Akıllı İnsanların, Akıllı Şehirleri !!!..
Bugün Suriyeli
sığınmacılar dâhil, kontrolsüz göçleri de bu sorunlara eklersek, bütün
bunların, “akıllı kentlerle” aşılabileceğini iddia edenlere “politika
yapıyorlar” derim.
insanı; “farkındalığı, katılımcılığı ve yaratıcılığı yüksek, hayat boyu
öğrenen, bilişim teknolojilerini hayatına dâhil etmiş, beşeri ve sosyal
sermayenin ana unsuru ve şehir yaşamının odak noktası olan bireydir.” şeklinde
tanımlıyordu.
Sonrasında anlatmaya çalışacağı “akıllı şehirlerin” alt yapısı bu olsa gerek;
“akıllı insanlar”…
Kentler büyüyor, markalaşıyor… Bu yüzden günümüz, “kentlerin
yüzyılı” olarak adlandırılıyor…
Birleşmiş Milletler, 2030 yılı itibarıyla dünya nüfusunun yaklaşık yüzde
60’ının kentsel alanlarda yaşıyor olacağını tahmin ediyor.
Bizlerse büyüyen kentlerimizin “kaynak ve hizmet” sorunlarını tek tek ele
almak yerine, her zaman ki gibi “akıllı şehirler” adı altında, tek bir proje
ile bütün sorunlarımızı çözebileceğimizi zannediyoruz.
Özellikle gelir dağılımındaki eşitsizlik, devletin uyguladığı kırsal destekleme
politikaların yetersizliği, eğitim ve de sosyal hizmetlere ulaşmakta ki
güçlükler, (Ankara, İstanbul, İzmir gibi) büyük kentlerin yatırım alanı olarak
görülmesi neticesinde, şantiyeye dönen ve güven vermeyen çevre sorunları
karşımızda öylece duruyorken.

Bugün Suriyeli
sığınmacılar dâhil, kontrolsüz göçleri de bu sorunlara eklersek, bütün
bunların, “akıllı kentlerle” aşılabileceğini iddia edenlere “politika
yapıyorlar” derim.
Şehirlerin akıllı olması için sadece teknoloji odaklı olarak dönüştürülmesi, (trafik
sorununu çözmek için akıllı taşıma sistemleri ve akıllı trafik lambalarının
devreye sokulması; güvenlik kameraları ve polis iş birliği ile şehir suç
oranlarının düşürülmesi, temiz su projesi ile musluktan içilebilir temiz su
sağlanması, telefonlar için uygulamalar yaptırarak vatandaş ile iletişimin
üst düzeyde tutulması, geri bildirimlerin bilgi işlem merkezlerinde
değerlendirilerek şehirde sürekli iyileştirmelerde bulunulması) yeterli
değildir.
Önce kentlerin, sağlıksız büyümelerinin önüne nasıl geçilebileceğini, yerel
yönetimlerin ekonomik çıkmazdan nasıl çıkabileceğini ortaya koymalısınız. Şehirleşme
ve ekonomik gelişme ayrılmaz iki süreç olarak ilerler çünkü!..
Göçler neticesinde ortaya çıkan kültürel yapı, ekonomik yetersizlikler, sosyal
dengesizlikler akıllı kentlerle (bilgi ve teknoloji ile) aşılamaz durumda… Bu
sorunlarla projelendirilecek olan akıllı kentlerle olsa olsa, yeni zenginler ve
pazarlar yaratmış olursunuz…
Ortada ne kent kimliği kalmış ne de mahalleler…
Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum, “TOKİ projelerimizi, mahalle
kültürü ve yatay mimariyi esas alan bir anlayışla, dar gelirli vatandaşlarımızı
ev sahibi yapmak için sosyal konutlar üretiyoruz.” Diyor. Dar gelirli
vatandaşların bırakın ev sahibi olmalarını, sorunları karşısında ne akılları
kalmış, ne de sabırları.
Bakan diyor ki; “akıllı insan, farkındalığı, katılımcılığı ve yaratıcılığı
yüksek, hayat boyu öğrenen, bilişim teknolojilerini hayatına dâhil etmiş
olandır.”
Yani demek istiyor ki, ‘akıllı şehirler’ için en önce bize, ‘akıllı insanlar’
lazım!
Kent yapısının insan eliyle şekillendiğini, kent aklının ve dijital
uygulamaların, sağlıklı düşünebilen, bilinçli, gelişime katkı sunacak zihniyete
sahip, kendini güvende hisseden toplum tarafından kullanılabileceği düşünürsek
eğer…
Cumhurbaşkanı Erdoğan gereken cevabı veriyor; “…sokaklarında huzurun kol
gezmediği şehirler akıllı olsa ne olur olmasa ne olur. Şahsiyeti olmayan,
insanı öncelemeyen, ilim irfan, sanatı olmayan şehrin aklı da olmaz.”