Kayahan Uygur : Akraba evliliklerinin geri bıraktığı toplumlar
Neden bazı
toplumlar diğerlerinden daha zengin ve huzur içindeyken bazıları yoksulluk ve
krizler içinde kıvranır? Bunun nedeni doğal kaynaklar ve iklim midir? O halde
aynı iklim ve doğal kaynaklara sahip olanlar arasındaki farklılıklar nedendir?
Görülmektedir ki gelişmede esas olan sağlam politik kurumlar ve hukuk devleti
kavramıdır. Peki, bunlar neden bazı yerlerde gelişiyor da, diğer yerlerde
gelişmiyor?
The
Economist’te 23 Kasım’da yayınlanan bir makalede bu soruya cevap veren yeni ve
çok ilginç bir teori tartışılıyor.
KİLİSE’NİN
ENSEST TANIMI
Cevap çok
basit, ileri toplumlar Ortaçağ’da Hristiyan kilisesinin kuzenler arası
evlilikleri, kardeşlerin birbirlerinin dul karılarıyla evlenmelerini ve çok
eşliliği yasaklandığı yapılardır. Çünkü buralarda evlenecek eş bulamayan
bekârlar mecburen dışarıya açılmış, yeni bağlar, karma aileler, yeni ve daha
geniş dayanışma biçimleri doğmuş ve aşiretçilik, kabilecilik dağılmıştır.
Katolik Kilisesi’nin geniş aile içi evlilikleri “ensest” (yasaksevi) olarak
ilan etmesi demokrasi ve ekonomik refahın önünü açmıştır.
Evliliklerin
çoğunlukla klan ya da kabile içinde kaldığı bölgelerde ise hemşericilik,
mafyalaşma, yabancı sayılan diğer insanlara karşı kan bağı veya kabilesi olan
kişilerin tercihi gibi uygulamalar nedeniyle modern toplum oluşamamıştır.
SOSYAL SERMAYE
TEORİSİ
Bu teoriyi
geliştiren Jonathan Schulz, Joseph Henrich ve diğer iki araştırmacı Harvard
Üniversitesi’nden Robert Putnam’ın “sosyal sermaye” teorisine dayanmışlardır.
Bu teoride insanların şahsi bağlara sahip olmadıkları insanlarla da dayanışmaya
girebilmelerini sağlayan duygunun önemine işaret vardır. Çağdaş toplumlar,
toplumsal sermayenin, sosyal hayata katılımın yüksek olduğu ve insanların
birbirlerine asgari güvenlerinin ve yine asgari bir ulusal dayanışmanın
bulunduğu yapılardır. Geri ve sorunlu ülkeler ise toplumsal dayanışmanın
oluşmayıp, hâlâ aile, klan, kabile, aşiret, hemşericilik bölgecilik düzeyinde
kalmış olanlardır. Bu teoride mesela bir toplumda kan verenlerin çokluğuna ya
da kaybedilmiş bir cüzdanın iadesinin olağanlığına atıf yapılmaktadır.
Putnam, İtalya
üzerine araştırmalar yapmış ve orada uzun bir süre feodal bir monarşi
tarafından yönetilmiş bölgelerde yüksek düzeyde bir sosyal sermaye ya toplumsal
dayanışma duygusu bulunmadığını, bunun yerine klanlara ve akrabalığa dayalı
ilişkilerin sürdüğünü ortaya koymuştu. İtalya’nın şehir devletler tarafından
örgütlenen ve insanların ticaret ve savunma için gönüllü olarak bir araya
gelmiş oldukları yörelerinde ise sosyal duygu ileri gitmişti. Bugün, birinci
kategorideki yöreler İtalya’nın geri kalmış bölgelerini, ikinciler ise en ileri
yerlerini oluşturmaktadır.
GELİŞME
PRANGASI
Putnam’ın
teorisini geliştirenler ise araştırmalarını Avrupa ve Amerika’ya yaymışlar,
sonuçta geniş aile içindeki evlilikleri Katolik kilisesi kadar engellemeyen
Ortodoks Hristiyanların da bu nedenler geri kaldıklarını göstermişlerdir. Bu
araştırmacıların değindikleri ilginç bir diğer nokta da Katolik kilisesinin
yargılama kurallarının yakınlara ayrıcalık yapılmasını engellemiş olduğudur.
Toplumsal
sermayenin gelişmiş olduğu yörelerde tarafsız ve bağımsız yargılama ve tanıklık
sistemi oluşabilmiştir. Araştırmacıların verdiği örnek de ilginçtir: Bir atlı
arabanın çarparak öldürdüğü bir hakkında adam tanıklar, suçlu kendi akrabaları
da olsa doğru ifade vermeye başlamışlar ve insanların topluma güveni
gelişmiştir.
TÜRKİYE’NİN
MAFYA BÖLGELERİ
Ülkemizdeki
kleptokrasi, nepotizm, yolsuzluk ve asayiş sorunlarına baktığımızda bu
araştırmacılara hak vermemek elde değil. Son 17 yılda ihalelerden yararlanan iş
adamlarının, bürokrasi ve siyasetin üst makamlarını işgal edenlerin hep aynı
bölgesel klan, kabile ve hemşeri gruplarından geldiğini herkes görüyor.
Ülkemizde çağdaşlığa en açık olan kesimlerin de kuzenlerin evliliğinin ve diğer
geniş aile içi evlilik biçimlerinin geleneksel olarak benimsenmediği yörelerde
bulunması da ayrıca ilginç.

(“The
Economist” kendisine kaynak olarak “Science” dergisinin Kasım sayısında
Jonathan Schulz ve Joseph Heinrich imzalı olarak çıkan “The Church,
intensive kinship and psychological variation” (Kilise, sıkı akrabalık ve
psikolojik varyasyonlar) başlıklı yazıya dayanıyor)
Kayahan Uygur
Odatv.com