EĞİTİM & ÜNİVERSİTELER & AKADEMİK

EĞİTİM DOSYASI : FULBRİGHT ANLAŞMASI TEK TARAFLI OLARAK FESİH VE "TÜRKİYE FULBRİGT EĞİTİM KOMİSYONU" DERHAL İPTAL EDİLMEK ZORUNDADIR

FULBRİGHT ANLAŞMASI TEK
TARAFLI OLARAK FESİH VE “TÜRKİYE FULBRİGT EĞİTİM KOMİSYONU” DERHAL
İPTAL EDİLMEK ZORUNDADIR

Türk Millî Eğitimini, Gayrımillî yapan Anlaşma “FULBRİGHT
ANLAŞMASI”

Osmanlı devletini çökerten anlaşmalardan Balta Limanı
Anlaşmasının bin beteri olan 1995 Gümrük Birliği Anlaşmasının, Türkiye
Cumhuriyeti’ni ekonomik kıskaca aldığını, Türkiye’yi açık pazar yaptığını,
üretime dayalı ekonomik yapıyı tümüyle ortadan kaldırarak, yerine tüketime
dayalı bir yapı oluşturduğunu biliyoruz.

Türk Milli Eğitim sistemini altüst eden, Türkiye’yi
parçalayacak alt yapıyı oluşturan ve Atatürk’ün Türk Milliyetçiliği fikir
sistemini yok etmeyi planlayan bir anlaşma da ABD ile İsmet İnönü hükümeti
(CHP) arasında 27 Aralık 1949 tarihinde imzalanan “Fulbright”
Anlaşmasıdır.

ABD Fulbright bürosu, Fulbright komisyonu, Fulbright
bursu, Fulbright kredisi, …vb çok sayıda ad altında, yalnız Türkiye’de değil,
hemen bütün ekonomik, siyasal işgali altındaki ülkelerde çalışmalarını
sürdürmektedir.

27 Aralık 1949 tarihli;

“Türkiye ve ABD Hükümetleri Arasında Eğitim Komisyonu
Kurulması hakkındaki Anlaşma”nın en önemli özelliği; Türkiye’de kazanılacak
Amerikan yanlısı kadroların eğitilme biçiminin saptanması ve bu iş için gerekli
giderleri karşılama yöntemlerinin belirlenmesidir. Belirlemeler aynı zamanda,
Amerika’nın Türkiye’ye göndereceği uzman, araştırmacı, öğretim üyesi adı
altındaki personel için de yapılmaktadır. ABD’ye, Türkiye’de “yardım” edip
“işbirliği” yapacak, geleceğin “Türk” yöneticilerini yetiştirmek
üzere, Amerika’ya götürülecek Türk öğrenci, öğretim üyesi ve kamu
görevlilerinin konumları da bu anlaşmayla belirlenmektedir.

Sözü edilen Anlaşmanın birinci maddesi şöyleydi:

“Türkiye’de Birleşik Devletler Eğitim Komisyonu adı
altında bir komisyon kurulacaktır. Bu komisyon, niteliği bu anlaşmayla
belirlenen ve parası T.C Hükümeti tarafından finanse edilecek olan eğitim
programlarının yönetimini kolaylaştıracak ve Türkiye Cumhuriyeti ile Amerika
Birleşik Devletleri tarafından tanınacaktır.”

Kurulacak komisyonun yetki, işleyiş ve oluşumu ile ilgili
olarak 1.1 ve 2.1 alt maddelerinde ise şunlar vardır;

“Türkiye’deki okul ve yüksek öğrenim kurumlarında ABD
vatandaşlarının yapacağı eğitim, araştırma, öğretim gibi eğitim faaliyetleri
ile Birleşik Devletlerdeki okul ve yüksek öğrenim kuruluşlarında Türkiye
vatandaşlarının yapacağı eğitim, araştırma, öğretim gibi faaliyetlerini;
yolculuk, tahsil ücreti, geçim masrafları ve öğretimle ilgili diğer
harcamaların karşılanması da dahil olmak üzere finanse etmek…

Anlaşmanın 5. maddesi, Türkiye’de Birleşik Devletler
Eğitim komisyonunun kuruluşunu belirlemektedir. (Burası çok önemli)

“Komisyon; dördü T.C vatandaşı, Dördü de ABD
vatandaşı (ki ikisi mutlak C.I.A ajanı olmuştur)olmak üzere sekiz üyeden
oluşacaktır. ABD’nin Türkiye’deki diplomatik misyon şefi, komisyonun fahri
başkanı olacak ve komisyonda oyların eşit olması halinde kararı komisyon
başkanı verecektir.

Bu anlaşmayla, Milli Eğitim Bakanlığı’nda bugün
çalışmalarını “etkin” bir biçimde sürdüren, personel politikalarından ders
programlarına, pek çok konuda stratejik kararlar önerebilen, “Milli
Eğitimi Geliştirme” adlı bir komisyon vardır. 1994 yılında 60 personeli olan bu
komisyonda çalışanların üçte ikisi Amerikalıydı.

Amerikalıların Türk Milli Eğitimine 1949 dan beri
süregelen ilgileri günümüze dek hiç eksilmedi.

Bu durum, 2007’de de böyledir ve FULBRİGHT COMMİSSİON adı
altında Türk Milli Eğitimini biçimlendiren kurulun başında 2007’de Amerikan
Büyük elçisi oturmaktadır. (bu gün de o kadar taviz verdiğimize göre bu şartlar
muhtemelen aynı şekilde, belki de daha da ağır şekilde devam etmektedir. Bundan
daha ağır ne olacaksa?)

Yalnızca Milli Eğitim’in değil, diğer pek çok
bakanlıkların 1949’dan başlayarak Amerikalı uzmanlar güdümlendiğine ilişkin acı
gerçek, Türkiye’yi Amerikan yarı- sömürgesi durumuna düşürerek Türk Milleti’nin
anlına bu lekeyi süren ve bu anlaşmada imzası olan İsmet İnönü tarafından,
yıllar sonra, 1963’de “timsah gözyaşlarıyla” şöyle itiraf etmişti.

“Daha bağımsız ve kişilik sahibi dış politika
izlemesini istiyoruz. Herkes aynı şeyden söz ediyor. Nasıl yapacağım ben bunu?
Karar vereceğim ve işi teknisyenlere havale edeceğim. Onlar ayrıntılı
çalışmalar yapacaklar ve öneriler hazırlayacaklar.

Yapabilirler mi bunu?

Hepsini çevresinde uzman denen yabancılar dolu. İğfal etmeye
çalışıyorlar. Başaramazlarsa işi sürüncemede bırakmaya çalışıyorlar. O da
olmazsa karşı tedbir alıyorlar. Bir görev veriyorum sonucu bana gelmeden,
Washington’un haberi oluyor. Sonucu memurlardan önce sefirden öğreniyorum.

Böyledir bu işler, peygamber edasıyla size dünyaları vaat
ederler. İmzayı attınız mı ertesi günü gelmişlerdir. Personeli gelmiştir,
teçhizatı gelmiştir, üsleri gelmiştir. Ondan sonra sökebilirsen sök. Gitmezler.
Ancak bu sorunun üzerine vakit geçirmeden gitmek gerek. Yoksa ne bağımsız dış
politika ne bağımsız iç politika güdemezsiniz. Havanda su döversiniz. Fakat
sanmayın ki bu kolay bir iştir. Denediğinizde başınıza neler geleceği
bilinmez…”

Türkiye’nin Şubat 1948’de 705 bin dolar olan döviz
varlığını, Mayıs 1950’de eksi 12 milyon dolara; 1946’da 214 ton olan altın
varlığını 1949 sonunda 123 tona indiren, ülkenin dağarcığında yeterince altın
ve döviz bulunmasına karşın Amerika’dan borç alarak ülkeyi Amerikan güdümüne
sokan İsmet İnönü’nün bu yüz kızartıcı açıklamaları karşısında:

“Madem bunları biliyordunuz, öyleyse niçin Amerika
ile antlaşmalar yaparken Türkiye’ye Amerikalı uzmanlar dolmasına neden olacak
maddelere imza attınız?” .. demek gerekiyor.

İşin gerçeği bu tür Amerikan patentli anlaşmaya Amerikancı
diye idam edilen Menderes yerine İnönü’nün imza atması oldukça gariptir.

Eğer bu yazıyı uzun demeden okuduysanız zannediyorum,

Neden “Tarih bize yanlış öğretilmiş” dediğimizi,

Neden Ülkemizde ABD yurttaşlarının, Bakan hatta Başbakan
olabildiğini,

Neden bizlere gerçek Atatürk’ün anlatılmadığını ; artık
anlıyorsunuz demektir.

İşin garibi ise, 1949’dan bu yana gelen hiçbir hükümetin
bu anlaşmayı yürürlükten kaldıralım dememesidir.

Türk Gencine gerçek Türk Tarihi’ni öğretmek boynumuzun
borcu olmalıdır. Zirâ Türk Genci ‘nin cesaretinin de, ferasetinin de, idrâkinin
de, inancının da kaynağı gerçek Türk Tarihi’dir. “Türk genci atalarını
tanıdıkça daha büyük işler yapmak için kendinde güç bulacaktır.” Gazi
Mustafa Kemal ATATÜRK

Selam ile…

Murat ÇALIK

***

Not: Bu yazıda Cengiz ÖNAKINCI’nın “Türkiye’nin
Siyasi İntiharı Yeni- Osmanlı Tuzağı ”adlı kitabından ve Metin Aydoğan ‘ın
“Türkiye Üzerine Notlar” kitabından alıntılar yapılmıştır.

Türkiye Fulbright Eğitim Komisyonu

Türkiye Fulbright Eğitim Komisyonu, ya da diğer bir adıyla
Türkiye-Amerika Birleşik Devletleri Kültürel Mübadele Komisyonu, 1949 yılında
Türkiye ve Amerika Birleşik Devletleri arasında imzalanan ikili anlaşma ve
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nden geçen 13 Mart 1950 tarih ve 5596 sayılı kanun
çerçevesinde çalışmalarına başlamıştır. Komisyonumuz, Türk ve Amerikalı
üniversite mezunlarını, akademisyenleri, sanatçıları ve kamu görevlilerini
eğitim, yaşam ve seyahat masraflarını kapsayan burslarla desteklemekte ve
ABD’de eğitim almak isteyen Türk öğrencilere eğitim danışmanlığı hizmeti
sunmaktadır. Komisyonumuz, Türk ve Amerikan halkları arasında eğitim ve
kültürel değişim yoluyla ortak bir anlayış geliştirmek için kurulmuştur.

Türkiye Fulbright Eğitim Komisyonu yönetimi, Yönetim
Kurulu ve Genel Sekreterlikten oluşmaktadır. Komisyonumuzun Yönetim Kurulu
üyeleri, Türk ve Amerikan Hükümetleri tarafından atanmakta ve bu üyeler her iki
ülkeyi temsil etmektedirler.

Komisyonumuzun bütçesi 1949 yılındaki kuruluşu itibariyle,
Türk ve Amerikan Hükümetleri tarafından ortaklaşa oluşturulmaktadır. 2010
yılında kuruluşunun 70. yılını kutlayacak olan Türkiye Fulbright Eğitim
Komisyonu, kurulduğundan bu yana yaklaşık 6.500 Türk ve Amerikalı öğrenci ile
akademisyene burs olanağı sağlamıştır. Fulbright mezunu Türk öğrenci ve öğretim
üyeleri, ABD’deki çalışmalarını tamamladıktan sonra Türkiye’ye dönerek ülkemize
faydalı çalışmalar yapmaktadırlar. Türkiye’ye gelen Amerikalı akademisyenler
de, çeşitli dallarda gerçekleştirdikleri araştırmalar ve aldıkları eğitim ile
alanlarına önemli katkılarda bulunmaktadırlar. Programlarını tamamlayıp
ülkelerine dönen Fulbrightlılar, görev aldıkları önemli pozisyonlarda, Türkiye
ile bağlarını sürdürerek, Fulbright’ın amacını uygulamış ve gerçekleştirmiş
olmaktadırlar.

Komisyonumuzun merkez ofisi Ankara’da olup, İstanbul’da da
bir irtibat ofisi bulunmaktadır.

Geleceğimiz yıldızlarda değil, akıllarımızda ve
kalplerimizdedir. Birbirini tamamlayan yaratıcı liderlik ve çağdaş eğitim,
insanoğlu için umut dolu bir geleceğe yönelik ilk gerekliliklerdir. 40 yıl önce
Amerikan Senatosu’na önerme ayrıcalığını yaşadığım uluslararası burs programı,
liderliği, öğrenmeyi ve kültürlerarası anlayışı geliştirmeyi hedeflemiştir ve
halen hedeflemektedir. Bu mütevazı programın paha biçilemez hedefleri vardır,
çünkü uluslararası ilişkilerin geçmişteki içi boş ve güce dayalı sistem yerine
daha medeni, akılcı ve insani temeller üzerine kurulmasını başarmıştır. Ben bu
işe başladığım zaman buna inandım ve hala inanıyorum.

Senatör J.William Fulbright

Yönetim Kurulumuz

Türkiye Fulbright Eğitim Komisyonu’nun faaliyetlerini
denetleyen, kural ve politikalarını belirleyen bir Yönetim Kurulu
bulunmaktadır. Yönetim Kurulu üyeleri, dördü Türk, dördü Amerikalı olmak üzere
sekiz üyeden meydana gelmektedir ve üyeler bir takvim yılı için
seçilmektedirler. Üyelerin görevlerinin müteakip seneler için uzatılması mümkün
olabilmektedir.

Yönetim Kurulu aşağıdaki Türk ve Amerikalı üyelerden
oluşmaktadır:

John Thomas McCarthy, Yönetim Kurulu Başkanı, ING Bank
Türkiye, İstanbul

Funda Kocabıyık, Avrupa Birliği ve Dış İlişkiler Birimi
Genel Müdürü, Milli Eğitim Bakanlığı, Ankara

Ayşegül Gökçen Karaarslan, Kültürel Diplomasi Genel Müdür
Yardımcılığı Genel Müdür Yardımcısı Vekili, Dışişleri Bakanlığı, Ankara

Scott Weinhold, Basın ve Halkla İlişkiler Müsteşarı,
Amerika Birleşik Devletleri Büyükelçiliği, Ankara

Doç. Dr. Mehmet Akif Kireççi, İktisadi, İdari ve Sosyal
Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi, İhsan Doğramacı Bilkent Üniversitesi, Ankara

Prof. Dr. Muhsin Kar, Niğde Ömer Halisdemir Üniversitesi
Rektörü, Niğde

Jeffrey J. Anderson, Basın ve Halkla İlişkiler Müsteşarı,
Amerika Birleşik Devletleri İstanbul Başkonsolosluğu, İstanbul










































































































Aslı Başgöz, Kıdemli Ortak Avukat, White & Case LLP
Uluslararası Hukuk Bürosu, İstanbul