GÜNDEM ANALİZİ & DEĞERLENDİRME & RÖPORTAJ (TÜRKÇE & İNGİLİZCE)

GÜNDEM ANALİZİ /// E. TUĞA. TÜRKER ERTÜRK : Terminatör


LİNK
: http://www.turkererturk.com.tr/terminator/


Geçtiğimiz hafta sonu (27-29 Eylül 2019) Banaz’daydım.
Ama hangi Banaz?
Türkiye’de
esasında üç Banaz
var. En doğusundan başlarsak birincisi; Sivas’ın Yıldızeli İlçesi’ne bağlı olan Banaz Köyü.
Burası, Pir
Sultan Abdal
’ın doğmuş olduğu yer. İkincisi ise Batı’da,
Ege
Bölgesi’nde
yer alan ve Uşak’ın
ilçesi olan Banaz.
Üçüncüsü de yine bu ilçeye bağlı ama tarihi ilçeden daha eski olan Banaz Köyü.


Banaz
adının nereden geldiği konusunda rivayetler muhtelif ama hiçbirisi beni
yeterince ikna edemedi. Bildiğimiz ise; Ön Türkleri saymazsak, Türkmenlerin
XI. Yüzyıldan itibaren Doğu Anadolu’dan hareketle Batı Anadolu’ya
gelmeye başladığı ve XIII. Yüzyıldan itibaren de Hacı Bektaş
kültürüne bağlı dervişlerin Germiyanoğulları Beyliği’nin egemen olduğu Kütahya, Uşak
ve Afyon havalisinde faaliyet göstermiş
olduklarıdır.


Kutsal
Topraklar


Bu bağ nedeniyle olsa gerek; Banaz
İlçesi
de Banaz
Köyü
de gerçekten çağdaş yerler. Atatürk
resmi olmayan bir kahvehane ve dükkân neredeyse yok gibi! Köyleri de dahil
olmak üzere bölgenin bilinç seviyesi yüksek. Çevresi ile birlikte görülmeye ve
gezilmeye değer bir yöremiz.


Banaz’a, Atatürkçü
Düşünce Derneği
(ADD) Banaz Temsilciliği’nin davetlisi olarak gittim. Uşak
Havalimanı
’nda uçaktan iner inmez ilk işimiz; Dumlupınar’a
gitmek, şehitliğimizi ve müzeyi ziyaret etmek ve geçtiğimiz ay 97. yılını
kutladığımız Dumlupınar
Meydan
Savaşı zaferimizin kazanıldığı araziyi bir defa
daha gezip görmek oldu. Şehit kanı ile sulanmış bu yerler, Türkiye
Cumhuriyeti
için kutsal topraklar sayılır.


Canım
Hallaçlar Köyü


Tabii ki Dumlupınar’da
bu zaferi bize kazandırarak çağdaş Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasına neden olan
kahramanlarımızı, başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere saygı,
minnet ve rahmetle andık.


Sonrasında Banaz’a
geldik, otelimize yerleştik ve Banaz ile çevresini gezdik. Gördüğümüz yerlerden
birisi de Hallaçlar
Köyü’ydü.
Ünlü şair Nazım
Hikmet
, 1930’da aranmaktadır ve saklanmak için bu köye gelir.
Köyün muhtarı Nazım
Hikmet
’in bilgili birisi olduğunu gördüğünden, kendisine
öğretmenlik yapmasını teklif eder. Nazım Hikmet tam 1,5 yıl öğretmenlik yapar, okuma
yazma ve hatta Kur’an-ı Kerim okumasını bile öğretir. Köyün esmer
güzeli Havva
ile aşk yaşadığı da söylenir ama bu uzun sürmez. Muhtar arandığını duyunca
sıkıştırır ve Nazım
Hikmet d
e sessiz sedasız köyü terk eder. 1957’de, Nazım Hikmet’in
bir konuşması sırasında burası için “Canım Hallaçlar köyü” dediği bilinmektedir.


Kapının
Önüne Koyarız!


Banaz’daki
ikinci günümüz olan Cumartesi günü, kahvaltıdan sonra Banaz
Pazarını
gezerek güne başladık. Güzel bir pazar yeri, çevre
köylerden ürettiklerini satmaya gelen köylüler de var. Köylülerle, pazarcılarla
ve sonrasında şehirdeki esnafla sohbet ettik ve dertlerini sorduk. Kimse geçen
gün halkın çıkarlarını satan ve evrensel gazetecilik ahlakını ayaklar altına
alarak iktidarın emir ve komutasında “Türkiye Ekonomisi Uçuşa Geçti” gibi başlıklar atan
yandaş gazeteyle aynı fikirde değil, bodoslamadan farklı düşünüyor. Buradaki
halk, aynen İstanbul’da
ve diğer büyük şehirlerdeki gibi Türkiye ekonomisinin iflas ettiğinin farkında ve
bunu yaşayarak, acı çekerek görüyor ve anlıyor.


Banaz
Belediye Başkanı AKP’li ama bilindik AKP’lilerden
değil. Kökü sosyal demokrat ve ilçede sevilen birisi. Seçilmesinin birinci
nedeni bu! İkincisi ise; muhalefetin doğru, tanınan ve sevilen bir isimle
çıkamaması. “Cumhuriyete
ve Atatürk’e en hafifinden bile düşmanlık yaparsa, ertesi gün kendini kapının
önünde bulur ve onu ötekileştiririz
” diyor Banazlılar.


Murat
Dağı


Öğleden sonra, Belediye
Kültür Sarayı
’nda “Milli Mücadelenin 100.Yılında Türkiye Suriye ve Doğu Akdeniz’de
Ne Yaptı, Ne Yapıyor, Ne Yapmalı?”
konusunda bir konferans
verdik. Yüksek katılımla gerçekleşen konferansımızda; heyecanlı, öğrenmeye
arzulu, sorularıyla bizi terleten, dinlerken nefes bile almayan, çıt bile
çıkarmayan, bilinçli ve duyarlı bir yurttaş kitlesi gördük karşımızda. Uşak’tan
CHP
eski
milletvekili Dilek Akagün
de konferansa katıldı ve sorularıyla
katkı yaptı.


Banaz’da
kaldığımız sürece, her iki akşam da Murat Dağı eteklerinde farklı yerlerde, farklı
rakımlarda akşam yemeği yedik, bol bol oksijen aldık ve sohbet ettik. Tabii ki
siyaset de konuştuk, ülkemizin felakete sürükleniş sürecini ve iktidarın başat
rolünü tartıştık.


Üç
Deniz, Bir Göl


Konuştuğumuz konulardan biri de Murat Dağı
idi. Burası; Türkiye’nin
endemik bitki çeşitliliği bakımından, başta gelen dağlarından birisi ve 114
endemik türle Ege
Bölgesi
’nin çeşitlilik bakımından da birincisi. Murat Dağı,
ekolojik denge açısından tüm Batı Anadolu için çok önemli. Adeta bir oksijen ve
su deposu olan bu dağ, beslediği 5 akarsu ile 3 ayrı denize ve bir göle
dökülen, dünyada eşi olmayan bir dağımız.


Murat
Dağı
’ndan doğan sular; güneyindeki Banaz Çayı
ile Büyük
Menderes Nehrine
, oradan Ege Denizi’ne, kuzey batısındaki Murat Çayı
ile Gediz
Nehrine
, oradan yine Ege Denizi’ne, kuzey doğusundaki Kokar Çayı
ile Sakarya
Nehrine
, oradan Karadeniz’e, kuzey yamacından inen Kızıltaş
Suyu
ve
birleştiği Sakarya Nehri ile yine Karadeniz’e,
Simav
Çayı
ile Marmara Denizi’ne ve Akar Çayı ile
Türkiye’nin
12’inci büyük gölü olan Eber Gölü’ne akar.


Su
Uyur, İktidar Uyumaz!


İktidar, bu bölgeyi katletmeye
çalışıyor. Aynen, en son Kaz Dağları’nda yaptığı gibi. Yine altın, yine
siyanür! Murat
Dağı
’nda, 780 hektarı yoğun orman alanı olmak üzere 1100
hektarlık alanda, Anadolu Export adlı şirketin siyanürlü altın
madeni işletmeciliği yapması için Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından olumlu Çevresel Etki
Değerlendirmesi
(ÇED) raporu verilmiş. ÇED’i
iptal ve yürütmeyi durdurma davaları devam ediyor ve çevre belediyeler de
müdahil olmuş durumda ama tüm Türkiye uyanık olmalı! Su uyur, iktidar uyumaz! Murat Dağı’na
sahip çıkmak, katledilmesini önlemek ve mücadele etmek; gerçek bir vatan
savunmasıdır.


AKP
İktidarı, adeta bir terminatör (yok edici) gibi davranıyor ve bize çocuklarımız
ve torunlarımız için emanet edilen her şeyi ama her şeyi tahrip veya yok
ediyor. Bu konuda hiçbir ilkesi ve değeri yok! Tek hedefi iktidarda kalmak ve Ortaçağ
ideolojisini (Siyasal İslam), geçmişin aklını (Yeni Osmanlı), kimliğini (ümmet)
ve örgütlenme biçimini (Tek Adam Yönetimi) Gazi Mustafa Kemal Atatürk
önderliğinde yapılan Aydınlanma ve Çağdaşlaşma Devrimlerinin yerine
inşa etmek. Buradan uyarıyorum; bu mümkün değil, sadece zaman kaybeder ve acı
çekeriz.


Banaz’daki
bu güzel organizasyon nedeniyle; Banaz ADD Temsilciliği Başkanı Kürşat Kaçargil’e
ve yönetim kuruluna teşekkür ediyor, kutlu mücadelelerinde başarılar diliyorum.
Ayrıca; Uşaklılar
başta olmak üzere okurlarımızın yine Uşaklı bir yazar ve öğretmen olan Hüseyin
Yalçın
’ın “Uşak Yöresi Kurtuluş Savaşı Hatıraları” ve “Uşaklı
Çanakkale Gazileri ve Şehitleri”
kitaplarını okumalarını
tavsiye ediyorum.


Türker Ertürk