Türk, Moğol ve Kore
Halkları Arasındaki Kültürel Etkileşimler Ve Yapılması Gerekenler Üzerine
Düşünceler
Bülent GÜL
Kadim zamanlardan
bu yana birlikte yaşamış halklar arasındaki güncel ilişkileri arttırmanın
yollarından birisi, belki de en önemlisi bu halklar arasındaki kültürel, tarihi
ve dilsel ilişkiler üzerine çalışmaktır. Bugünün tarihi, dilsel ve kültürel
birçok problemini çözmek için de öncelikle eski zamanların dünyasını araştırmak
gerekir. Asya halklarından olan Türk, Moğol ve Kore halkları üzerine karşılaştırmalı
çalışmalar yapmak bir zorunluluktur. Maalesef bugüne kadar bu halklar üzerine
yapılan önemli çalışmalar ve ortaya konulan teoriler çoğunlukla bu halklardan
olmayan akademisyenler tarafından ortaya konulmuştur. Altay halkları olan Türk,
Moğol ve Kore halklarının arasındaki tarihsel, dilsel ve kültürel ilişkileri
ortaya çıkarmak, bu halkların günümüzdeki ilişkilerine de yön verecektir.
Altay Dilleri Teorisine göre Türkçe, Moğolca, Mançuca, Tunguzca, Korece ve
hatta Japonca dil yönünden akraba dillerdir. Yüz yıldır dünyada bu konuda
binlerce çalışma yapılmışken Türkiye’de yapılan çalışmalar çok yüzeysel
kalmıştır[1].
Altayistik alanında çalışabilmek için bu dillerden bir ikisini bilen ve
karşılaştırmalı çalışmalar yapabilecek araştırmacılar yetiştirilmelidir.
Türkiye, Kore ve Moğolistan’da Altayistik bilim dallarının açılması; üç dil
üzerine karşılaştırmalı dilbilim çalışmaları yapacak araştırmacıların yetişmesine
olanak sağlayacaktır. Bu araştırmacılar sadece dilsel değil, aynı zamanda
kültürel konularda da çalışmalar yapabileceklerdir.
Moğolistan’da Orta Asya Türk İmparatorluğu’nun İkinci Kağanlık dönemi ile
devamında kurulan Ötüken Uygur Devleti döneminde taşlara, kayalara, çeşitli
metallerin üzerine yazılmış eski Türk runik harfli metinler bulunmaktadır. Bu
metinlerin, 1889 yılında bulunmasından itibaren bu alanda, binlerce çalışma
yapılmıştır. Moğolistan’da Türklere ait çeşitli şehirler ile yüzlerce anonim
kurgan bulunmaktadır. Bilindiği üzere, çeşitli arkeologların yapmış olduğu
çalışmalar sonucunda Hun ve Orta Asya Türk İmparatorluğu’nun kağanlıklarına ait
çok önemli kap-kacaklar, ok uçları, süs eşyaları gibi tarihî malzeme de burada
yapılan kazılarda bulunmuştur. Bu buluntuların bir kısmı, Moğolistan Devlet
Müzesi’nde sergilenmektedir.
Türk, Kore ve Moğol halklarının tarihi karşılaştırılmalı olarak yeniden
araştırılmalıdır diye düşünüyorum. Özellikle, M.Ö 37’den M.S 668 yılına kadar
705 yıl süren Goguryeo Krallığının eski Koreliler olduğu ve Güney Mançurya ve
Güney Rusya Denizi’nin kuzeyinde ve güneyinde bulunan bölgede bir zamanlar
hüküm sürdüğü bilinmektedir. Goguryeo Krallığının son dönemlerinde Köktürkler
ile de karşılaştığı ve az da olsa diplomatik ilişki kurduğu bilinmektedir[2].
Orta Asya coğrafyasında yapılacak kazılar ve arkeolojik çalışmalar bu halklar
ile ilgili ortaklıkları da ortaya koyacaktır. Çinlilerde de görülen kaplumbağa
üzerine yazıt dikme geleneğinin Türk, Kore ve Moğol halklarında görülmesi de
ortaklıklardandır. Kore yazıtları, bir kaplumbağa kaide üzerine oturtulmuştur.
Silla hanedanlığı döneminde de bu şekilde dikilen yazıt taşlar, Koryeo
döneminde şekil değiştirmiş ve kaplumbağa kaide yerini kaplumbağa vücutlu ancak
ejder kafalı kaideye bıraktığı görülmektedir.
[1] Türkiye’de yapılan çalışmalar ile ilgili olarak bk. (Gül
1999: 119-172).
[2] Orhun Yazıtlarında Kore için kullanıldığı kabul edilen Bükli adı
ile ilgili olarak tartışmalar ve açıklamalar için Bk. (Yıldırım 2017: 557-576).