TELEGRAM

MK ULTRA PROJESİ : LİDERLERE BEYİN KONTROLÜ VE ZİHİNSEL OPERASYONLAR


Erkan MACİT




Global sermayenin geçiş yollarından birisi olan Türkiye daima ilgi odağı
olmuştur. Ve yabancı sermayedarlar, küresel elitler ya da emperyal güçler
tarafından ele geçirilemese de bir şekilde içeri sızma ve yönetilmeye müsait
durumlar oluşturulmaya çalışılmıştır. Türkiye’ye yapılan dolayısı ile Liderlere
yapılan beyin kontrolü ve zihinsel operasyonlardan bahsediyorum.
 

CIA 1978 yılında “Operation Mind Control” Zihin Kontrol Harekâtı olarak
projenin startını verdi. Bu alanda çok saha çalışmaları yaptı. Kendi Liderleri
üzerinde bile denedi…




Evet, Türkiye’de de bazı liderler üzerinde bu zihin kontrolü uygulaması
denendi. Hatta uygulandı… Kontrol tekniklerini öyle dizayn ettiler ki
kimsenin ruhu bile duymayacaktı.

Eski Başbakan ve Cumhurbaşkanı Turgut Özal ki; Türk -Amerikan ilişkilerinin
zirveye çıktığı dönem “ÖZAL dönemi “ olarak bilinir… Ancak bu dönemin
başlangıcı oldukça nedametlidir. Baba Bush-Turgut Özal dostluğunun başlangıcı
oldukça limonidir. Özal alışılmadık istekleri ABD’ye bir tedirginlik hissi
doğurtur. Türkiye ‘ye yönelik kota talebi, ticaret hacminin genişletilmesi, ABD’ye
olan borçların hibe edilmesi gibi istekler Abd yönetimini endişelendirmektedir.




I.Körfez savaşı hazırlığına 1987’de hazırlanan ABD dönemin Başbakanı Turgut
Özal’ın bu öne alınmaz isteklerinden rahatsızlığını 3. derecede diplomatlar ile
onların üzerinden yine diplomatik bir dille ifade ederken Abd boş durmuyor CIA
üzerinden Özal’a yönelik operasyonlar başlatılıyordu. Şu anda sizce böyle
operasyonlar oluyor mudur.? Ben bilmem ama şüphe ederim..! 




Neyse konumuza dönelim.! CIA yıllardır üzerinde çalıştığı projeyi
uygulamaya başlıyordu. Bir yandan PKK‘nın terör katliamları çığ gibi
büyürken, Mecliste bulunan SHP (Şimdiki CHP) parlementonun çalışmalarını
kitleme noktasına getiriyordu. Diğer yandan da sol görüşlü işçi sendikaları
sokağa iniyor ve ülkeyi bir kaosa sürüklüyordu.. Bunlar size tanıdık sahneler
geliyor mu? Bence geliyordur..! Yani buna benzer sahneleri yakın geçmiş zamanda
yaşadık… burada dikkat edeceğimiz husus şu; Sağ ve Liberal bir hükümete karşı
Türk solu topyekün ABD ile işbirliğine girmiş ve Özal hükümetine karşı bir
tavır almıştır.. Özal hükümeti ABD yönetimine karşı direnirken içeriden darbe
yiyiyordu.




Ama Özal hükümeti direniyordu. ABD ile işbirliğine girmiyordu. Özal’a son
çare olarak Zihin Kontrolü Operasyonuna girişilecekti. Her zaman mutlu bir aile
babası portresi çizen Turgut Özal görünürde hiçbir sebep yokken bir anda ev
içerisinde geçimsiz ve sinirli babaya dönüşmüştü. Adeta başka bir karaktere
bürünmüştü.




Hükümet üyelerine sert çıkışırken, eski çalışma azmini de tamamen yitirme
noktasına gelmişti. Aşırı yorgunluk iştahsızlık, panik davranışlar ve bir
şeylerin ters gitmesi. Bülent Ecevit’e yapılan operasyonu unutmayın bir anda
çöküşe girmişti ve bir anda saf dışı kalmıştı. Özal’a dönelim. Yapılan tüm
tetkikler ve araştırmalar sonucu bir şey çıkmıyordu. Bir hastalık bulgusuna
rastlanmıyor- du. Tam her şeyden umudu kesmişken, Askeri istihbarattan gelen
bir emirle Özal’da ki değişimin sırrı da çözülecekti. 




Genelkurmay’dan gelen uzmanlar yaptıkları incelemede Başbakanlık konutu
üzerinde kaynağını keşfedemedikleri ve çözemedikleri çok güçlü elektromanyetik
dalgalar keşfetmişlerdi, alelacele Turgut Özal ve ailesi Başbakanlık konutundan
çıkartılıp başka bir konuta yerleştirilecekti. Ve Özal yeni konutunda ikinci
gününde normale dönmeye başlamıştı. 




Türkiye’de zihin kontrolünü uygulamaya kendini odaklayan CIA bu ve buna
benzer operasyonlarını sürdürmeye devam etmektedir. Yazımın başında da
değindiğim gibi ABD 1978 yılında bu operasyonlara başlamıştı. Ve projeye adını
vermişti. Projenin Kod Adı: Uyuyan Güzel. Projenin amacı insan beyninin uzaktan
kumanda edilmesi, yönetilmesi yönlendirilmesi ki bunu toplumlar üzerinde de
denediler. Bunu söylerken neyi kast ettiğimi anladınız sanırım. Bir takım yakıp
yıkma olaylarına geçmiş tarihte rastladık.




CIA tarafından yapılan deneyler Abd hükümetinin uyguladığı çok gizli zihin
kontrol projesinin yalnızca bir kısmıdır. Bu deneyler binlerce kişi üzerinde 35
yıl devam etmiştir. Bu araştırmalar hipnoz tekniği, narkotik-hipnoz, elektronik
olarak beynin uyarılması, ultrasonik, mikrodalgalar, alçak ses frekansları ile
davranışların etkilenmesi, davranış değişiklikleri terapileridir. CIA bu konuda
silah stoklarını psişik silahların değişik tiplerini geliştirmeyi başararak
arttırmıştır. Bu kabiliyetlerini de yeni bir savaşa hazırlamışlardır. Bu
savaşın sahası da insan beyni ve zihnidir.




Gelelim “Beyin Kontrolü Operasyonu’na” bunun için enteresan örneklere
rastlıyoruz.” Sublımınal Kontrol”




Sublımınal Kontrol ilginç deney olarak ilk kez 1964’te İngiltere’de
uygulandı. Abd On yıl sonra 1974 yılında bu yöntemi denedi. Hayvanlar ve
insanlar üzerinde, Subliminal Kontrol ile kısaca bilinçaltını kontrol
yönetimini, normal kulağın duymadığı, ses dalgalarını beyine göndererek
hedefteki kişiyi ya da canlıyı kontrol altına almaya çalışarak, ya etkisiz hale
getirmek ya da istediklerini yaptırmak için kullandılar, hala da kullanıyorlar…
Başka ülkeler tarafından da…




Azeri- Ermeni savaşında Azeri askerlere Moskova tarafından yapılan
uygulamada Karabağ dağlık bölgesinde her tarafın Ermeni askerler ile dolu
olduğu izlenimi uyandırılmıştı. Oysa gerçekte dünyadaki bütün ermeni nüfusu
toplansa dahi Karabağ bölgesinin bir dağının yüzeyini dahi dolduramaz.




Subliminal deneylere tabi tutulan biri de ABD devlet başkanlarından George
W. Bush’tur. Bush seçim dönemlerinde ve seçim yarışlarında bir TV programında
rakibi Al Gore ile yayına çıktığında, tartışma esnasında Gore’un fare gibi
göründüğünü söylemişti. Gore Bush’u mahkemeye vermiş ve kazanmıştı.




Mahkeme tutanaklarına yansıyan Bush’un savunma ifadesinde çok enteresan bir
detay vardı.” O sırada karşımda Gore değil bir fare duruyordu, eminim
izleyicilerde öyle görüyordu “ diye savunmasını yapmıştır.




İlginç değimli? Ha bu arada değinmeden geçemeyeceğim, dönemin Başbakanı
şimdi ki Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın attan düşmesi olayında da
binilen atın bakıcıları tarafından çok sakin bir at olduğu ve uysal olduğu ne
olduysa; Recep Tayyip Erdoğan’ın ata bindikten sonra olduğunu söylemeleri de
kafalar da soru işareti uyandırmıyor değil hani. Acaba? Ne dersiniz? Yok, Canım
der gibi olduğunuzu hissediyorum.




Ben bilmem!  Bir düşünün derim…