E. TUĞG. Naim Babüroğlu : İdlib
operasyonu, aktörler, hedefler ve ötesi…
E-POSTA : naimbaburoglu@gmail.com
SON HALKA İDLİB
İdlib, Suriye’nin kuzeybatısında Hatay’a 130 kilometre sınırı
olan, Suriye rejimi muhaliflerinin ve Birleşmiş Milletler’in (BM) terörist
olarak kabul ettiği grupların toplandığı bir kent. Suriye’nin Halep, Hama,
Humus, Kuneytra ile Şam civarında Dera, Guta gibi kentlerinde bulunan radikal
cihatçılar İdlib’e gönderilmişti. BM’ye göre İdlib ve civarında 3,9, İdlib
içinde 2,4 milyon insan yaşıyor. 2,4 milyonun yarısı Suriye’nin başka
yerlerinden gelen göçmenlerden oluşuyor.
İDLİB’TE BULUNAN SİLAHLI GRUPLAR
Dünyada kendini cihatçı
olarak tanımlayan ne kadar örgüt varsa, hemen hepsi Suriye’de İdlib’te bayrak gösterisi
yapıyor. İdlib, 24 Temmuz 2017’den itibaren El Kaide’nin Suriye uzantısı El
Nusra’dan kopan Heyet Tahrir-el Şam (HTŞ) adlı örgüt tarafından kontrol
edilmeye başlandı. HTŞ, İdlib’te en güçlü örgüt. İdlib merkezi dahil olmak
üzere, İdlib’in yaklaşık yüzde 60’ını kontrol ediyor. HTŞ’nin gücü yaklaşık 15
bin. HTŞ, El Nusra ve El Kaide gibi, BM, ABD ve Rusya’nın “terör
örgütleri listesinde” yer alıyor. Türkiye, HTŞ’yi 31
Ağustos 2018 tarihinde terör örgütleri listesine aldı.(1)
Diğer önemli bir terör örgütü, Huraşiddin olarak biliniyor. HTŞ’nin
kuruluşunu ve El-Kaide’den ayrılışını doğru bulmayan, El-Kaide’ye bağlılığını
sürdüren birçok grup HTŞ’den ayrıldı. Huraşiddin, El-Kaide’ye olan bağlılığını
devam ettiren, El-
Kaide’nin Suriye’deki yeni yapılanmasıdır. Huraşiddin’in HTŞ’den
daha az gücü bulunuyor.
Çin de İdlib’le ilgili.
Çin’in ülkeye dönmelerini istemediği, Uygur’luların oluşturduğu ¨Türkistan İslam Partisi¨ elemanları da radikal
cihatçı gruplardan biri. Dört bin silahlı militanı var.
Çeçen ve Dağıstan’lı
radikal silahlı gruplar da İdlib’te yuvalananlar arasında. Rusya, bu unsurları
ülkelerine dönmeden yok etme kararlığında.
Ayrıca, gücü az olmakla
beraber, tüm dünyanın terör örgütü olarak kabul ettiği IŞİD İdlib’te.
Hiçbir ülke Suriye’de, İdlib’te bulunan teröristlerin kendi
topraklarına dönmelerini istemiyor.
Astana Süreci’nde,
Türkiye, Rusya ve İran tarafından terör örgütü olarak kabul edilen yukarıdaki
grupların içinde 600 kadar Avrupalı terörist var. Yani Suriyeli olmayan,
radikal cihatçı sayısı 10 bin civarında.
Cephe Tahrir Suriye (Suriye Özgürlük Cephesi), HTŞ’nin saldırılarına
karşı, Ahrar’uş Şam ve Nureddin Zengi Hareketi tarafından kuruldu. Diğer bir
örgüt, İdlib’te 11 muhalif grubu içine alan, 28 Mayıs 2018’de kurulan ve
Türkiye’nin desteklediği ¨Ulusal Özgürlük Cephesi¨ (UÖC). 1 Ağustos 2018’de,
Suriye Özgürlük Cephesi ile Ulusal Özgürlük Cephesi güçlerini birleştirdiler.
İki grup, yaklaşık 40 bin kişilik bir kuvvete sahip.
ÜLKELER NE İSTİYOR?
Rusya
1- Suriye’nin toprak bütünlüğünün sağlanmasından yana,
2- Suriye’de yer alan deniz ve hava üssünün güvenliğini sağlamak için İdlib’in
teröristlerden arındırılması gerektiğini inanıyor,
3- İdlib’te Suriye ordusuyla işbirliği yapabilecek silahlı muhaliflerle,
teröristlerin ayrılması çabasında. El Nusra, El Kaide, HTŞ türevi terör
gruplarının elimine edilmesi için görüşmeleri sürdürüyor,
4- Radikal gruplara karşı öncelik nokta operasyonu, mümkün olmadığı takdirde
kış mevsimi gelmeden teröristleri etkisiz duruma getirecek operasyonda
Suriye’yi havadan destekleyecek,
5- Suriyeli sığınmacıların ülkelerine dönmesini istiyor,
6- Suriye’nin yeniden inşasında etkin rolü üstlenmekte ısrarlı.
Rusya, bu amaçlarını
gerçekleştirme sürecinde;
1- PYD/PKK’ya özerk yapı için Esad’ı ikna ediyor,
2- Türkiye’yi, AB’yi ve mümkün olduğu takdirde ABD’yi Esad’la masaya oturmaya
zorluyor,
3- Fakat bu süreçte Türkiye’yle kopukluk ya da ilişkileri bozmak istemiyor.
İran
1- Suriye’de varlığını sürdürmek istiyor,
2- İran- Lübnan Hizbullah’ı arasındaki koridoru kurmayı hedefliyor,
3- Suriye’den sonra sıranın kendisinde olduğunu ve yok olan Suriye’nin İran’ın
parçalanışını hızlandıracağını düşünüyor.
Çin
Çin Halk Cumhuriyeti, İdlib’te bulunan ¨Türkistan İslam Partisi¨
savaşçılarının, Çin’e dönerek özgürlük hareketi başlatmalarından endişeli. Bu
nedenle, sayıları dört bini bulan İdlib’teki bu unsurları yok etmek için
Suriye’ye operasyonda destek vereceğini açıkladı.
Suriye
1- Ülkesinin toprak bütünlüğünü korumayı ve egemenliğini
tekrar kurmayı hedefliyor,
2- İdlib’te toplanan muhalif unsurları yok etmek istiyor,
3- İdlib’ten geçen, muhaliflerin kontrolündeki Lazkiye-Halep ve Halep-Şam
yolunun kontrolünü ele geçirerek stratejik üstünlük sağlama çabasında,
4- Suriyeli sığınmacıların ülkelerine dönmelerinden yana,
5- İdlib’in ele geçirilmesinin ardından, ABD’nin/PYD/PKK terör örgütünün
işgalindeki Fırat’ın doğusuna el atmak ve ardından Türkiye’nin kontrolündeki
Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı bölgesini tekrar kendi egemenliği alanına almayı
amaçlıyor.
ABD, İsrail, Suudi Arabistan,
Birleşik Arap Emirlikleri ve destekçileri
1- İsrail’in güvenliği açısından, Suriye’nin Libya gibi
parçalanmasını tercih ediyor. Bu nedenle, İdlib’e yapılması öngörülen
operasyona karşı çıkıyor, teröristlerin hakimiyetinin sürmesinden yana,
2- İran’ın Suriye’deki varlığını sıfıra indirmeği amaçlıyor,
3- Rusya, İran ve Suriye’nin iç savaşı bitirerek bir zafer kazanmalarını
istemiyor,
4- Suriye’nin kuzeyinde Fırat’ın doğusunu da kapsayacak şekilde önce ¨uçuşa yasak bölge¨, ardından ¨güvenlik bölgesi¨ kurmayı hedefliyor.
Türkiye
1- 12 gözlem noktasında birlikleri var. İdlib-Türkiye sınırı
yaklaşık 130 kilometre. Yeni bir sığınmacı ve göç akını konusunda
endişeli,
2- İdlib’te operasyon yerine siyasi çözümden yana, bunun için ikna yoluyla terörist
unsurların muhalif gruplara katılmalarını sağlama çabasında,
3- İkna edilemeyen radikal cihatçı gruplara karşı, geniş çaplı operasyon yerine
nokta operasyonunu tercih ediyor,
4- Suriye’de PYD/PKK Bölücü Terör Örgütü oluşumunu istemiyor.
Tatbikat alanı
Başta ABD, Rusya olmak üzere, Suriye ülkeler için bir savaş laboratuvarına
dönüşmüş durumda. ABD ve Rusya yeni silah sistemlerini, geliştirmekte olduğu
askeri donatımlarını Suriye coğrafyasında, gerçek ortamda ve gerçek cephane ile
deneme olanağı buluyorlar. Ekolojik ve çevre gibi nedenlerle kendi ülkelerinde
deneyemedikleri silah sistemlerini, hiçbir maliyete katlanmadan Suriye’nin
sunduğu topraklarda deneme fırsatına sahipler. Şehir/sokak savaşı taktik ve
tekniklerinin geliştirilmesi, asimetrik savaş deneyimi, askerlerinin gerçek
savaş ortamında eğitimi bu ülkeler için, Suriye coğrafyası bulunmaz bir fırsat
sunmakta. Suriye, bu ülkeler için bir gerçek mermilerin kullanıldığı, gerçek
düşmanın konuşlandığı maliyetsiz bir tatbikat alanına dönüşmüş durumda. İç
savaşlar yüzünden ABD’nin silah ticareti yüzde 50’yi buldu, Rusya’nın bu
pastadan payı ise yüzde 20’ye çıktı. Savaşın perde gerisindeki gerçek yüzü bu
aslında… Ülkede, milyarlarca dolara mal olacak tatbikat alanı oluşturulacağına,
askeri unsurların dönüşümlü olarak Suriye’de gerçek savaş alanında eğitilmesi
orduların arayıp ta bulamadığı bir fırsat.
Silah sitemlerinin denenmesi ve alıcılara pazarlanması için olmazsa olmaz iki
koşul gerekli. Birincisi, ülkede iç savaş/çatışma ortamının var olması. İkincisi,
iç savaşı yaşayan ülkede, daima rejime karşı silahlı bir iç muhalefetin
varlığı. İç muhalefet, iç savaşın tetiklenmesi ve şiddetin derecesinin
düzenlenmesi için vazgeçilmez bir dinamik.
PAKİSTAN ÖRNEĞİ
1979’da Sovyetlerin Afganistan’ı işgalinin ardından, Pakistan üç milyona yakın
Afgan sığınmacıyı kabul etti. Pakistan medreseleri, kutsal cihada adam bulma
işine girişti ve sığınmacılar, mücahit yetiştirme kaynağına dönüştü. ABD Merkezi İstihbarat Teşkilatı (CIA), Pakistan üzerinden
mücahitleri Sovyet işgaline karşı yetiştirdi. Radikal
eylemcileri, Pakistan ordusu ve İstihbarat Teşkilatı (ISI) eğitti. Sonunda
Pakistan, sınırı geçen binlerce radikal cihatçının yuvalandığı ülke durumuna
geldi. Silah ve para kaynağı; ABD, Suudi Arabistan ve bazı Arap ülkeleriydi. El
Kaide ve Taliban Afgan sınırında, Pakistan’ın Peşaver bölgesine yerleşti ve
dünyanın başına bela oldu.
El Kaide ile IŞİD çizgisi arasında hareket edebilen silahlı radikal unsurlar
temizlenmediği sürece, Hatay sınırı İdlib, Türkiye için şiddeti gittikçe artan
bir tehdit konumuna gelebilir. ABD ve destekçilerinin, Suriye’de yeni bir
Peşaver oluşturma özleminde oldukları bilinmeli. Bu açıdan Türkiye, İdlib’te ve
Suriye kuzeyinde radikal unsurların yuvalanmalarına fırsat verecek her türlü
girişime karşı çıkmalı. İdlib’e olası bir operasyonu, bu tarihi gerçek
doğrultusunda dikkate almalı.
TÜRKİYE İKİ KÜRESEL GÜÇ ARASINDA
En kötü senaryo, ABD ile Rusya arasında sıkışmış bir Türkiye. Özellikle
Suriye/Ortadoğu politikasında, Türkiye’nin ABD veya Rusya’yı zorunlu olarak
tercih etmesi durumu, arzu edilmeyen bir hareket tarzı. ABD-Rusya arasında
sıkışmışlık, eldeki kartları zayıflatır, inisiyatifin karşı tarafa geçmesine
neden olur. Türkiye ne Rusya’ya ne de ABD’ye mecbur kalmalıdır. Bir ülkeye
mecbur kalınması, ABD yönünden ¨S-400 alırsan¨; Rusya açısından ¨S-400
almazsan¨ türü kartların masaya konulması anlamında. Bu yönüyle, tarih solmayan
bir ayna…
ABD Suriye’de kalıcı. Fırat’ın doğusunda, Suriye coğrafyasının yüzde 30’unu
PYD/PKK’ya işgal ettirdi. Bu alanda, 70-80 BİN PYD/PKK’lı teröristin
varlığından söz ediliyor. ABD’nin hedefi, İdlib dinamiklerinden yararlanarak
Suriye’nin kuzeyi ve Fırat’ın doğusunda bir ¨Uçuşa Yasak Bölge¨
ve ardından ¨Güvenlik Bölgesi¨ oluşturma. Bu durum, Türkiye
için var olan tehditleri iki kata çıkarır ve gerçekten bir BEKA sorunuyla yüz
yüze bırakır.
Türkiye, kendisi için BEKA sorunu olan Fırat’ın doğusundaki PYD/PKK oluşumuna
karşı, gelecekte ABD’ye rağmen bir operasyonla yüzleşebilir. Böyle bir
senaryoda, Rusya, İran ve Suriye rejimiyle işbirliği yapma zorunluluğu ortaya
çıkar. Bir yanda, İdlib’le Rusya’yla uzlaşma zorunluluğu öte yanda,
Menbiç’te ABD’yle işbirliği yapma ihtiyacı… Türkiye için
oldukça çetin bir süreç… Bu açıdan, İdlib’te öngörülen çözümlerde Rusya’yı
dışlama seçeneğinin masada yer alması pek mümkün görülmüyor…
Ve en kritik soru: İdlib Esad’ın eline geçerse, dünyanın başına
bela olan silahlı El Kaide türevi unsurları nereye gidecek? İdlib
kuzeyinde, Türkiye’nin kontrolündeki bölgelere mi? Yoksa Suriye dışında, Libya,
Yemen gibi başka ülkelere mi?
Türkiye, İdlib operasyonu ya da çözümünde Rusya’yal birlikte hareket etmeli.
Sığınmacıları sınırının ötesinde, Suriye’de geçici barındırma merkezlerinde
kabul etmeli. Özetle, bugün çözüm olarak görülen, yarın bir problem olarak
karşımıza çıkmamalı…
Kitapta, stratejinin hükmü: ¨Savaşın başında yaptığınız
hata, savaşın sonuna kadar peşinizi bırakmaz.¨ Altın kural: ¨Hedef stratejinin
anahtarıdır, mantıklı ve tutarlı olmayan bir hedefe hiçbir strateji ile
ulaşılamaz.¨
(1) www.hurriyet.com, Uğur Ergan’ın haberi, 1 Eylül 2018.