Lahsan Haddad : Batı Afrika’da Fransız egemenliği bitiyor mu ???
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un
Aralık 2019’da Fildişi Sahili’ni ziyareti sırasında, Fildişi Sahili
Cumhurbaşkanı Alassane Ouattara, Fransız Frangı kullanımının sona ereceğini,
yerine ‘ECO’ adlı yeni bir para birimine geçiş yapılacağını ilan etti.
Böylelikle; Batı Afrika Ekonomik ve
Parasal Birliği (UEMOA) üyesi 8 ülkenin, 2020’den itibaren sömürge döneminden
kalma Afrika Finans Topluluğu CFA Frangını yürürlükten kaldırarak ortak para
birimine geçeceği anlaşıldı. Bu sekiz ülke; Benin, Burkina Faso, Gine Bissau,
Fildişi Sahili, Mali, Nijer, Senegal ve Togo CFA frangı yerine artık ECO’yu
kullanacak.
İleriki dönemlerde Orta Afrika Devletleri
Ekonomik Topluluğu (CEEAC) üyeleri (Kamerun, Orta Afrika, Kongo, Gabon, Çad ve
Ekvator Ginesi’nin de) kademeli olarak ECO’ya geçiş yapması bekleniyor.
Fransız Frangı ya da CFA Frangı, Batı
Afrika ülkelerinin kullanımı için 1939’da oluşturuldu. Ancak Fransa, savaş
sonrası dönemde imzaladığı Bretton Woods anlaşmasının ardından bu para birimini
kullanıma sokabildi. Bu para ilk başlarda RFİ olarak, yani Fransız Afrika
Sömürgeleri parası olarak biliniyordu, doğrudan sömürgeciliğin sona ermesinin
ardından CFA Frangına dönüştü.
CFA Frangına üç merkez bankası müdahale
edebiliyor; Fransız Merkez Bankası, UEMOA Merkez bankası ve Orta Afrika
Devletleri Ekonomik Topluluğu Merkez Bankası.
Fransa, söz konusu paranın herhangi bir
para birimine dönüştürülebilmesini garanti etmektedir. CFA Frangı mutlak
anlamda Euro’ya bağlı olduğu için ve bölge ülkelerinin Fransız Merkez
Bankası’nda yeterli miktarda döviz rezervi bulunduğu için, birçok uluslararası
işlemde özellikle ithalat işlemlerinde kullanım kolaylığı vardır. Ancak ihracat
için o kadar da uygun bir para birimi olmadığı anlaşılmıştır, zira Euro’nun
değeri yüksek olduğu için bu ülkeler dünya piyasalarına rekabetçi fiyatlarla
ürün satmakta zorlanmaktadır.
Batı Afrika’daki çoğu kişiye göre;
ülkelerinin döviz rezervlerinin yüzde ellisinin Fransız Merkez Bankası’nda
bulundurulması zorunluluğu bir tür aşağılama içermektedir. Aynı şekilde CFA
Frangının Fransa’da basılıyor olması da bu ülkelerin Fransa’ya bağlı olduğunu
gösterir nitelikte olup, bağımsızlıklarının tartışmaya açılmasına ve kendi
aralarında gerçek bir ekonomik birlik oluşturmalarına engel olmaktadır.
Batı Afrika’da yapısal, finansal ve
ekonomik reformlar sekteye uğramaktadır, çünkü Fransız egemenliği bir tür koruma
sağlarken aynı zamanda Kolonyalizm benzeri bir bağlılık dayatmaktadır. Eski
Togo Maliye Bakanı Kako Nebucbo, zamanında bu olguyu ele alarak sert bir dille
eleştirmişti.
Nebucbo’ya göre bu gerçeklik, Afrikalı
liderlerin gerçek ekonomik atılım isteklerinin önüne bir set çekmekteydi,
nitekim Fransız Merkez Bankası Mali’ye baskı uygulayarak bu ülkelerin
gelişimine engel olmaktaydı.
1994 yılında Fransa’daki Eduard Balladur
hükümeti, CFA Frangının değerini yarı yarıya düşürme kararı aldı. Bu da; Batı
Afrika ülkeleri vatandaşlarının alım gücünü olumsuz etkileyerek büyük bir krize
neden oldu. Birçok kişi yoksulluk sınırının altına düştü, ancak aynı zamanda
kakao ve kahve üretiminin artmasına neden oldu. Yöneticilerin basiretsizliği,
zayıf mali politikaları ve yolsuzluklar nedeniyle, üretimdeki bu geçici
canlanmanın kalıcı olmadığı görüldü. (Afrika frangı devalüasyonu, Herodotus
dergisi, Ocak 1994)
Para birimi olarak ECO’ya geçiş yapılacak
olması, Afrika para politikalarında Fransız egemenliğini sonlandırır mı? Böylelikle
köklü reformlar gerçekleştirilerek gerçek bir ekonomik atılım mümkün olur mu?
İlk olarak; isim değişikliğinin sembolik
olarak bir zorunluluk olduğunu söylemekte fayda var. Ancak bu elbette yeterli
değil, para değişim sistemi üzerinde değişiklikler yapılması gerekir. İlgili
para birimine geçiş yapılmadan önce her ülkede temel mali göstergeler
oluşturulmalıdır. Enflasyon göstergeleri takip edilerek bütçe açığının %5’in
altında tutulmasına çaba gösterilmeli, bütçe dışı harcamaların azaltılarak, dış
ve iç borçlar makul seviyelerde tutulmalıdır. Aynı zamanda izleme ve teftiş
kurumlarının desteklenmesi ve güçlendirilmesi gerekmektedir. Belirlenen mali
politikalara üye ülkelerin tümünün uymasını sağlamak için, caydırıcılık
mekanizmalarının devreye sokulması da zorunludur.
ECO değerinin belirlenmesi için
hesaplanacak para sepetinin çeşitlendirilmesi yeni para birimine daha fazla
koruma sağlayacaktır. Bununla birlikte, aşamalı olarak ithal tarım ürünlerini,
iç ve dış turizm ile sermaye hareketlerini desteklemeye yönelik döviz dönüşümü
sağlanmalıdır.
ECO ve buna eşlik edecek tedbirler, açık
ve etkili bir para politikası ve makro-ekonomik yönetim titizliği çerçevesinde
benimsenirse, orta vadede bölge ülkelerini ‘Fransız etkisinden’ kurtarmaya ve
gerçek bir ekonomik kalkınma yoluna sokmaya sebep olabilir.
Nispeten sıkı bir ekonomik-finansal
yönetişime sahip, Fildişi Sahili, Gabon ve Senegal gibi ülkeler, Fas ve Nijerya
gibi ülkelerin yardımıyla Fransa’nın on yıllardır yaptığından daha başarılı
reformlar gerçekleştirebilir ve ekonomik entegrasyon zincirine liderlik
edebilirler.
Evet, Fransa’nın bu ülkelerin
ekonomilerini çöküşten koruduğu doğrudur (Fildişi Sahili’ndeki iç savaş,
‘Ebola’ hayaleti, Burkina Faso, Gine-Bissau ve Mali’deki askeri darbeler ve
ekonomik krizler) ancak bölge ülkelerinin kendi sorunlarını kendilerinin
çözmesinin zamanı gelmiştir.
ECO ileriye doğru atılmış küçük bir
adımdır, eğer Batı Afrika elitleri gerçek bir siyasi kararlılık gösterirse
sonuçları muazzam olabilir.
Lahsan Haddad
Dünya Bankası ve Uluslararası Para Fonu Parlamento Ağı’nın yönetim kurulu üyesi
ve eski Fas Turizm Bakanı.