Alabarda : Hibrit harp
her boyutuyla devam ediyor !
Savunma yönetimi uzmanı Yusuf Alabarda, ABD ile yaşanan vize
krizini ve İdlib operasyonunu SuperHaber’den Arzu Erdoğral’a değerlendirdi.
ABD ile yaşanan vize krizini ve İdlib operasyonunu SuperHaber’e
değerlendiren Savunma yönetimi uzmanı Yusuf Alabarda, bu iki olayın birbirinden
bağımsız olmadığını vurgulayarak ABD’nin suçüstü yakalandığını söyledi.
Alabarda, Türkiye’ye karşı yürütülmekte olan hibrit harbin her boyutuyla devam
ettiğini de belirtirken İdlip operasyonunun Afrin bölgesini komple kuşatacak
bir harekata dönüşeceğini ifade etti.
MASAYI YIKMAYI TERCİH ETTİLER!
-ABD ile yaşanan vize krizi ile ilgili genel bir değerlendirme
alacak olursak ne söylersiniz?
Gezi Parkından bu yana Türkiye’ye karşı yürütülmekte olan hibrit
harp her boyutuyla devam ediyor. Nedir bunlar? Geziyle başlayan, MİT
tırlarıyla, 17/25 Aralık ile devam eden Halkbank üzerinden yapılmak istenen
operasyon ile geliştirilen en nihayetinde askeri darbeye kadar vardırılan şehir
savaşlarından sonraki olaylardır. Netice alınamadığı sürece devam ettirmeye de
kararlılar. Olayı sadece bir elçilik çalışanının ki off the record çalışan
biri. Kayıtlarda elçilik çalışanı olarak gözükmediği daha doğrusu kayıtta
gözükse bile diplomasi kanalıyla Dışişlerine bildirilmediğinden dolayı ifadesi
alınmak üzere başvurulan bir adamdan kaynaklandığını düşünmüyorum. Ben bu büyük
resmi verdikten sonra şunu da ilave etmek isterim ki büyük resmin bir parçası
olarak mızrak çuvala sığmıyor. Bu sefer suçüstü yakalandılar. Biz bunları 1980
yılında çekmiş oldukları darbe sonrası “bizim çocuklar başardı” şeklindeki
mesajlarından da tanıyoruz. Mesajın künhüne vakıf olduğumuzda olay zaten 90’lı
yıllara gelmişti. Şimdi ise sıcağa sıcağına nasıl bir pişkinlikle kendilerinden
bu kadar emin olmuşluklar ki kendi Sisi’lerini Türkiye Cumhuriyetinin başına
getirme konusunda rahatlık içerisindeler. Bu ekibin şu an girdiği çıkmazı
örtmek maksadıyla diplomatik anlamda suallere cevap vermek yerine masayı yıkma
tercihini masaya koymak olarak görüyorum.
KAFALARINDAKİ EMLAKÇI PERSPEKTİFİNDEN VAZGEÇMEYECEKLER
-Burada Türkiye’nin hemen karşı bir hamlesi oldu. Aynı zamanda
bu vize yasağının kaldırılması gerektiği de söylendi. Bu hamleyi ne şekilde okumak
gerekir?
Türkiye’nin hamlesi mütekabiliyet esasları doğrultusunda alınmış
bir karardır. Diplomatik bir karardır, siyasi bir karardır. Açıkçası şahsım
adına bu kararın yerinde ve doğru olduğunu düşünüyorum. Sebebi ise şu; artık
karşınızda emlakçı perspektifinden bakarak değerli bir toprak arazisi
dolayısıyla kontrolümüz altında bulunması lazım gelen bir yer olarak Türkiye’ye
bakmayı bırakın, Türkiye büyük bir devlettir. Genetik kodları binlerce yıl
geriye dayandığından dolayı devlet kavramı ve halkın kendisinin sürekli bu tür
ilişkilere dominant baktığını, bunun için de aslında bir tedrisattan da
geçmediğini ama tarihten gelen bir Selçuklu Osmanlı mirasıyla her zaman
uluslararası siyasete de dominant perdeden baktığını Amerika’nın artık görmesi
ve ülkeye bir “emlakçı” perspektifinden bakmaktan vazgeçerek Avrupa ile
ilişkilerini nasıl yürütüyorsa bizimle de o şekilde ilişki içerisine girmesi
gerektiğini düşünüyorum. Eğer ki bu ilişki içerisine girme konusunda ABD’deki
karar mekanizmasındaki demokrasiyi ve siyaseti zorlamazsak ki Türkiye
Cumhuriyeti zorluyor o yüzden bunlar ile mücadele halinde. Hiçbir zaman için bu
kafalarındaki emlakçı perspektifinden vazgeçmeyeceklerdir. Dolayısıyla vize
yasaklarının kesinlikle kalkması gerektiğini düşünüyorum. Ama öncelikle ABD
makamlarının diplomasi masasında cevap veremediği suallerin karşılığı olarak
masayı devirdiğini cümle aleme bütün medya gücümüzü kullanarak anlatmak
zorundayız. Demeliyiz ki bu adamlar öncelikle ve öncelikle darbede suçüstü
yakalandılar. Amerikan büyükelçiliğinde kayıt dışı çalıştırdıkları bir eleman
ile darbe öncesi darbeciler ile kayıt altına alınmış yüzlerce telefon görüşmesi
var. Bu adamın hiçbir diplomatik dokunulmazlığı yok. Direk Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşı ve diplomasi gereği de bildirilmemiş bir adam. Türkiye Cumhuriyeti
her türlü yargılama hakkına ve tasarrufuna sahip olduğundan dolayı yargılıyor.
Bu konudan dolayı ABD açıklama yapmak yerine kaba bir fil gibi sadece masayı
devirmekle meşgul diye bütün kanallarda, bütün uluslararası yayınlarda ve
sosyal medya üzerinde farklı lisanlarda kamu diplomasisinin ilgili birimlerini
de kullanarak bu olay Avrupa’ya ve batıya mutlaka çok iyi bir şekilde izah
edilmelidir. Ben bugün katılmış olduğum bir toplantıda bu konuyla ilgili şimdi
yapmış olduğum şekilde yaptığım açıklama sonrasında beni dinleyen hazirunun bu
konuyla ilgili söyleyebilecek hiçbir şeyi kalmadı. Çünkü batı mahfillerinde ve
Avrupa da çok iyi gözlemlemekteyim ki Türkiye ile ilgili oluşturulan kötü bir
imaj var. Bu imajı satın almaya hazır olanlar olduğu gibi hüsnü niyet ile bu
imajı gerçekler ortaya konulduğunda değiştirip bizim lehimize değişikliğe
gidebilecek bir kitlede bulunuyor. Bizim asıl hedefimizin bu olması gerektiğini
düşünüyorum.
TSK’DAN BARIŞI ZORLAMA HAREKATI TALEP EDİLİYOR
–Tüm bunlar
yaşanırken Türk askeri İdlib’te angajman kuralları çerçevesinde bölgede
görevini sürdürüyor. TSK’nın bu yönde bir açıklaması vardı. Bu gelişmeyi nasıl
değerlendiriyorsunuz?
Türk Silahlı Kuvvetlerinin bölge üzerindeki operasyon faaliyeti
yaklaşık iki üç gün önce başlamakla birlikte son altı yedi aydan bu yana yani
Fırat Kalkanı harekatının 31 Mart 2017’de sona ermesinden bu yana aslında
Türkiye Cumhuriyeti devlet aklı hem siyaseten hem diplomasi vasıtasıyla İran ve
Rusya ile girişmiş olduğu en son operasyonun başladığı gün Sayın Macron ile
Sayın Cumhurbaşkanı’nın yapmış olduğu telefon görüşmesi de dahil olmak üzere
bölgeyi hem diplomasi anlamında hazırladı hem de Özgür Suriye Ordusu
birliklerine Fırat Kalkanı Harekatı ile saha tecrübesi kazandırdı. Fırat
Kalkanının sona ermesinden bu yana da Özgür Suriye Ordusu birliklerinde görmüş
olduğu eksiklikleri gergef işleyerek giderdi, teçhizatlandırdı, ikmalini
sağladı, lojistik desteğini sağladı. Dolayısıyla bölgeye girecek güçleri de
hazırladı. Diğer bir husus ise El Bab operasyonu ile bölgede açmış olduğu
alandaki huzuru, istikrarı, barış ortamını da İdlib’te yaşayan yaklaşık 2
milyonun üzerindeki insana göstererek bölge halkının beklentilerini pozitif
yönde satın aldı. Dolayısıyla İdlib’teki insanlar El Bab ile açılan alanda
huzur istiyor. Onların yaşamış olduğu ve özlemiş olduğu günleri istiyor. Bu
konu ile ilgili de Silahlı Kuvvetlerden barışı zorlama harekatı talep ediyor ve
buna da destek veriyor. Bu kapsamda Özgür Suriye Ordusu birliklerinin girerek
taktik diyebileceğimiz intikalle bölgenin keşfini ve emniyetini aldıktan sonra
asıl unsur olan Türk Silahlı Kuvvetleri beklendiği gibi sınır hattından geçerek
askeri hedefleri doğrultusunda bölgeye intikal etmekte ve bölgenin
tertiplenmesini sağlama yolunda. Bundan bir sonraki harekat şekli ise
bölgesinde tertiplenmesini sağlayan Türk Silahlı Kuvvetleri, bölgenin sivil
unsurlarıyla da bir işbirliği içerisinde taktik-sivil-asker işbirliği
içerisinde barışı gerektiğinde zorlama operasyonlarıyla İdlib bölgesindeki
çatışmasızlığı Astana sürecinin de bir parçası olarak sağlayacaktır. Aksi
takdirde bölgeden gelebilecek ikinci bir göç harekatına Türkiye Cumhuriyetinin
ne coğrafyası ne nüfus hareketleri ne ekonomisi artık yeterli vaziyette
değildir.
İDLİB, AFRİN’DEN ARINDIRILMIŞ BİR OPERASYON DEĞİL…
-Peki özelikle İdlib operasyonuyla ilgili ABD’nin vize tavrı da
burada nedenler arasında olabilir mi?
Tabi ki. Konuşmamın başında da söylediğim gibi olay asla
büyükelçilikte darbe maksatlı konuşlandırılmış kayıt dışı çalışan personel ile
ilintilendirmemek dolayısıyla gezi parkıyla başlayan ve bugüne kadar darbede
dahil denenerek giden hibrit savaşının bir parçası olarak görüyorum. Bu hibrit
savaşının bir parçası da ülkenin güney hattı sınırları boyunca Irak’taki
referandum ile de genişletilerek örülmeye çalışılan terör koridorunun daha da
genişletilmesini öngörüyordu ki Türkiye buraya hem Fırat Kalkanı Harekatıyla
hem de Irak hükümeti ve İran ile geliştirmiş olduğu diplomasiyle Kuzey Irak
bölgesel Kürt yönetiminin yapmış olduğu referandum kararına karşı göstermiş
olduğu ve atmış olduğu adımlar ile hem de en sonunda Afrin’i de kuşatacak
şekilde çünkü İdlib operasyonu unutulmasın ki Afrin’den arındırılmış bir
operasyon değildir. İçerisinde Afrin’in izolasyonunu da ihtiva etmektedir. Bir
sonraki aşama Afrin’i tamamen kuşatmak maksadıyla İdlib’ten Tel Rıfat bölgesini
de geçirerek Fırat Kalkanıyla elde edilen iki alanı birbirine bağlayarak Afrin
bölgesini komple kuşatacak bir harekata dönüşecektir.