TÜRKİYE İLE ABD
ARASINDA G-20’DEKİ TEBESSÜMLERE ALDANMAYIN – F-35 KRİZİNDE İKİNCİ PERDE
AÇILIYOR
Yazar:
Anonim
Hatırlayacaksınız…
Türk-Amerikan ilişkilerinin tamamen Amerikalı din adamı Pastör Andrew Brunson’a
özgürlük kriterine kilitlendiği sıcak yaza girerken Washington merkezli bir
başka krizi daha konuşuyorduk.
ABD
Kongresi Türkiye’nin proje ortağı olduğu F-35 savaş uçaklarının teslimatının
engellenmesi için devreye girmiş ve belli ölçüde sonuç almıştı.
Senato
ve Temsilciler Meclisi ortak çabayla F-35’lerin kaderine ilişkin tartışmayı
Başkan Trump’ın Ağustos ayında imzaladığı ‘Ulusal Savunma Yetkilendirme Yasası’na
(NDAA) – yani 2019 yılına ait savunma bütçesine- sokmayı başarmıştı. Şimdi o
krizin ikinci perdesine doğru yol almaya başladık.
NDAA
2019 metni henüz tasarı halindeyken Senato’dan geçen ilk versiyonda Ankara ile
Moskova arasında anlaşması 2017’de yapılan Rus yapımı S-400 füzelerinin
Türkiye’ye yerleştirilmesi halinde Türkiye’nin F-35 programından
çıkartılacağına dair net bir ifade vardı. O süreçte Savunma Bakanı Mattis
devreye girdi ve kongre üyelerini nispeten daha yumuşak bir tona ikna etmeyi
başardı.
Bu
arada ilk iki F-35 uçağı 21 Haziran’da Fort Worth Teksas’taki Lockheed Martin
tesislerinde Türk tarafına törenle teslim edilerek Ankara’ya kritik 24 Haziran
seçimi arifesinde görüntüyü kurtaracak bir fotoğraf imkanı sağlandı.
Türk
pilotların F-35’leri kullanabilmesi için almaları gereken eğitim süresi
uçakların Türkiye’ye gönderilmesinin ötelenmesi açısından son derece kullanışlı
ve meşru bir gerekçeye dönüşmüştü. Pilotların F-35 eğitiminin tamamlanacağı
Kasım 2019’a kadar uçaklar zaten Türkiye’ye doğru havalanamayacaktı.
Bunlar
olurken Mattis bugüne kadar programa 1.25 milyar dolar yatırım yapan
Türkiye’nin F-35 programından çıkartılmasının Amerika’ya büyük maliyet
yükleyeceğini savunuyordu. Brunson ABD konsolosluk personeli ve diğer Amerikan
vatandaşlarının tutukluluğu nedeniyle Ankara’yı bir an önce cezalandırmak
isteyen Kongre’ye Mattis ısrarla ‘bize zaman verin baskı diplomasisi işe
yarayacak’ mesajı verdi.
Kongre
de Mattis’e ‘O halde bütçe yasasının yürürlüğe girmesinden sonraki 90 gün
içinde bize Türk hükümetinin S-400’leri alma potansiyeline ilişkin kapsamlı bir
rapor hazırla’ dedi.
Trump
yönetiminin nasıl bir strateji izlediğinin anlaşılması açısından şu nokta
kritik. Malum Ankara’daki yetkili ağızlardan bugüne kadar onlarca kere Moskova
ile imzalanan S-400 anlaşmasının artık geri döndürülemez bir aşamada olduğu ve
bataryaların 2019’da teslim alınacağı açıklaması geldi. Buna rağmen çoğu
Amerikalı yetkili –sivil ya da asker- hala Ankara’nın o anlaşmayı dondurmaya
ikna edilebileceğine inanıyor. 2013-2015 yılları arasında sürdürdükleri
sistematik baskı diplomasisiyle zor da olsa Ankara’yı Çin’in HQ-9 füzelerinden
vazgeçirmiş olduklarını hatırlatıyorlar.
Mattis’in
yaklaşık iki hafta önce nihayet Kongre’ye sunduğu F-35 raporu işte tam da bu
ruhla hazırlandı. Bir yandan ‘NATO’nun güneydoğu kanadında benzersiz
jeostratejik konuma sahip’ gibi şık laflarla Türkiye’nin ruhu okşandı bir
yandan da ülkemizin liberal demokrasi yolundan saptığı ve Rusya-İran eksenine
yakınlaştığına vurgu yapıldı.
Beklenildiği
üzere Pentagon’un F-35 raporu S-400 alımının nihayetlendirilmesi durumunda
Ankara’nın F-35 uçaklarındaki alım ve endüstriyel haklarını riske atabileceğine
işaret ediyor. Dahası bu durumda Türkiye’nin NATO ile ortak çalışabilirliğinin
azalabileceği ve Ankara’nın Rusya’ya artan bağımlılığından kaynaklanan
zafiyetlerin ortaya çıkabileceği belirtiliyor.
Bu
tespitlerde sürpriz yok.
ABD
tarafının bu yılın başından beri kamuoyuna yaptığı S-400 açıklamalarını
dikkatle takip edenler için rapordaki F-35 argümanı tekrar niteliğinde.
Öte
yandan Kongre Mattis’ten sadece F-35’lerin değil Türkiye’nin halihazırda
kullandığı diğer Amerikan askeri ekipmanının da operasyonel olarak S-400
alımından etkilenip etkilenmeyeceğine dair bir değerlendirme talep etmişti.
Pentagon raporunun gizli ibaresi kaldırılarak 26 Kasım’da kamuoyuna açıklanan
iki sayfalık özetinde Türkiye’nin Rusya’dan S-400’leri almasının Patriot’lar
CH-47 Chinook helikopterleri Sikorsky helikopterleri AH-1 Cobra Attack
helikopterleri ve F-16’ları etkileyebileceği açıkça ifade edildi.
F-16’lar
Pentagon’un ‘ABD – Türkiye İlişkilerinin Durumu’ başlıklı o raporundaki
değerlendirmenin Türkiye açısından belki de en can alıcı yanı. Çünkü aciliyet
arz eden bir konu. Hem PKK ile mücadelede hem de Suriye’de dönük operasyonlarda
F-16’ların merkezi rol oynadığı malum.
Açık
verilerden derleyebildiğim kadarıyla Türkiye 1988’den bu yana ABD’den 210 adet
F-16C ve 60 adet F-16D olmak üzere toplam 270 F-16 satın aldı. Türkiye’nin
bugünkü F-16 filosunda ise 238 uçak var. Zira Türkiye 30 yıl içinde yaklaşık 30
adet F-16 kaybetti. F-16 kazalarının çoğuna metal yorgunluğu gerekçe
gösterildi. Dolayısıyla da eldeki F-16’ların modernizasyonu şu aşamada
Türkiye’nin savunması açısından hayati önemde.
Milli
savaş uçağı projesi TF-X’in hazırlığının 2030’ları bulacağı ve F-35’lerin
Türkiye’ye gidişinin belirsizliğe girdiği şu ortamda F-16’ların modernizasyonun
da riske girmesi ihtimali bir süredir Ankara’nın kabus senaryoları arasında.
Trump
yönetimi elbette bugüne kadar yaptığı gibi Kongre’nin Türkiye konusundaki olası
radikal adımlarını dengelemeye çalışacaktır. Nitekim S-400’lerin Türkiye’ye
gelmesi durumunda ‘Amerika’nın Hasımlarına Yaptırımla Karşılık Vermesi’
(CAATSA) yasasının işletilip işletilmeyeceğine Kongre değil ABD Dışişleri karar
verecek. Dışişleri elbette Trump’tan gelecek talimatla hareket etmek durumunda
kalacaktır. Ancak Trump bu süreçlerde Kongre’yi by-pass edemeyebilir.
Kongre’nin
Trump yönetimi üzerinde nasıl baskı kurabileceğini anlamak açısından bu haftaki
Kaşıkçı ve Yemen tartışması önemliydi. Mattis ve Pompeo’nun aksi yönde görüş
bildirdiği brifingin hemen ardından Cumhuriyetçilerin çoğunlukta olduğu Senato
ABD’nin Yemen’de Suudi Arabistan’a verdiği askeri desteğin kesilmesine yönelik
tartışmanın açılmasını onay verdi.
Muhtemelen
2019 baharında tavan yapacak F-35 / S-400 krizinin finaline hazırlanırken
Ankara her zamanki gibi Trump’a odaklanır Kongre’yi boş bırakırsa inanılmaz
kötü sonuçlarla karşılaşmız kuvvetle muhtemel…