını bekleyen öksüzlerin gözyaşlarından sizler mesulsünüz…”
sözleri çoktandır asıldıkları yerden indirildiler, kazındıkları mermerlerden silindiler…