
Yalçın Doğan : MİT Müsteşarı Kalın : “Heidegger yolculuğu” nereye kadar ???..
E-POSTA : a.yalcindogan@gmail.com
03 Kasım 2025
***
Altı milyon insanın ölümüne mal olmuş, ülkesini ve Avrupa’yı yakmış, yıkmış deli bir caninin peşinden giden birini “kendisiyle aşmak” nereye kadar?..

MİT Başkanı İbrahim Kalın
“Heidegger” adını duyunca, benim aklıma…
-Önce Hitler’in peşinden koşan ırkçı bir felsefeci,
-Ardından geçen yüzyılın felsefesini etkileyen kitabı “Sein und Zeit” (Varlık ve Zaman),
-Ve Nazi ama, Yahudi asıllı öğrencisi, felsefeci Hannah Arendt ile yaşadığı aşk geliyor.
“Varlık ve Zaman” felsefi bir başyapıt. Nesnelerin ve insanın varlığını zaman içinde sorguluyor, “varoluşcu” felsefeye öncülük ediyor.
Gel gör ki, adam faşist. Hitler gibi, “üstün Alman ırkının” dünyayı şekillendireceğine inanıyor.
Kalın o kulübede
Martin Heidegger çalışmak amacıyla Freiburg yakınlarında Kara Orman eteklerinde bir kulübe yaptırıyor. Okumak, düşünmek, yazmak, yalnız kalmak amacıyla.
MİT Müsteşarı İbrahim Kalın varlık sorunuyla ilgili felsefeye meraklı. Diplomatik bağlantılar sonucu, Heidegger’in torunu ile birlikte 2019 yılında o kulübeyi ziyaret ediyor. Heidegger’in dünyasını görmek, çalıştığı, nefes aldığı ortama tanıklık etmek üzere.
Sonra bir kitap yazıyor:
“Heidegger’in Kulübesine Yolculuk”
Geçen ay yayınlanan 260 sayfalık kitabı elimden düşürmeden okudum. Notlar alarak, pek çok yerin altını çizerek.
Kalın’ın Heidegger üzerine kitap yazması benim ilgimi çekiyor. Çünkü:
-Heidegger’in siyasi inancı belli.
-Kalın ise AKP iktidarında kritik görevlerde bulunmuş, hala da öyle, söz sahibi biri.
Bu iki özellik yan yana geldiğinde, kitabı okumak kaçınılmaz.
Bir entelektüel
“Varlık” İbrahim Kalın’ın ilgilendiği bir konu, doktora tezini yine “varlıkla” ilgilenmiş 16. yüzyıl sonu, 17. yüzyıl başında yaşamış İranlı filozof Molla Sadra üzerine yazıyor.
“Molla Sadra’nın mesajı açıktır. Varlık’ın manasını idrak etmeden, var olan şeylerin anlamını kavrayamayız.” (A.g.k., s.53).
Kitap boyunca Kalın’ın aktardığı, vurguladığı, yorumladıklarından hareketle, şu çok net:
MİT Müsteşarı İbrahim Kalın tam bir entelektüel, zengin birikime sahip. Felsefe bilgisi derin, analitik düşünen biri.
Bir siyasi danışman, bir bürokrat olmanın ötesinde, pek çok üniversite hocasını yaya bıraktıracak ölçüde akademik niteliklere sahip.
Nazizim ve Heidegger
Böyle bir kitap yazdığına göre, merak ediyorum.
İbrahim Kalın, Heidegger’in Hitler’le ve Nazizim ile bağını nasıl değerlendiriyor?..
“Heidegger’in düşüncesinin karanlık yönüne bakmamız gerekiyor.
(…) Nazi Partisi üyesiydi. Nasyonal Sosyalizmi Alman varoluşunun kökten dönüşümünü gerçekleştirecek hamle olarak görür.
(…) Alman milletini Varlık tarihinin merkezine yerleştirir. Sadece Almanları yahut Avrupa’yı değil, ona göre, dünyayı felaketten kurtaracak tek millet Almanlardır.
(…) Yahudiler Alman ırkına yönelik en büyük tehdittir. Almanlar var olabilmek için Yahudi sorunundan kurtulmak zorundadır.
(…) Bir soykırıma felsefi gerekçe üretmek korkunç bir günahtır.
(…) Heidegger’i okurken, bu noktayı akılda tutarak, dikkatli okumakta yarar var.” (A.g.k., s. 105 – 109).
Heidegger’i mahkum etse bile, yine felsefeye dönüyor:
“Heidegger’i Heidegger’e rağmen okumaya devam eder, onu kendisiyle aşmayı deneyebiliriz.” (A.g.k., s. 109).
Altı milyon insanın ölümüne mal olmuş, ülkesini ve Avrupa’yı yakmış, yıkmış deli bir caninin peşinden giden birini “kendisiyle aşmak” nereye kadar?..
Özgür ve konuşmak
Kitapta kavramların ve sözcüklerin etimolojik kökenlerine inmesi analitik düşüncenin özü. Felsefeye meraklı birinin üzerinde durması gereken bu uğraşı, hakkıyla yerine getiriyor.
Örneğin, “özgür.”
“Türkçe’de özgür kelimesi öz-ü-gür’den gelir. İnsanın özünün gür olmasını ifade eder. İnsan ancak özünü gürleştirerek, özgürleşebilir. Özgürlük insanın özünün gür, gürbüz, güçlü, dayanıklı, dirençli ve kendine yeterli olmasıdır.
(…) İnsan özünü gürleştiren şeyleri yaptığı zaman gerçek manada özgürleşebilir. Diğer seçenekler, özgürlük değil, kuraklıktır, bağımlılık ve kölelik ilişkileridir.” (A.g.k., s. 88- 89).
Ya da, “konuşmak.”
“Türkçede konuşmak ve komşu olmak, kon – mak fiilinden gelir, karşılıklı kon – mak demektir. Aynı tele konan kuşlar gibi, insanlar da ancak bu şekilde kondukları ve konumlandıkları zaman birbiriyle konuşmaya ve birbirlerine komşu olmaya başlarlar.
Gerçek manada konuşabilenler, aynı dili kullananlar değil, aynı manayı idrak edebilenlerdir. Diller değil, manalar, maksatlar, hedefler ve ufuk çizgileri aynı olduğu zaman insanlar konuşarak ve anlaşarak, birbirine komşu olan insan toplulukları haline gelir.” (A.g.k., s.29).
İbrahim Kalın’a sormak istiyorum:
-Son yıllarda kutuplaşmış, karşılıklı konuşma yetisini kaybetmiş bir toplumda, biz şimdi sizin temsil ettiğiniz iktidarla komşu muyuz?.. Yoksa, yazılanlar felsefi avuntu mu?..
-“Var olmak özgürlüktür, özgürlük var olmaktır.” (A.g.k., s.150) Var olduğumuza göre, ağzını açanın içeri tıkıldığı bir ortamda, kim özgür?..
İbrahim Kalın’ın kendisi acaba ne kadar özgür?..
Temel soru
Kitabı okurken, aklımdan çıkmayan soruya takılıyorum:
Böylesine birikime sahip bir kişi, nasıl oluyor da, çağı çoktan kapanmış siyasal İslam’ı temsil eden bir iktidarın ana dişlilerinden biri oluyor, nasıl ve nasıl?..
Bunca adaletsizlik, haksızlık ve sefalet ortamında?..
Roma İmparatoru ve filozofu Marcus Aurelius’un varlığını anımsamanın zamanı:
“Yaşam aslında öğretiye denk olmalıydı!..”
Ama, değil. Örnek ortada.
Yalçın Doğan kimdir?
Yalçın Doğan, 1965 yılında Alman Lisesi’ni, 1969’da İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesini bitirdi.
Gazeteciliğe 1973 yılında Cumhuriyet’te ekonomi muhabiri olarak başladı. 1981 yılında Cumhuriyet Ankara Temsilciliğine atandı.
1989’da köşe yazarı olarak geçtiği Milliyet’te önce Yayın Koordinatörü, 1999’da Genel Yayın Yönetmeni görevlerini üstlendi. 2003’te Hürriyet Gazetesi’nde sürdürdüğü köşe yazarlığı 2015 yılında sona erdi. O tarihten bu yana T24’te köşe yazarlığına devam ediyor.
Türk Dil Kurumu, Sedat Simavi, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’in çeşitli ödülleri yanında, 2014’te yılın en iyi köşe yazarı, Halk TV’nin ‘Kırılmayan Kalemler’ ödülünü kazanan gazeteciler arasında yer aldı.
Her biri özgün araştırma içeren IMF Kıskacında Türkiye, Dar Sokakta Siyaset, Fenerbahçe Cumhuriyeti, Savrulanlar kitapları ile anılarını derlediği Sussam Susulmaz Yazmasam Olmaz kitaplarını yazdı. Ayrıca, Komünist Enternasyonelde Faşizmin Tahlili başlığı ile yayımlanan Almancadan yaptığı bir çevirisi bulunmaktadır. Almanca ve İngilizce bilir.