Necdet Buluz : İşte
Suriyeli sığınmacı gerçeği
Suriye iç savaşından kaçarak Türkiye’ye sığınan Suriyeli
sığınmacılar konusunda baştan bu yana tartışılan bir konu var:
“Savaş biterse Suriye’den gelen sığınmacılar evlerine döner mi?”
Bugün sayıları 3 milyonu aşan sığınmacılar konusunda yapılan
çelişkili açıklamalar yapılıyor. Bazıları “dönerler” diyorsa da bazı kesimler “kalıcı
olacakları” tahmininde bulunuyor.
Şu noktaya dikkat:
Türkiye’de şu anda 3 milyonun üzerinde sığınmacı var. Eğer bu
sığınmacılar ülkelerine dönmezlerse 10 yıl sonra sayıları 5 milyonu bulacak. Suriye’de
daha ne olacağı bilinmiyor. Yeni sığınmacı akınının da olabileceği
hesaplanıyor. Kaldı ki, Suriyeli ailelerde doğum oranları da çok yüksek.
Kamu Denetçiliği Kurumu; “Türkiye’de Suriyeliler” başlıklı özel
bir rapor hazırladı. Raporda; savaş bitse bile Suriyelilerin ülkelerine
dönmelerinin zor olacağı, 10 yıl sonra Türkiye’de 4-5 milyonu aşan bir Suriyeli
nüfusu olması ihtimalinin yüksek göründüğü belirtilerek, “Gerçeklerle yüzleşmek
kalıcılık konusunda politikalar üretmek gerekmektedir. Bunun adı da uyum
politikalarıdır” ifadeleri kullanıldı.
Rapordan kısa alıntılar:
“Suriyeliler Türkiye’nin bütün illerinde yaşıyor, kamplarda
kalanların oranı ise yüzde 6.69’lara düşmüşken; keza Suriyelilerin bir kısmı
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığına geçmiş, bir kısmı ise ülkemizde çalışma ve
yatırım yapmaya başlamışken, ülkemizdeki Suriyeliler için sadece yarın
gideceklermiş gibi politika üretmenin gerçekçi olmadığı açıktır. Mültecilerin
çok önemli bir bölümünün Suriye’ye dönüşünü zorlaştıran pek çok faktör
bulunmaktadır. Suriye ’de barışın ve huzurun tesis edilmesi hâlâ yakın ve orta
gelecekte mümkün görünmemektedir. Kendilerini güvende hissediyorlarsa,
kazançları az da olsa bir işleri, yaşayacak ortalama mekânları ve çocuklarını
gönderebildikleri okulları varsa, savaş bitse bile dönmeleri oldukça zor
olacaktır.”
“2011 yılından bu yana doğan toplam Suriyeli bebek sayısının resmi
sayılara göre 276 bin 158 olduğu dikkate alındığında bu husus bile başlı başına
kalıcılığın işareti olarak okunabilecektir. Suriyelilerin yüzde 46’sı, yani 1.4
milyondan fazlası 18 yaş altındaki çocuk ve gençlerden oluşmaktadır. Bu grubun
ülkelerine dönmesi hem tek başlarına mümkün değildir, hem de aileler
çocuklarının güvenli ortamda kalmalarını daha da önemsediklerinden Suriye’de
mutlak barış, huzur ve güvenlik sağlanmadıkça dönmeyi düşünmeyeceklerdir.”
“3.5 milyonu bulan mülteci dikkate alındığında etkin bir
yapılanmanın bakanlık şeklinde olmasının daha uygun olacağı düşünülmektedir.
Bakanlık yapılanmasının kısa zamanda hantallaşması riski de dikkate alınarak
doğrudan Cumhurbaşkanlığı’na bağlı koordinatör bir başkanlık da tercih
edilebilir. Yeni kurumun Göç İdaresi Genel Müdürlüğü, AFAD, Kızılay ile yakın
işbirliği içinde çalışması hatta bazı kurumları doğrudan bünyesine alması
gerekecektir. Yeni bakanlık ya da başkanlığın yerel yönetimler konusunda da
etkin görevler üstlenmesinin zemini hazırlanmalıdır.”
“Gerçeklerle yüzleşmek, kalıcılık konusunda politikalar üretmek
gerekmektedir. Bunun adı da uyum politikalarıdır. Geçicilik duygusu/algısı
sürdürülebilir bir politika değildir. Kalıcılığın düşünüldüğü, ama geri dönüş
için çabanın gösterildiği bir süreç modelinin özellikle kayıp kuşaklar
bakımından daha az risk taşıdığı değerlendirilmektedir.”
“Özellikle okul çağındakiler olmak üzere her yaştaki Suriyeliye
Türkçe öğretilmesi için başta Milli Eğitim Bakanlığı ve üniversiteler olmak
üzere kamu kurum ve kuruluşları ile bu konuda faaliyet gösteren STK’ler
arasında işbirliği yapılması, hazırlanan program ve projelerin ivedilikle
hayata geçirilmesi gerektiği düşünülmektedir.”
Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz:
Suriyeli sığınmacılarla artık iç içe yaşamak zorundayız.
Gelişmeler ve ileride yaşanabilecekler bunu gösteriyor. Zaten Kamu Denetçilerin
raporu da, bu konuda yapılan diğer araştırma ve açıklamalar da bu gerçeği
gösteriyor. O halde ne yapılacak?
Bu sorunun yanıtını da yine Kamu Denetçilerinin raporunun son
satırlarından alalım:
“Suriyeli mültecilerin her geçen gün kalıcılığa doğru gittiği
gerçeğinden hareketle, devletin internet sitelerinde Arapça dil seçeneği de
bulunmalıdır. Bu hem bürokratik meselelerin takibi hem de Suriyeli mültecilerin
entegrasyonu için önemli adım olacaktır. Çok ucuz sosyal konut: Mümkünse
TOKİ-belediyeler işbirliğinde, çok düşük kiralarla mültecilerin barınması için
yeni sosyal konutlar yapılabileceği; ancak bunlar yapılırken Türk toplumunun
gösterebileceği olası tepkilerin de alınmasının ve onların da desteğinin
sağlanmasına çaba gösterilmesinin iç huzur ve birlikte yaşama kültürü
geliştirilmesi bakımından son derece kıymetli olduğu; söz konusu yerleştirmenin
etnik bir özellik taşıdığına dair algıları ortadan kaldıracak şekilde
seçimlerin yapılması gerektiği, aksi halde yakın gelecekte çok ciddi gerilim ve
çatışma riskinin olabileceği değerlendirilmektedir.”
E-POSTA : necdetbuluz@gmail.com
LİNK : www.facebook.com/necdet.buluz