Ramazan
Narin : Uyuşturucu Cehennemi
Türkiye ve Türk Milletinin en büyük
düşmanı ne Amerika, ne Rusya, ne de Başkanlık Sistemi veya irticadır.
Yanıyoruz ey halkım ! En sinsi ve acımasız
düşman ;
U Y U Ş T U R U C U ‘ dur..!
Bu konuda, neden hiç yazmadığımı
sorguladım ve kendime çok kızdım çok !
Bandırma Açık Ceza ve İnfaz Kurumunda C.İ.K, yani Cezaevinde bulunduğum sürede,
her tarafına dövme yaptırmış, kolları ve vücudu jiletlenmiş gençleri görünce, tahliyemden
sonra sokaklarda yatanları ve gözleri kaymış gezen çocukları görünce ancak, bu
düşmanın farkındalığına vardım…
Sivil hayatımda ne yalan… farkında
değildim veya bu konunun ciddiyetini kavramamıştım. Şimdi ise ; gazete ve
tvlerdeki uyuşturucu operasyon haberlerini, daha dikkatli izliyorum nedense…
İnternet ortamında uyuşturu dosyalarının ve faillerinin sayısını, uyuşturucudan
mahkum olanların sayısını, hele uyuşturucu yüzünden ölen ve istikbalini
kaybetmişlerin sayısını öğrendim de, zehrin derecesinden dehşete düştüm
arkadaş, dehşete !
Açık olmasına rağmen (kapalıda yatıp
cezası azalanlar da, açık a geliyor.), uyuşturucunun Baronları orda, Torbacı
dedikleri satıcıları orda, içici Keşler de orda…Adeta pazar orda ! Bir kilo
toz, bir otobos sistemi… sadece dışarıda kurgulanmıyor. Açık cezaevlerinde
telefon serbestimiz var, izin gibi de bir lüksümüz var… Cezaevindeki
tecrübelileri tarafından, maalesef ; cezaevlerinde de mahkum sistem maalesef
yürürlükte..!
Uyuşturucu muhtevasını, ben içeride öğrendim. Tekel ürünleri ve alkol ve
sigaranın da, bu kategoride olduğunu anlayınca da… şimdi… sigarayı bırakma
kararı da verdim.
UYUŞTURUCU KATEGORİSİ : Sentetik, Kimyasal ve Doğal olarak ana çeşitleniyor da,
hapçısı ve gazcısı ile, kuru ve ıslakçısı gibi türevleri ile çok zengin bir
kategori…
Ben dışarıda çok az çeşidini duymuşum,
içeride aynı koğuşlarda yatınca diğer çeşitlerini de öğrendim ve dehşete
düştüm…
Parası az olanlar, kola-biradan, limona karanfil ve tarım ilacı v.s ler
katarak, eczanede satılan AFERİN gripal hap-SİKLOPEJE göz damlası, MORFİN gibi,
pek çok ilaçlardan da, Baly-Selülozik Tiner, Derby gibi yapıştırıcılar da,
hatta çakmak gazı ve kolonya bile…kafa bulma ve uyuşma seansları
yapılabiliyormuş ki ; Cezaevindeki revirde doktora çıkan müptelalara, günlük
tüketecekleri ilaçlar, İnfaz Koruma Memurlarınca torbada verilip, göz önünde
içiriliyor ! Bunları orda, DEVLET Mamülü uyuşturulanlar olarak görüyorduk…
Esrar, Kubar, Afyon sakızı, Kenevir, Eroin, Selfi, Met,, Extasy, Skank, Roch,
Bonzai, Elesti, Marok, Kokain, Line, Taş, Captagon, Jamaike, Apalgan, Coink,
Zombi Hapı, Mariuana, Maraş Otu gibi onlarcası var…Bunlar ; Türk Ceza
Kanunundaki cezaları göze alınarak, satılıp-içilebiliyor.
Devlet eliyle eczane ve bakkalda, İLAÇ namıyla satılan, yeşil veya beyaz
reçeteli hap ve şuruplar da cabası…Nerudan, Lilika, Nevrotin, Tegratur,
Triptol, Karazeplin, Muskopon, Modifike, Lavaiki, Serigual, Dolfen, Drofilopol,
Gomofilin, Gomoflak, Kongest, Kenzi gibi gibi…Mercimek, Ferari, Dizel, Gülenadam,
Kiraz, Dolar, Mercedes, Lacost gibi türevleri de üretilmiş ki, bu isimlerle
uçtuklarını düşünüyorlar içicileri…
ARZ ve Talep meselesi diyorlar…Uyuşmak isteyen beyinler ve bedenler için,
alternatif çok ve müthiş bir ekonomik pazarı var. Kazananları var, kaybedenleri
var !
UYUŞTURULAN GENÇLER !
KOLTUK DEĞNEKLİ, BACAĞI KESİK İÇİCİ ;
Cezaevinde, yemekhane bölümü kapalı,
sigara içemiyorsunuz. Bahçeye çıkınca oturma alanları çok az ve çok kısıtlı.
Sundurmada 30 kişinin oturabileceği üçlüler, bahçede ise topu topu 10 tane BANK
var…Yere oturmamak için koğuşlardan plastik tabureler getiriliyor. Böylesi
bir ortamda otururken, sol bacağı diz kapağından aşağısı kesik, koltuk değnekli
bir genç yanımıza geldi…Yakışıklı da… Geçmiş olsun dedim. Bacağını askerde
mi, kazada mı kaybettin diye sordum.
YANDI ! dedi.
Anlamamıştım tabii, ama anısı kötüdür diye… üzerine gidip sormadım nasıl
yandığını. Ertesi gün, onun koğuşundan bir arkadaşı geldi yanıma ve o bacağın
nasıl yandığını anlattı.
İRKİLDİM !
Gerçekten, yanıyormuşuz arkadaş !
Bursa, ULUDAĞ yolunda bir piknik yapmışlar ve ateş yakarak, köfte ve etlerini
de pişiriyorlarmış. BONZAİ falan içmişler. Bu genç, ateşin yanına kurdukları
masada, ateşin yanında oturuyormuş. Sol ayağını, bilinç dışı ateşin içine atmış,
bacak yanıyormuş ama o dirseklerini masaya koymuş, arkadaşlarıyla sohbete devam
ediyormuş. Ta ki arkadaşlarından biri, et kokusunu duyuncaya kadar. İnsan eti
pis kokar ! Arkadaşı müdahale ettiğinde, bacak gerçekten yanmış, pişmişmiş !
Tıbbi müdahalede, bacak kesilmiş tabii ki.
Bacağınız ateşte yanıyor ve pişiyor kömür oluyor, siz muhabbete devam
ediyorsunuz !
Offff dedim…Arkadaş bu nasıl BONZAİ dir arkadaş !
Ben, çay bardağı sıcak ise elimi anında
çekiyorum da, sen ayağını ateşte pişiriyorsun ve gıkın çıkmıyor !
‘ Abi, içtiğimiz kaliteliydi ! ‘ dedi
çocuk…!
Evet kaliteli imiş !
Bir örnek daha anlattı. Bu sefer bir evde içmişler 3 kişi. MET içtik dedi. Ama
bonzaide vardır belki. Sızmak üzereydik. Bir arkadaşımız kendisine kahve yapmak
için mutfağa gitti. Arkadaşları, kahve yapmak için doğalgazlı ocağı yakmış ama
bu arada başı ocağın üzerine düşmüş…! Ne mi olmuş ? Bunlar içeride sızmışlar,
kahveci arkadaşları mutfakta sabaha kadar kafasını pişirmiş ve başı kömür olmuş
ama o kafasını ateşten kaçırmamış veya kaçıramamış ve ocak da sönmemiş !
Diğerleri zaten uçmuşlar ! Burda da, kullandıkları madde bayağı kaliteli imiş.
600 er liraya aldıkları 1 er gramlık kokainle başlamışlar partiye, kafayı
bulmuşlar, sabahında bir kafayı da… yakmışlar !
Birkaç gün sonra ; dinlediklerimin dehşeti bitmemişken, sundurmada bir genç,
sırtüstü kendini yere attı… Sara zannettim, ağzından köpükler falan geliyor,
bacakları tir tir titriyordu. Müdahale etmediler de, sadece bacaklarını yukarı
kaldırıp beklediler. O bacakların, o ayakların titremesini… ben sadece kurban
keserken, can çekişen koyunların bacaklarında görmüştüm ki, aslında korktum !
Gidiyor, ölüyor sandım. Bilenler geldi. Bişey yapmayın, 5 dakka sonra geçer
dediler ki, hakikatten 5-10 dakka sonra, bu kriz geçirme bitti ve çocuk, kalkıp
yürüdü, gitti. Kullandığı madde… kalitesiz dediler, ordaki uyuşturudan
anlayanlar !
Haaa.. Bir genç daha vardı. Bahçedeki
sundurma altında bir karo taşını belirliyor kendisine… Sayım saatine kadar
belki 3, belki 4 saat, hiç kıpırdamadan o noktada dikiliyor heykel gibi !
Sadece, benim gibi istediğinde kendisine sigara verenlerden biri yanından
geçerken, ‘DAYI Bİ SİGARA’ diyor. Dalcılık yapıyor garibim. Belli ki, cezaevine
para da gelmiyor onun adına. Veriyorum sigarayı, hatta yakıyorum da ve DİKİLME
NÖBETİNE sigarasını içerek yine devam ediyor çocuk ! Bu çocuğun içtiği herneyse
veya içmediği…bence kaliteli imiş ki, bu çocuk artık toplumda, GEREKSİZ
konumuna düşmüş, az zararlı !
Cezaevinden izine çıkmış, izin dönüşünde ayakta duramayacak ölçüde uyuşturucu
ve madde alarak, cezaevine geri gelmiş ve arkasından gelen bir acılı babanın,
bu oğlunu idareye ihbar ederek, oğlunun açıktan kapalıya gönderilmesini,
hakkında ek cezalar almasını sağlamış ortamları da gördüm ya…o babanın çaresizliği
karşısında çok üzüldüm çok… Düşünseniz ya, BABA, oğlunun cezaevinden tahliye
olmasını arzular değil mi ? Yoksa, birkaç sene fazla yatmasını arzulamaz ! Bunu
yapanlar, bu sistem ve bu düzen, kahrolsun..!
Tuvaletlerde, banyolarda kapısını kapatıp içeride kendisinden saatlerce geçmiş
kişileri de unutmayalım tabii. Siz şimdi soruyorsunuz ! Kardeşim, orası
cezaevi, orda uyuşturucunun ne işi var ? Bence sormayın !
Çünkü başta dedim ya, baronlar orda,
torbacılar orda, içiciler orda…Onların olduğu yerde, uyuşturucu olmaz mı ?
Uyuşturucu parası için ailesini mahf etmiş, annesini babasını dövüyormuş ve bu
olayların içinde babasını (öğretmen) katil etmiş bir müptelanın, babasını da
tanıdım cezaevinde. Evlat katili olarak yatıyordu biliyor musunuz ? O acıyı,
anlamaya bile çalışmaya cesaret edemedim.
Cezaevindeki, katillerle de çok muhabbetlerim oldu. Onlardaki öldürme
güdülerini, şimdiki vicdan azaplarını ölçmeye ve anlamaya çalıştım da, onlar
bana masum geldi biliyor musunuz ? Katiller, bir kişiyi öldürüp oraya gelmişler
de, peki uyuşturucuya alıştırılan gençlerin sayısı ve o gençlerin ailelerini
neden öldürülmüş kabul etmiyorsunuz mesela ? Uyuşturucuya alıştırılmış bir
genci ve ailesini de öldürüyorsunuz aslında, çünkü o aile ve o genç, artık
GEREKSİZ konumuna düşüyor ve canlı cenaze haline haline dönüşüyor öyle değil mi
? Yani uyuşturucu sektöründeki göz yumanlar, satıcılar… sizler cinayet değil
katliam yapıyorsunuz arkadaş, katliammm !
Haa diyeceksiniz ki, cezaevi idaresi göz mü yumuyor içeriye sokulan uyuşturucuya
diyeceksiniz şimdi. Vallahi ben bilemem de, bildiğim ; hemen hergün koğuş
aramalarımız yapılıyordu, arada bir, sayımlarda da ( günde 5 defa, firar
olmuşsa 6-7 defa sayılıyorduk.) NE VARSA ÜZERİNİZDE ÇIKARIN YERE KOYUN
deniliyor ve bahçede de, ayakta memurlar tarafından aranıyorduk. Yakalananlar
olmuyor muydu… ?
Tahliyeme 15 gün kala idarenin yaptığı
operasyonlar sonucu, ama içeri sokarken, ama içeri sokulan uyuşturucular
yüzünden 5-10 kişi, TUTANAK tutularak kapalıya gönderilmişti. Yani, İdare de
uyuşturucuyla mücadele ediyordu ! Mükemmeliyetini bilemem sadece !
UYUŞTURUCU Sektörünün içindekilere GEREKSİZLER diyorum da…Allah aşkına, siz
uyuşturucu kullanan birine o halinde ev, iş, kız v.s verir misiniz ? Derneğiniz
de, partinizde görev verir misiniz ? Uyuşturucu satan-içen birine, herhangi bir
şeyinizi verir misiniz ? Ama bunların hepsi toplumda ve içimizdeler ve ama
farkında olarak, ama farkına varmadan, hepimiz onlara bir şeylerimizi veriyoriz
ki, devlette onlara AMATEMLERİ veriyor, Cezaevlerindeki HÜKÜMLÜ kadrolarını
veriyor falan…
Uyuşturucu sektöründekilerle, bana herşeylerini anlatmasalar da… konuşmaya
çalıştım içeride… Pekçoğunda pişmanlık, hiç görmedim. Çıkınca hepsi,
hırsızlık yapmaya, gasp yapmaya, tecavüzcülük yapmaya ve cinayet-yaralama bütün
katolog suçları işlemeye devam edecekler. Kararları bu. “ DAYI ; düşünsene 1
gram kokain alacam, 600 lira lazım ve bende yok. Ama karşınızda oturan veya
ordan geçen birinin cebinde var. Onu almayacak mıyım diyor ! Hiçbirşey
yapamazsam, 1 saat içinde 5 tane LCD TV indirirm dükkan ve kahvelerden, gider
satar ve maddemi alırım diyor. Onlar için, uyuşturucuya ulaşmak, bizim sigaraya
ulaşmamısdan daha kolay yani…Girdiğim mahalledeki bütün satıcıları bilirim
diyor, her sokakta 5-10 kişi bunun içinde diyor. Bunun esiri olanlar da, ister
istemez artık suç makinesi ve potansiyel suç işleyecek insanlar. Ben de yok,
onda nasıl var ? Diyebiliyorlar yani ! Korktum, ne yalan ! Onlarla, aynı
koğuşta yattım. Düşünsenize çevrenizde uyuşturucu krizi tutmuş biri var ve
parasızlık yüzünden çaresiz !
Çare mi ? Çare sizin cebiniz, sizin
malınız, sizin canınız !
Haaa, İdareden heryerde kamera olduğu için izleniyoruz sürekli. Ben kimsenin
niçin cezaevinde yattığını bilemem ama suçum uyuşturucu diyenlerle arada volta
da atmışımdır, oturup konuşmuşumdur da…Uyuşturucu takibinde, bu temaslar
yüzümden başım belaya girecek, senin onla ne işin var diye sorgulanmaktan arada
korkmadım değil. Ama orası cezaevi. Herkesin bir suçu var ki orda yatıyor.
Suçsuzlar ve iyiler diye bir koğuş yok ki ! İdareciler, uyuşturucu ile mücadele
adına ve başedebilmek için, bizi ispiyonculuğa teşvik eden söylemler yapıyorlar
da, aynı koğuşta yattığınız birini ihbar ettiğinizi düşünün, yarın ortaya
çıkınca da aynı koğuştasınız !
Yahuuu KETİL gibi aletler de var koğuşta.
Siz uyurken, ketil’de kaynatılan suyu üzerinize boca ederse birisi,
napacaksınız mesela ?
Ki ; bu şekilde kaynar suyla haşlanan
mahkumlar da oldu o süreçte !
Yani, ispiyonculuğu tavsiye etmem kimseye
! Herkes görevini yapmalı.
Uyuşturucu ile mücadele mi ? Mücadelede önce hepimiz nefer ve gönüllü
olmalıyız. Devletin verdiği 3 yıl – 5 yıl cezalar, onlara vız gelip tırıs
gidiyor. Bu konuda bütün kamu kurum ve kuruluşları, Belediyeler dahil, derhal
önleyici tedbirleri eğitimle halkımıza öğretmeli ve bu uyuşturucu yüzünden bir
neslin, bir devletin pekala yıkılabileceği, mutlaka kavratılmalı. Koskoca bir
millet, koskoca bir devlet… uyuşturucu ile pekala çökertilebilir ve yok
edilebilir. Uyuşturduğunuz bir millete de, herşeyi yaptırabilirsiniz yani…
Devleti yöneten siyaset..! Sizler, asıl sorumlusunuz arkadaş ! Benim burda
yazıp-çizdiğimden, anında haberdar olup, beni maddesine uydurup hapse
atabiliyorsunuz yaaa, peki işbu uyuşturucu cenneti haline getirilen, cennet
denilerek cehenneme çevrilen ülkemizdeki uyuşturucu baronlarını, siz bilmiyor
musunuz ? Torbacılarını bilmiyor musunuz…İçicilere verilen cezalarla,
müşteriyi yok mu ettiğinizi sanıyorsunuz ?
Ülkemizde, hızla ve feci şekilde artan suç oranlarının, farkında değil misiniz
? Daha bu sabah, TV de izledim çocuk istismarına dair açılan dava sayısını ve
fail sayısını da, artan hırsızlık, gasp, cinayet, tecavüz gibi, diğer suçları
düşünemiyorum, ne kadar arttı ! Rakamsal olarak vermeyeceğim bu fecaati,
isteyen araştırır ve bulur. Suç ve suçlu sayısındaki müthiş artışı siyaset
çözümleyemiyorsa, lütfen yaşadığınız yerdeki emniyet birimlerine gidiniz ve
akseden sonuçları bi alınız ! Alın ve görünüz ! Arkadaş, beni dövdüler diye
karakola gidebilirsiniz de, benim çocuğuma istismar var diye kaç baba, kaç anne
karakola gidebilir ? Bu dehşeti yaşatan ekonomik olumsuzluklar kadar,
uyuşturucu fail değil midir ? Hani o kafa kesen, adam yakan IŞİD görüntüleri
vardı ya, o sahnelerdeki katiller, bunu normal kafayla mı yapıyordu
sanıyorsunuz! TERÖR ve TERÖRİSTİ de besleyen asıl kaynağın dahi, uyuşturucu
olduğunu nasıl görmezsiniz ! Uyuşturucu sektöründe dönen trilyonlarla,
sistemini sürdürenleri, artık hepimiz görmeli ve bilmeliyiz !
Türkiye’deki cezaevlerindeki doluluk oranları fecaat, millet yerlerde yatıyor.
Yeni yapılan cezaevi haberlerini de duyuyorsunuz da, çözüm bu mu sizce ?
Amerika da ilk başkan zamanında 30.000 olan mahkum sayısı, OBAMA döneminde 3,5
milyona çıkmış da, Amerika suçu mu önlemiş sanıyorsunuz ? Uyuşturucu sektörü
her şekilde kazandırıyor. Mahkum ettiklerinizde, günlüğü 8-9 liraya size hizmet
ediyorlar cezaevlerinde…
UYUŞTURUCU ; düşünemeyen, sorgulamayan ve irdelemeyen bir toplum yaratır ki,
uyuşturucudan memnun olan tek kesim, yönetici kesimdir. Çünkü yöneticiler,
tepkisiz bir toplum yarattıklarını düşünerek, politikalarını daha rahat
uygularlar ve vahşi kapitalizm de böyle devirlerde, vücut bulur. Dini, AFYON
niyetine kullanarak bu dehşeti ve bu gidişatı asla durduramayız. Önceliğimiz,
FARKINDALIK ve EĞİTİM olmalıdır arkadaş ! Uyuşturucu, milletimiz için bir risk
olmaktan çıkmış, artık bariz ve açık bir tehlikedir…BİLİNE !
Bandırma Belediye Başkanımız, Üniversite Rektörümüz, Milli Eğitim Müdürü,
Emniyet Müdürü, Başsavcımız, Cezaevi müdürlerimiz…Baromuz, Hastane
Başhekimlerimiz ve bütün STK lar, bir an önce bu konuda bir araya gelmeli ve
planlı programlı bir şekilde, UYUŞTURUCU MÜCADELESİNİN, gereğini yapmalıdırlar.
Türkiye ve şehrimiz uyuşturucu cenneti olmaktan çıkarılıp, gençlerimiz ve
milletimiz bu illetten kurtarılmalı… sektör için cehenneme çevrilmelidir.
Yoksa ; göz göre göre bir gençlik, bir nesil öldürülüyor, millet yok ediliyor !
Biliniz !
TTK. 02/11/2019 NOGAYTÜRK/BANDIRMA