Kan davası,
çocuk gelinler, Kürt sorunu, PKK, terör, ekonomi, bölgelerarası dengesizlik,
Güneydoğu Anadolu Projesi, Güneydoğu’ya yatırım… vb. Türkiye’de hemen her gün
duyduğumuz, okuduğumuz ‘sorun’lardan! Sorunlaştırılmış, temel olarak da
feodalitenin belirlediği bu ‘sorun’lar: algılamadaki coğrafyayı da
sorunlaştırmaktadır.
Doğu ve
Güneydoğu Anadolu coğrafyasının, folklorik özelliklerinin farklılığı dışında,
bir farklılık varsa: o da aşiret düzeninin, ağalığın, şeyhlik ve seyitlik
kurumlarının sürüyor olmasıdır. Yukarıda andığımız: ‘bölgenin sorunları bunlardır’ diye,
bize belletilen, yanlışı doğru göstermeye çalışanlar: feodalizmden beslenen
otoritelerin dilidir. Andığımız ve dayatılan, bu ‘sorun’lar:
feodalizmin sonuçlarıdır. Dolayısıyla, sorun: feodal bataklıktır!
Aşiretlerin
egemen olduğu AKP iktidarı, dördüncü yılını doldurmamıştı ki, TBMM Töre ve
Namus Cinayetlerini Araştırma Komisyonu’ndaki görüşmelerde; hem CHP, hem AKP,
bölge feodallerinin haklılığı ve töre/namus cinayetleriyle, aşiret, şeyh gibi
feodalizm artıklığının ilişkisi olmadığını savunabiliyordu. TBMM Töre ve Namus
Cinayetlerini Araştırma Komisyonu’nun AKP’li üyeleri, özellikle Doğu ve Anadolu
Bölgesi’nde “başlık parası, berdel ve beşik kertmesi”nin yasaklanmasına ilişkin
önerileri kabul etmedi. CHP’li Vedat Melik de, AKP’li üyelere destek verdi.
TBMM Töre ve Namus Cinayetlerini Araştırma Komisyonu, 3 gün süren çalışmaların
ardından raporunu tamamladı. Töre cinayetlerinin nedenlerini araştırmak üzere
Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde incelemelerde bulunan aşiret reisleri ve töre
mağdurlarıyla bire bir görüşmeler yapan komisyon, CHP’li Canan Arıtman’ın tüm
ısrarlarına karşın raporunda “feodal yapı ve aşiret düzeni’ne hiç girmedi.
CHP’li Vedat
Melik’in “Töre cinayetleriyle, feodal yapının ne alakası var, böyle bir
tetikleme söz konusu değil” sözlerine destek veren AKP’liler, “Bu görüşe
katılıyoruz. Bizim parti politikamız da bu yöndedir.[1]” demişlerdi. Hâlbuki
töre ve feodal yapı birbirinin sonucu ve birbirinin tamamlayıcısıydı. Ve tetiği
feodalizm çekiyordu. “Aşiretçiliğin töre cinayetlerinde hiç sorumluluğu yokmuş
gibi göstermeye çalışanlar, geri kalmışlığın eğitimsizliğin, bağnazlığın
cehaleti bu tablonun da cinayetleri arttırdığını ısrarla kabul etmiyor.
AKP’liler ve destekçileri, Güneydoğu’da dinin ahlakı, geleneklerin feodaliteyi,
aşiretçiliğinse töreyi ayakta tuttuğu görmezden geliyor. Töre cinayetleri,
cahil bırakılmış, yoksul olduğu için feodal çarka mahkûm edilmiş ve varoşlara
sürüklenmiş aileler arasında yaşanıyor. Töre cinayetlerinde tetiği tek
kelimeyle feodalite ve onun yarattığı düzenek çekiyor. Aşiretçiliğin töre
cinayetlerinin gerekçesi olamayacağını iddia eden AKP’liler, bütün cinayetlerin
niçin aşiret mensupları arasında yaşandığı sorusunu yanıtlayamıyor?
Oysa kent
yaşamına entegre olan kabile üyelerinin, bireyleşmiş topluluklara dönüştüren
sonra bağnaz geleneklere baş kaldırdığı, töresel yaşamdan yavaş yavaş
sıyrılmaya çalıştığı çok net bilmiyor. Bu erozyon tabii ki güç kaybına
uğradıkları için toplu yaşamı egemen kılmaya çalışanlara ters geliyor.
Cinayetlerin çok sık görüldüğü Urfa bölgesi başta olmak üzere, Güneydoğu’da,
kentlileşmiş ailelerde töre cinayetlerine hiç rastlanmadığı kasıtlı olarak
görülmüyor. Doğuda özgür kadın değil, feodal zinciri kırarak özgürleşmeye
çalışan kadınlar öldürülüyor.. Törede tetiği çeken mekanizmanın çok iyi analiz
edilmesi halinde, savunmasız kadınların feodal saçmalıklar uğruna nasıl kör
bıçaklar altına yatırıldığı da ortaya çıkıyor. Geri kalmışlığın paslı
çemberinde yaşamaya zorlanan kadınlar, çağdaş yaşamın en küçük ışığını
yakalamaya çalıştıklarında, saçlarından tutularak karanlık dehlizlere
sürükleniyor. Bu da yetmiyor, önce aile meclisleri toplanıyor, ardından infaz
belgesi ‘feodalitenin yargıtayı’ olarak tanımlanabilecek aşiret meclisine
gidiyor.
Oradan her
zaman ölüm kararı çıkıyor. Kadınlar bazen etnik ve dini kurumların baskısıyla
intihara zorlanıyor, bazen de töre tetikçilerinin insafına terk ediliyor. Buna
tabii ki AKP zihniyetinin de feyiz aldığı, inanç geleneğinden beslenen ataerkil
yapı karar veriyor. Güneydoğu’da toplumun % 80′in uzaktan ya da yakından bir
aşirete mensup olduğu gerçeği ortada olduğu için, töre ya da namus
sorgulamalarında her kadının yazgısı aşiret ağalarının bağdaş kurduğu kanlı
kilimlerde şekillendiriliyor![2]” TBMM Töre ve Namus Cinayetlerini Araştırma
Komisyonu’nunda 2006 yılında böyle bir şey yaşanıyor ve aşiret yapısının,
feodalizmin töre, başlık parası gibi kavramlarla ilişkilendirilemeyeceği iddia
ediliyordu. Ancak 2004 yılında da Başbakanlık Aile Araştırma Kurumu, doğudaki “aşiret, feodal yapı ve töre üçgenine
dayalı” bir rapor hazırlamış ve emsal teşkil edebilecek
sonuçlara ulaşmıştır.
Kurum,
“Bitlis’te yaşayan ailelerin sosyo-demografik, sosyo-ekonomik, sosyo-kültürel
özellikleriyle toplumsal hayatta törenin gücü” konusunda gözleme dayalı
raporunda; “seçimlerde oy kullanmada, aile ilişkilerinde (evlenme, kız kaçırma,
aile planlaması, eğitim gibi) töre anlayışı geçerliliğini korumaktadır”
denilmekteydi. Raporda, bölgedeki üretim ilişkileri, işsizlik, yoksulluk,
eğitimsizlik ve doğurganlık hızının yüksekliğinin büyük ölçüde aileyi etkilediğine,
bu yapının da töreyi ve geleneksel anlayışı beslediğine dikkat çekilirken
“yörede aşiret, feodal yapı ve töre üçgenine dayalı yapı çözülmedikçe, birçok
sorun devam edecektir. Namus merkezli töre suçlarının sürekliliği kaçınılmaz
olacaktır” denilmekteydi. Aşirete dayalı töre anlayışının namus olgusuna ‘töre
suçu’na yol açacak kadar katı baktığını ve birçok olayın da adliyeye taşınmadan
aşiret içinde çözümlendiği vurgulanmıştı[3].
Kısacası,
aşiretler meşruiyetini kaybetmemişti ve konumlarını gittikçe
sağlamlaştırmışlardı. Öyle ki, 3 Kasım 2002 yılında Doğu ve Güneydoğu
Anadolu’dan çokça destek alan AKP, 2007 seçimlerinde de aday listelerine aşiret
bağlantılı kimseleri koymamasına karşın, aşiretlerin büyük çoğunluğu AKP’yi
desteklemişti. O dönemde Van’daki aşiretlerin siyasi eğilimleri konusunda,
Cumhuriyet Gazetesi’nden Yusuf Ziya Cansever’in anlatımıyla, şunlar belirgindi:
Alan Aşireti: Abdurrahman Şeylan liderliğindeki aşiretin büyük bir kısmı
korucu. Aşiret, bugüne kadar hiçbir sol partiye oy vermedi. 12 bin 500 seçmenin
bulunduğu aşiret, DYP, ANAP, AKP eğilimli. Ezdinan Aşireti: lideri AKP İl Genel
Meclis üyesi Salih Özbek. Büyük bölümü korucu olan aşiret mensupları Çatak,
Gürpınar ve Van merkezde bulunuyor. 11 bin seçmen, DYP, ANAP, AKP eğilimliydi.
Müksi Aşireti: lideri AKP’li Bahçesaray Belediye Başkanı Naci Orhan, Orhan’ın
kızı Gülşen Orhan’ın AKP’nin listesinde 5. sırada yer alması nedeniyle 4 bin
500 seçmenin bulunduğu aşiret tercihini AKP’den yana kullanmıştı. Şemsikan
Aşireti: Özdemir Yiğit’in liderliğindeki aşirette 30 bin 500 seçmen bulunuyor.
Hiçbir
partide aşireti temsil eden aday bulunmaması nedeniyle kararsızların başını
çekiyordu. Geçen seçimde AKP’yi destekleyen aşiret, bu seçimde partide yer
bulamayınca küskünler listesinde yer almıştı. Şerefor Aşireti: Fazilet Partisi
eski milletvekiliyken istifa ederek bağımsız kalan Mustafa Bayram’ın
liderliğindeki aşirette 25 bin 500 seçmen bulunuyor. Başkale ve Van merkezde
yaşayan aşiret mensupları, DYP, ANAP ve AKP’yi destelemişti. Burukan Aşireti:
Nadir Kartal’ın liderliğindeki aşirette 30 bin seçmen bulunuyor. Geçen seçimde
AKP’yi destekleyen aşiret mensuplarına bu kez partide yer verilmemesi üzerine
desteklerini çekmişlerdi. Aşiretin bu seçimde ağırlıklı olarak bağımsızlara ve
CHP’ye oy vermesi bekleniyor. Merzikan Aşireti: 3 bin seçmenin bulunduğu
aşiretin liderliğini Eşref Bayar yapıyordu. Aşiret mensupları genellikle
bağımsızlar, DYP ve AKP’den yana tercih kullanacaklardı. Kürsini Aşireti:
Mustafa Kaçmaz’ın liderliğinde olan ve 22 bin 500 seçmenin bulunduğu aşiret,
AKP, DYP ve MHP arasında karar vermeye çalışıyor. Oramar Aşireti: Necdet Buldan
liderliğindeki aşirette 8 bin 500 seçmen bulunuyor. Bugüne kadar sağ partilere
oy vermeyen aşiret, bu seçimde bağımsız adayları destekleyecekti. Gaydan
Aşireti: Bitlis ve Hizan merkezli aşiretin lideri Edip Safter Gaydalı, AKP’nin
küskünler listesinde yer alan Gaydalı, CHP’den aday olunca aşiret oyları da bu
partiye transfer olmuştu. Pinyanişi Aşireti: Aşiret lideri Mustafa Zeydan’a AKP
yer vermeyince 15 bin seçmenin bulunduğu aşiret CHP’yi destekleme kararı aldı.
Hakkâri merkezli Diri ve Dostki aşiretleri sol partileri ve bağımsız adayları;
Jirki DYP ve MHP’yi, Bitlis Güroymak merkezli Seyda ve Sego aşiretleri Saadet
Partisi ve AKP’yi desteleyecekti.[4]”
Farklı bir
yorumda da, 22 Temmuz seçimleri öncesi aşiretlerin oy eğilimleri şöyleydi: 22
Temmuz’da yapılan erken seçimlerden önce, aşiretlerin oy yönelimleri şöyle
açıklanmaktaydı: “Ensarioğulları: 70′li yıllardan beri Adalet Partisi
çizgisinde olan ailenin meclisteki son temsilcisi Salim Ensarioğlu oldu.
Bakanlık da yapan Ensarioğlu, 2002 seçimlerinde partisi baraja takılınca
meclise giremedi. Değerler: Yıllardır CHP’de politika yapan ailenin reisi Hasan
Değer, uzun süre mecliste görev yaptı. Değerler, 2002′de de Mesut Değer’i
meclise gönderdi. Uzun yıllar CHP il başkanlığı da yapan Değer, yine değişmez
isimlerden gözüküyor. Seyhanlı Aşireti: DYP’nin ağır toplarından Necmettin
Cevheri’nin de mensubu olduğu aşiret, 1991′le 1999 yılları arasında mecliste 3
milletvekiliyle temsil edildi. DYP, 2002 seçimlerinde Cevherilere listede yer
vermeyince, Sabahattin Cevheri, seçimlere bağımsız girerek kazandı ve daha
sonra AKP’ye geçti. Mahmut Kaplan’sa, AKP’den 8. sıra adayı olarak meclise
gitti. İzollar: Türkiye’nin en büyük ve en dağınık aşiretlerinden İzolların 30
bin dolayında oyu olduğu belirtiliyor. Zülfikar İzol daha önce Refah ve Fazilet
partilerinden milletvekilliği yaptı. Şimdiyse AKP milletvekili. Bucaklar: Bucak
ailesi, bu seçimlerde de Demokrat Parti’nin en büyük kozu olacak. Aşiretin en
önemli isimlerinden olan DYP eski milletvekillerinden Sedat Bucak, 2002
seçiminde partisinin baraja takılmasıyla milletvekili seçilememişti.[5]”
AKP’ye
minnettarlığını, mensuplarının AKP listesinde yer verilmesine karşın, Tayyip
Erdoğan’a ve AKP’ye biat eden İzol Aşireti, AKP çatısı altında birleşiyordu:
AKP listesinde yer bulamayınca istifa ederek bağımsız adaylığını açıklayan ve
“Aşiret ayakta” diyen Milletvekili Zülfikar İzol’a bazı aşiret mensupları tepki
göstermişti. Cengiz İzol, şöyle demişti: “Daha önceden de zaten partimiz belli
idi. Burada partiden aday adayı olan aşiretimizin üyeleri, adaylık verilmediği
halde burada tek vücut nefer olarak çalışacaklar. Bizler, Başbakanımız ve
partimizin lideri olan Recep Tayyip Erdoğan’ın fikirlerini benimsiyoruz ve
bundan sonra da partide olacağız.” AK Parti’den aday adayı olan Emin İzol ile
Serdar İzol ise, aday olmadıkları için partiden ayrılmalarının söz konusu
olmadığını bildirdi. Emin İzol, “Halka hizmet için AK Parti çatısı altında
çalışmamızı sürdüreceğiz, Herkes bilmelidir ki davamız vekillik davası
değildir. Davamız halka hizmet davasıdır ve bu hizmet davasında sonuna kadar AK
Parti’nin ve genel başkanımızın emrinde olacağız” demişti. Toplantıya katılan
CHP’nin Siverek İlçe Başkanı Zülfikar İzol ise, partisinden istifa edip AK
Parti’ye katıldığını açıkladı. AK Parti rozetini takan Zülfikar İzol, “Bizler
İzol aşireti olarak AK Parti çatısı altında birleşme kararı aldık. Bundan sonra
hepimiz siyasetimizi birlik beraberlik için AK Parti çatısı altında
yapacağız.[6]” demişti.
Öte yandan,
Şırnak’ta Meman Aşireti’nden ve Tayan Aşireti’nden korucu olanlar; Ergenekon
tutuklamalarıyla, TSK’nın itibarsızlaştırmasını da fırsat bilerek, ‘güçlü’
olarak Güneydoğu’da daha birçok aşirete mensup, köy korucusu, batı
işbirlikçiliğindeki siyasal partilere yanaşmaktaydı. Şırnak’ın Cizre ilçesinde
etkin olan ve geçmişte PKK’yla mücadeleye katılan ancak Şubat 2011′de
koruculuğu bırakan Meman aşiretinin BDP saflarına katılma kararı alması, AKP’nin
“açılımının” meyvesiydi. BDP’yi destekleme eylemlerine Tayan aşireti lideri ve
halen emekli Albay Temizöz’le tutuklu yargılanan Kamil Atak’ın kardeşi Rauf
Atak’ın da katılması, “Artık biz de BDP saflarına katılıyoruz ve BDP’nin
desteklediği bağımsız adayları biz de destekliyoruz.” demesi bir dönüm
noktasını işaret ediyordu. Korucuların teröre karşı dağlarda birlikte
çarpıştıkları komutanların Ergenekon operasyonlarıyla hapse atılmasının
korucularda yalnızlık duygusu yarattığını, bunun sonucunda da güçlüye yanaşma
eğiliminin ortaya çıktığı ifade edilmekteydi.[7] PKK’nın ajansı olan ANF’de
yayımlanan kimi haberler de “gücü arayan koruculuk” analizlerine neden olmuştu.
ANF’de
yayımlanan kimi haberler şöyleydi: “2.6.2010′da Van’ın çatak ilçesine bağlı
Kaçit Köyü’nde, 40 korucu operasyona çıkmayı reddederek silah bıraktı.
15.06.2010′da Uludere’nin Bulakbaşı Köyü’nde, 120 köy korucusu, operasyonlara
çıkmak istemediklerini belirterek, toplu halde Merkez Jandarma Karakolu’na
başvurdu. 19.06.2010′da Hakkâri’ye bağlı Kırıkdağ Köyü’nde, operasyona
gönderilmek istenen 125 köy korucusu, göreve gitmeyeceklerini belirtti.
22.07.2010′da Şırnak’ta 2 ay içinde toplam 168 korucu operasyonlara çıkmama
kararı alırken, 100′ün üzerinde korucuysa silah bıraktı.” BDP Şırnak milletvekili
Hasip Kaplan da, koruculuğu bırakıp BDP saflarına geçen Ulaş Köyü’nde Meman
Aşireti lideri Tahir Güven’in oğlunun düğününe katılmıştı[8].
Güneydoğu’da,
bölgenin devletin elinden çıktığını gösteren ve BDP/AKP’nin atlantik ötesiyle
kurduğu ittifak gereği, gelecek ‘bağımsız Kürdistan’ yapısında rolüyle güçlünün
yanında yer almayı tercih eden feodallerle doluydu.
Örnekler:
Hangi
Yoksulluk: Düğünler, Altınlar, Dolarlar…
AKP Hakkâri
Milletvekili ve Yüksekova İlçesi’ndeki ‘Pinyanişi Aşireti’nin lideri Mustafa Zeydan’ın
oğlu 30 yaşındaki Caner Zeydan’la, Hakkari’li işadamı aynı aşiretten Kemal
Tekin’in kızı 21 yaşındaki Dilruba Tekin, 3 gün 3 gece süren düğünle evlendi.
Düğüne katılan davetliler, gelin ve damada takı ve para takmak için yarıştı.
Geline 18 kilo altın, damada da 250 bin YTL takıldı. Düğün yemeği için, 30
büyük, 60 küçükbaş hayvan kesilirken, 1 ton pirinç, 1 ton salatalık, domates,
10 bin ekmekle 5 bin pet şişe su ikram edildi[9].
Şanlıurfa’nın
ünlü aşiretlerinden İzol Aşireti mensubu ziraat mühendisi 27 yaşındaki Rüstem
İzol’le, amcasının kızı 25 yaşındaki Ebru İzol’un düğününde dolarlar havada
uçuştu[10].
Şanlıurfa’da,
Türk aşiretinin reisi kapatılan DEP’in eski milletvekillerinden Ahmet Türk’ün
kızı Devran’la İzol aşiretinin reisi Mehmet İzol’un oğlu Mirhan’ın görkemli
düğününde havalara atılan dolarlar, valizlerle taşındı[11].
Şanlıurfa’da,
Pijan aşireti mensubu 27 yaşındaki Metin Kaya’yla 25 yaşındaki Behiye
Günbeyi’nin düğününde dolarlar havada uçuştu, davetliler gelin ve damada takı
için sıraya girdi. Şanlıurfa’nın önde gelen aşiretlerinden Pijan aşiretinin
reisi işadamı Emin Kaya’nın kardeşi Metin Kaya ve Behiye Gülbeyi’nin düğünü
Dedeman Oteli’nde yapıldı. Çiftin düğününe, İzol aşireti reisi AKP Şanlıurfa
Milletvekili Zülfikar İzol, Şanlıurfa Valisi Yusuf Yavaşcan, bölgedeki bazı
aşiretlerin ileri gelenlerinin de aralarında bulunduğu yaklaşık bin kişi
katıldı. Salonda çiftin yakınları tarafından karşılanan davetliler haremlik
selamlık oturdular. Davetliler, pistte halay çeken milletvekili İzol’un başına
para atmak için hareketlendi. Onlarca kişi İzol’un başına destelerle dolar
attı. Cebinde dolar kalmayan vatandaşlar, yerlerden topladıkları dolarları
sandığa dolduran görevlilere başvurup, YTL vererek dolar satın aldı. Orkestra
görevlisi seyyar döviz bürosu gibi çalıştı.[12]”
Şanlıurfa’da
Kapaklı ve Gerger aileleri önceki gece hısım oldu. İşadamı Ali Kapaklı’nın kızı
Ayşe’yle Ali Rıza Gerger’in oğlu Serhat Gerger, Harran Oteli’nde düzenlenen
düğünle, dünyaevine girdi. Gelinin nikah şahitliğini Vali Yusuf Yavaşcan yaptı.
Urfalı geline, 130 bin YTL değerinde örme set takımı, Urfa akıtması, kordon ve
hasır bileklik gibi çok özel ziynet eşyası takıldı.[13]”
Mardin’in
Kızıltepe ilçesi Haco köyünde Halecan Aşireti’nin ağası olarak bilinen Mahmut
Kılıçarslan’ın, Malatya İnönü Üniversitesi öğrencisi oğlu Mustafa
Kılıçarslan’la İsveç’te sağlık teknikeri olan Adile Kılıçarslan’ın düğününde,
yaklaşık 5 bin kişiye yemek verildi. Davetlilere verilen sac kavurma için 150
koyun kesilip, 5 bin ekmek tüketilirken düğünde geline yaklaşık 4 kilo altın
takıldı.[14]”
AKP Hakkari
Milletvekili ve Pinyanişi Aşiret reisi Mustafa Zeydan’ın düğününde, geline
kilolarca altın, damada milyarlarca lira takı takılıyor. Aynı günlerde Hakkâri
Yüksekova’nın DEHAP’lı Belediye Başkanı M. Salih Yıldız’ın oğlunun, 10 bin
kişinin katıldığı, 3 gün 3 gece süren düğününde de 77 koyunun kesildiği, yine
kilolarca altın takıldığı, paraların zarf içinde sandıkta istif edildiği
yazıyordu[15].
Milletvekili
Mustafa Bayram’ın Uyuşturucuyla, Dolandırıcılıkla Dansı!
24 Mart 2001
akşamı İstanbul Üsküdar’da bir sitedeki apartman dairesinde çok ilginç bir
buluşma gerçekleşti. Van milletvekili Mustafa Bayram, kendisini demir tüccarı
olarak tanıtan bir kişiye Pablo Picasso’nun ‘palyaço’, ‘çıplak kadın’ tablolarını
10 milyon dolara satmak üzere İstanbul’daydı. O akşam yapılan pazarlık
sonucunda iki tablo için 3 milyon dolara el sıkışıldı ve aşağı inildi. ‘demir
tüccarı’ görünümündeki kişiler İstanbul Mali Polisi’ydi. Aşağı inilir inilmez
polis kimliklerini gösterip, ‘eller yukarı’ dediklerinde Mustafa Bayram’da en
ufak bir telaş gözlemlenmedi. ‘siz polisseniz, ben de devletin milletvekiliyim.
Dokunulmazlığım var. Bana hiçbir şey yapamazsınız’ dedi. Bu Mustafa Bayram,
öyle biriydi ki; alıcı görünümündeki Malatya polisine eroin satmak isterken, 2
Temmuz günü yakalanan oğlu Hamit Bayram’ı, adamlarıyla birlikte polis merkezine
baskın yaparak kaçıran Mustafa Bayram, tutuklanıp cezaevine gönderildikten
sonra 30 milyar TL kefaretle serbest bırakıldı…
İran’la
sınır noktaları olması nedeniyle, Afganistan’dan gelen uyuşturucunun Türkiye’ye
giriş noktası olan Yüksekova ve Başkale’deyse iki aile ön plana çıkıyor.
Bunlardan birincisi Başkale’deki Ertuşi aşiretlerinden olan ‘Topal Mustafa’
lakaplı Mustafa Bayram, diğeri Hakkâri’deki Cindi aşiretinden olan Tilki Selim
lakaplı Selim Işık’tı. Narkotik polisindeki kayıtlara göre, lise mezunu olan
Mustafa Bayram’ın uyuşturucu vukuatı, 1979 yılına kadar uzanıyordu. Bir yıl
sonra, Halil Havar’ın da adının karıştığı yeni bir uyuşturucu olayında
tutuklanıyor. 1987′de İstanbul’da bir daha tutuklanıyor. Serbest kaldıktan
sonra yeni bir olaya adı karışıyor, bu sefer firar ediyordu.
1994′te
Başkale’de yakalanan 63 kilo eroin olayında oğlu Levent Bayram tutuklanırken, o
yine firar ediyordu. Bu sırada Bayram’ın imdadına 1995 milletvekili seçimleri
yetişiyor. Soyadını ‘Bayrak’ olarak gösterip, ANAP’tan milletvekili adayı
oluyordu. Adaylıklara itiraz süresi dolduktan sonra, Resmi Gazete’de bu kez
soyadı doğru olarak yer alıyordu. Böylece milletvekili seçilerek,
‘dokunulmazlık’ zırhına bürünüyor. 1999 seçimlerinde bu sefer bağımsız
milletvekili olarak yeniden meclise geliyordu. Mustafa Bayram, tıpkı Ömer Lütfi
Topal, Urfi Çetinkaya ve Mehmet Ali Yaprak gibi öteki büyük uyuşturucu
patronlarına benzer şekilde bugüne kadar defalarca uyuşturucudan dolayı
tutuklanmasına rağmen hiç ceza almamış olmasıdır. Her defasında olayı bir
yakını üstlenerek, Bayram’ın ceza alması önlenmiş. İstanbul Narkotik Polisi’nin
yaptığı birçok uyuşturucu operasyonunda ‘Cumhur Yakut’ diye bir isim ön plana
çıkıyor. Yakut’un isminin karıştığı uyuşturucu operasyonları ‘tonluk’ rakamları
çoktan aşmış durumda. Mustafa Bayram’ın damadı Diyarbakır Liceli ve İstanbul
Taksim’deki Yakut Oteli’nin sahibiydi, Cumhur Yakut. Mustafa Bayram ayrıca,
“ANAP’tan milletvekili seçildikten sonra Refah Partisi’ne geçmişti.
Ardından da
bu transferin karşılığında ilk seçimlerde Refah Partisi’nin yerine kurulan
Fazilet Partisi’nden birinci sıra adayı olmuş ve ikinci kez milletvekili
seçilmişti. Bu dönemde hakkında çıkan iddialar nedeniyle Fazilet Partisi’nden
istifa ederek bağımsız kalmış, dokunulmazlık dosyası kaldırılarak hakkındaki
tarihi eser kaçakçılığı, adliye basıp adam öldürmek de dahil olmak üzere pek
çok suçlamadan dolayı yargılanmaya başlamıştı. Ama yargılanması hiçbir zaman
tamamlanamadı. İlginç bir biçimde dosyalar kayboldu, adliye binaları yandı.
Sonuçta, Bayram Van’daki varlığını sürdürdü.. AKP’nin Van Belediye Başkanı
Burhan Yenigün de Mustafa Bayram’ın uzaktan akrabası, Şerefen Aşiretinin bir
kolundan, aşiretin desteği doğal olarak Yenigün’e gitti. Aşiret desteğiyle
alınan seçimlerden sonra AKP’nin bu sonucu, ‘etnik temelli siyaset
kaybetmiştir’ diye sunması da hayli ilginçtir. Etnik ağırlık gitmiş, bölgenin
bunca yıl geri kalmışlığının en temel nedeni olan aşiret bağlantılı siyaset
anlayışı tekrar geri dönmüştür. Ve Van Milletvekili Milli Eğitim Bakanı Hüseyin
Çelik, bu ‘başarıyı’ bürokratlarla makamında verdiği bir partiyle
kutlamıştır.[16]”
Dolan
Aşiretinin Ölüm Oyunu!
Diyarbakır’ın
Hazro ilçesinin DEHAP’lı Belediye Başkanı Hamit Ergin, Dolan ailesiyle sorunlar
nedeniyle yaklaşık 4 aydır makamına, can güvenliğinin olmadığını söyleyerek,
gidememişti. 21 Mart 2005 günü kendisi ve ailesinin bulunduğu kahvehanede
silahlı saldırıya uğradıklarını anlatan Ergin, yaklaşık 1 saat süren çatışma
sonunda; Dolan ailesinden Mehmet Karakaş’ın öldüğünü, kendisi, kardeşi Azad
Ergin ve dayısının oğlu Veysi Daşkesen’in yaralandığını söyledi. Olaydan sonra
ailesine ait 11 evin Dolan aşiretince yakıldığını belirtmiş ve kardeşi Azad
Ergin’in tutuklanmasına karşın, korucu Dolan aşiretinden hiç kimse
tutuklanmamıştı. Ergin şunları söylemişti: “Türkiye bir hukuk devleti,
yasalarla yönetiliyor, kolluk kuvvetleri var. Bu devlet kendi belediye
başkanını bir aşiretten koruyamayacak kadar aciz olmamalı.[17]”
[1]Emine
Kaplan, Töre Komisyonu’nda Başlık Parasının Kaldırılması Kabul Edilmedi,
Cumhuriyet, 11.02.2006
[2]Mehmet
Faraç, AKP’nin ‘Ağa’ Korkusu, Cumhuriyet, 16.02.2006
[3]Cumhuriyet,
12.07.2004
[4]Yusuf
Ziya Cansever, Aşiretler Kararsız, Cumhuriyet, 14.06.2007
[5]Aşiretler
Hangi Partiyi Destekliyor?, Haber 7, 07.06.2007
[6]İzol
Aşiretinde AKP Çatlağı!, Vatan Gazetesi, 13.04.2011
[7]Aydınlık,
11.05.2011
[8]Mehmet
Faraç, Gücü Arayan Koruculuk!.., Aydınlık, 12.05.2011
[9]Milliyet,
22.08.2005
[10]Milliyet,
12.11.2007
[11]Radikal,
15.02.2000
[12]Vatan,
05.02.2008
[13]Güneş,
14.10.2008
[14]Cumhuriyet,
14.01.2003
[15]Sabah,
12.07.2004
[16]Birgün,
11.08.2004
[17]Gökçe
Uygun, Başkan İlçesine Gidemiyor, Cumhuriyet, 28.07.2005
İLK KURŞUN