DAĞITIM :
- DOÇ.
DR. ÜMİT SAYIN’IN AİLESİ - ÖZEL BÜRO İSTİHBARAT GRUBU
ÖZEL
BÜRO İSTİHBARAT GRUBU ekibi olarak Doç. Dr. Ümit Sayın’a
rahmet, kıymetli ailesine sabır dileriz.
Aslında
merhum Ümit Hoca böyle bir taziye mesajını hak etmedi. Çünkü Ergenekon
kumpasında Fetöcü Savcı ve Hakimlerle birlik olup sanıklar aleyhine GİZLİ
TANIKLIK (Anadolu
kod adı ile) yaptı ve Fetöcülerin planına mermi taşıdı, silah oldu. Ancak
geçmiş geçmişte kaldı. O dönem Ümit hocanın yoğun psikolojik rahatsızlığını göz
önüne alırsak bu tanıklığı bilinçli bir şekilde yaptığını bilsek te içinde
bulunduğu psikolojik şartların zorluğu nedeniyle yaptığının da farkındayız. Ve onu
sanıklar olarak affediyoruz. Kaçak firari Savcı o dönem tüm sanıklara tahliye
olmalarını garanti ederek mavi boncuk dağıttı. Fellik fellik GİZLİ TANIK aradı.
Bu tuzağa da bazı sanıklar düştü ve GİZLİ TANIK oldu. Ama gerçek değişmeyeceği
için sonucunda Ergenekon kumpasında sanıklar kazandı, Ümit hoca gibi zavallı
konumuna düşen GİZLİ TANIK’lar kaybetti. O dönem Ümit hoca o kadar yoğun bir
psikolojik rahatsızlık yaşıyordu ki altını bile aynı koğuşta kalan Emin
Gürses
hocamız değiştiriyor hatta banyosunu bile o yaptırıyordu. Yemek yemiyor,
uyumuyordu. Üstü başı kokuyordu. Buna rağmen Emin hoca aleyhine bile tanıklık
yaptı. Ama hiç birimiz ona kızmadık, çünkü içinde bulunduğu durum tirajik bir
haldeydi. Hergün lime lime ölüyordu. Müthiş bir yalnızlık içindeydi. İntiharın eşiğindeydi. Belki de intihar
etmemek için son çare GİZLİ TANIK’lığı kabul etti. Allah taksiratını affetsin.
Bizden yana varsa hakkı helal olsun. Biz affettik umuyorum ebedi mahşerde o da
kendini affettirebilir ve hakkını aldığı mazlumlar için helallik alabilir.
Erkut
Ersoy
İstihbarat
Uzmanı
ÖZEL
BÜRO GRUBU
HİKMET ÇİÇEK : Ümit Sayın
çoktan ölmüştü
Ergenekon
tertibinin gizli tanıklarından Ümit Sayın evinde ölü bulundu. Sayın’ın cenazesi
Adli Tıp Morguna kaldırılırken, ölüm nedeni araştırılıyor.
Nasıl
ki, “Balyoz davası” denilince sayıları binleri aşan sahte dijital
belgeler, “Odatv davası” denilince uzaktan gönderilen virüsler akla
geliyorsa, Ergenekon denilince de ilk akla gelen gizli tanıklardır. Ergenekon
kumpası, gizli tanık beyanları üzerine kurulmuştur.
Dönemin
Adalet Bakanı Sadullah Ergin, Ergenekon davası kapsamında 60 gizli tanık
olduğunu açıklamıştı. Bunlardan 31’i dinlendi. Gizli tanıklardan dördü
(“Anadolu”/Ümit Sayın, “15”/Hüseyin Oğuz,
“İsmet”/Semih Genç ve “Deniz”/Şemdin Sakık) duruşma
sırasında asıl kimliklerini açıkladılar.
İçlerinde
mesleği olan, eli ekmek tutan bir kişi bile yoktu. Aralarında koyun hırsızı da
var, oto hırsızı da. Kızkardeşinin kızını satan da var, “gayrimeşru
âlemde” tanınmak için çabalayan da.
Cinayet,
uyuşturucu kaçakçılığı, gasp, tecavüz, adam yaralama, adam kaçırma,
dolandırıcılık, fuhuş hükümlüleri… Sabıkaları yüklü. Toplumun tortuları…
Çöplükten toplanmış ve gizli tanık yapılmışlar.
Arapça
“muteber” sözcüğü “saygın, değer verilen, itibarı olan, hatırı
sayılır kişi” anlamına geliyor. Gizli tanıklar, Ergenekon savcı ve
yargıçlarının en muteber tanıklarıdır!
‘VELİ KÜÇÜK ATIMI
KESTİ’!
“Veli
Küçük köpeklerimi zehirledi, atımı kesti.” (Gizli tanık “15”),
“Öcalan’a suikast görevi bana verildi. Kabul etmedim, benim yerime Yeşil
gitti.” (Gizli tanık “Kıskaç”), “Kola içirdiler,
bademciklerimi aldılar.” (Gizli tanık “Akdeniz”), Necip
Hablemitoğlu’nun öldürülmesini Sami Hoştan ile Veli Küçük teklif etti.”
(Gizli tanık “C”), “Levent Ersöz ile Cemil Bayık Hezil çayında
buluştu.” (Gizli tanık “İlkadım”), “Ordu müdahale etsin
diye telgraf çektirdiler.” (Gizli tanık “Kurşun”), “Saddam
Hüseyin’in ajanını ilaçla uyuttum, çantasını aldım.” (Gizli tanık “Aydos”),
“Bombaları atmak için Muzaffer Tekin 500 bin dolar teklif etti.”
(Gizli tanık “9”), “Cezaevinde başsavcının odasında birlikte
rakı içerdik.” (Gizli tanık “Hisar”), “Zar oynarım, yanık
oynarım, pavyon âlemine takılırım.” (Gizli tanık “Poyraz”) diyenler,
Ergenekon tertibinin muteber tanıkları bunlardı.
ESKİ GENELKURMAY
BAŞKANI “MUTEBER” DEĞİL!
Bir de
mahkemenin “muteber” görmeyip dinlemeyi kabul etmediği savunma
tanıkları vardı!
18
Şubat 2013 günlü duruşmada Ergenekon tutuklusu, eski Genelkurmay Başkanı İlker
Başbuğ’un savunma tanığı olarak hazır bulunan eski Genelkurmay Başkanı Işık
Koşaner, eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Metin Ataç, eski Hava Kuvvetleri
Komutanı Aydoğan Babaoğlu ve eski Jandarma Genel Komutanı Atilla Işık,
mahkemenin “bugüne kadar dinlenen tanıklar ve beyanları nitelik ve nicelik
olarak mahkememiz açısından vuzuha kavuşturmaya yeterli olduğundan bu konudaki
taleplerin reddine” kararıyla tanık olmaları reddedildi.
GİZLİ TANIK
“ANADOLU”
Ergenekon
davasında gizli tanık olarak dinlenen ilk şahıs “Anadolu” Ümit Sayın
oldu. Gerçek kimliğini duruşmada açıklayan ilk gizli tanık da oydu. 7 Aralık
2009 günlü 124. duruşmasında sanıklardan Ümit Sayın, “gizli bir oturumda
dinlenmek” talebinde bulundu. Sayın dışındaki tüm tutuklu ve tutuksuz
sanıklar salondan çıkarıldı. Ümit Sayın, avukatlar ve izleyiciler huzurunda
ifadesini verdi. Böylece Ümit Sayın ve gizli tanık “Anadolu” ortak
ifade vermiş oldu!
Sayın,
daha önce verdiği ifadesinde firarisavcı Zekeriya Öz’e bildiklerini
anlattığını, bunların çeşitli zamanlarda bazı subaylarla yaptığı konuşmalara
dayandığını belirtti. Savcı Öz, kendisine “böyle bir örgütlenme olup
olmadığını” sormuş. Sayın da çeşitli zamanlarda değişik askerlerle yaptığı
konuşmaları Öz’e anlatmış.
Sayın
duruşmada şunları söylüyordu:
“Ergenekon
diye bir örgütün olup olmadığını bilmiyorum. Fakat komutanlar bir örgütten
bahsettiler, örgütlenme yapısından bahsettiler bana. İlk olarak, Kayseri’ye bir
konuşma yapmaya gittiğimde, 2004 yılında Tümgeneral Reha Taşkesen tarafından
bahsedildi…” Daha sonra Tümgeneral Can Teler, Sayın’a “Gidişatın iyi
olmadığını ve asker içinde bir hareket olduğunu” söylemiş. 2006 yılında
ise bu kez Orgeneral Hurşit Tolon “merkez orduevinde bir örgütlenmeden
bahsetti” diyor, Sayın.
Ümit
Sayın, duyduğu, tanıdığı bütün isimlere akıldışı iftiralarda bulunuyor.
Sanırsınız ki, bu kişiler “örgüt bağlantılarını” açıklamak için
Sayın’ı beklemişlerdir. 2004 yılında, İstanbul Üniversitesi Rektörü Kemal
Alemdaroğlu’nun da kendisine “asker içinde bir yapılanma olduğunu,
örgütlenme olduğunu, bunun sivil toplum kuruluşları bağlantısı olduğunu ve
böyle bir örgütlenme hakkında ne düşündüğünü sorduğunu” söylüyor.
KIVRIKOĞLU BİLE
Fenerbahçe
Orduevi’nde, 2005’te bu kez emekli Genelkurmay Başkanı Hüseyin Kıvrıkoğlu ile
karşılaşıyor, o da “TSK içinde bir örgütlenme olduğunu ve bu gidişatın iyi
olmadığını” anlatıyor. Kıvrıkoğlu bununla yetinmiyor, Sayın’a, Moda’da
yapılan “Encümeni Daniş” toplantılarını da aktarıyor!
AKIL SAĞLIĞI YERİNDE
DEĞİLDİ
Ümit
Sayın, cezaevinde aylarca psikolojik tedavi gördü. Akıl sağlığı, yaşadıklarını
kaldıramamıştı. İki kişi kaldıkları koğuşta, bütün ihtiyaçları koğuş arkadaşı
Emin Gürses tarafından karşılandı. Öyle ki, banyosunu bile Gürses yaptırıyordu.
Ama Sayın, Emin Gürses’i suçlamaktan da geri durmadı:
“Emin
Gürses, Sevgi Erenerol tarafından kendisine söylenmiş bir toplantıda,
kilisedeki bir toplantıda, Şener Paşa’nın başında olduğu bir örgütlenme
olduğundan bahisle konuşulmuş.”
Savcı
Mehmet Ali Pekgüzel’in “Savcı Zekeriya Öz’e ifade vermeyi siz mi
istediniz?” sorusuna Sayın’ın verdiği yanıt çok dikkat çekici: “Evet
bir dilekçeyle başvurmuştum. 221’e girmek için, 221 No.lu yasadan yararlanmak
için ve tahliyem mümkün olursa, yani tahliyemin mümkün olması durumunda böyle
bir ifade vereceğimi söylemiştim kendisine.”
Bu
“mümkün olursa”lı ifade yanıtı, Mahkeme Başkanı Köksal Şengün’ün
dikkatinden kaçmıyor: “Pazarlıkla mı verdiniz o ifadeyi?… Mümkün olursa
böyle bir ifade vereceğim demek pazarlıktır.”
Ümit
Sayın: “Hayır, sadece dilekçemde ‘Tahliyem söz konusu olursa böyle bir
ifade vermek istiyorum’ dedim.”
Mahkeme
Başkanı: “Yani tahliye olamazsın denildiğinde vermeyecek miydin o
ifadeden?”
Ümit
Sayın: “Yani zaten tahliye olmadım uzun süredir. Altı ay geçti ifadeyi
vereli, tahliyem söz konusu olmadı o zamandan beri.”
“TAKSİM
TOPLANTILARI GİZLİ Mİ?”
Sevgi
Erenerol’un avukatı Vural Ergül, “Ne kadar zamandır psikiyatri tedavi
görmektesiniz?” diye soruyor. Sayın, 6-7 aydır “depresyon tedavisi
gördüğünü” söylüyor.
Bu
“6-7 aydır” sözleri önemli, biraz önce Sayın, Ergenekon savcısı Öz’e
6 ay önce ifade verdiğini ifade etmişti. Ümit Sayın’ın “depresyonu”
ile gizli tanık olma kararı aynı günlere rast geliyor.
Sayın’ın,
“Etkin Pişmanlık Yasası” denilen itirafçılık yasasından yararlanmak
için Ergenekon savcısına başvurduğu, savcı Öz’ün Sayın’a gizli tanık olmasını
önerdiği, Sayın’ın da bunu kabul ettiği tutanaklardan anlaşılıyor. Sayın, Öz’ü
kastederek “kendisi gizli tanık olmama kararı verdi” diyor. Kendisine
“mahkemede dinlendikten sonra bir tahliye söz konusu olabilir” diye
söz verildiğini ifade ediyor.
Veli
Küçük’ün avukatı Zeynep Küçük, Sayın’ın sıkça sözünü ettiği
“yapılanmayı” soruyor; neydi bu Sayın’ın “örgüt değil yapılanma”
dediği faaliyetler? “Yapılanma” denilen, bir sivil toplum kuruluşu
önderliğinde, yasal yollarla yapılmak istenen birtakım etkinlikler olabilir mi
sorusuna, Ümit Sayın,”Olabilir tabii” yanıtını veriyor. İyi ama
öyleyse bu “gizlilik” nereden çıkıyor? Sayın, “Konuşmalardan
çıkardığım sonuç, bu toplantıların ya da bu yapılanmanın gizli olduğuyla
ilgiliydi.” diyor. Sayın’ın konuştuğu insanların hiçbiri gizlilikten,
gizli toplantılardan söz etmiyor. Sayın, bu “gizliliği” kendisinin
uydurduğunu şöyle açıklıyor: “Gizli gizli toplanıyoruz demiyor tabii yani.
Bir şekilde konuşulan kelimelerden, konuşmalardan bu toplantıların gizli olduğu
sonucunu ben çıkardım.”
Üye
Hâkim Hasan Hüseyin Özese’nin ilgisini, Ümit Sayın’ın “birkaç kez
katıldım” dediği “Taksim Toplantıları” çekiyor. 12 Eylül’den
çıkış süresince çok sayıda aydın, politikacı, işadamı, gazeteci, vs.nin
katıldığı Taksim Toplantılarını yargıç Özese’nin ilk kez duyduğu anlaşılıyor.
“Bu toplantıların saklı gizli tarafı var mıdır?” diye soruyor! Ümit
Sayın’ın, “Hayır Taksim Toplantılarının saklı gizli tarafı yoktur”
yanıtı Özese’yi tatmin etmiyor. “Açık mı yani?” diye sorusunu
yineliyor. Sayın “gizli” dese, yıllarca devam eden Taksim
Toplantıları katılımcılarının “Ergenekon şüphelisi” olmalarına ramak
kalıyor!
ABLAM ‘İTİRAFÇI
OLMA’ DEDİ
Üye
Hâkim Sedat Sami Haşıloğlu, Ümit Sayın’ın savcılık ifadesinde yer alan
“Gizli tanık olmamam için ablam bana baskı yaptı” sözlerini
hatırlatıyor. “Neden ablanız size baskı yapıyordu, baskı yapmasının
mantıklı gerekçesi nedir?” diye soruyor. Ümit Sayın, “Ablam istemiyor
itirafçı konumuna düşmemi. Dolayısıyla bu yola girme, bu yol yanlış yol diyor.
O nedenle bir baskı yaptı. Aile içinde de insanlarda infial uyandırmış ablamın
söylediği kadarıyla. Rahatsız etmiş onları. Gerek telefon konuşmalarımızda
gerek karşılıklı yaptığımız açık görüşmede bana bunu ifade etti. Mutlaka geri
çekil, gizli tanıklıktan çekil şeklinde ifadeler kullandı” yanıtını
veriyor.
“NİYE SANA
KONUŞUYORLAR?”
İfadesinde
çok sayıda sivil ve askerin adı geçen Sayın’a Mahkeme Başkanı Şengün soruyor:
“Ümit Sayın, bu kadar bilgi size niye aktarılıyor? Ne özelliğiniz var
sizin?… Görüşmediğin adam kalmamış burada anlaşıldığı kadarıyla?”
Sayın,
“Sadece yedi sekiz kişi başkanım” diyor. Şengün devam ediyor:
“Askeri şahıslar ağırlıklı olmak üzere, bunun için sebep ne, yani onlarla
alıp veremediğin nedir?”
Ümit
Sayın, “Alıp veremediğim bir şeyden değil, hepsinde konu Türkiye’nin ne
olacağı, işte derin devlet konularına geliyor, derken konu buraya geliyor. Ve
orda bana böyle bir yapılanma olduğundan bahsediyorlar” diyor.
Mahkeme
Başkanı ısrar ediyor: “İyi ama niçin, sana niye o yapılanmadan
bahsetsinler yani; hem gizli bu yapılanma hem nedir, nasıl bir şey bu, yani
size duyulan güvenin kaynağı ne?”
Ümit
Sayın: “Birincisi, kitaplarımı okumuştu çoğu. İkincisi, birinci görüşmelerinde
değil, ikinci veya üçüncü görüşmelerde ya da daha uzun görüşmelerde söylenen
şeyler.”
Mahkeme
Başkanı: “Bir ve ikinci görüşmede bu kadar detay anlatır mı insan, gizli
detaylar? Gizli örgüt diye bahsediyorsun, yani adını koymuyorsun ama bir
gizlilikten bahsediyorsun en azından. Öyle değil mi? İki konuşmayla güven
sağlanıyor mu, nasıl oluyor bu?”
Ümit
Sayın: “Valla her komutan söylemedi bunu, başka komutanlarla da konuştum.
Sadece bunlar söyleyenler. Sadece bahsedenler 4-5 kişi, hepi topu.”
Mahkeme
Başkanı: “Demin sordum, tam, net cevap vermiyorsunuz. Size nasıl bu kadar
güvendiler de bu kadar detayı anlattılar size?”
Ümit
Sayın: “Bana anlattıkları çok fazla bir detay değil sadece.”
Mahkeme
Başkanı Şengün, geveze kişiliğiyle tanınan Sayın’a sorularını sürdürüyor:
“Kaldı ki, siz çok konuşan bir kişisiniz. Çok konuşan yani emaillerinize,
telefon görüşmelerinize baktığımızda bayağı yoğun konuşan bir kişiliğiniz var.
Öyle mi, yanılıyor muyuz? Yani bu kadar çok konuşan insan muhakkak bunları
birilerine söyler, anlatır yani. Nasıl bağdaştırıyorsunuz bunu?”
Sayın,
“Fakat komutanların o yönümü düşündüklerini sanmıyorum. Yani kimseye
anlatmadım sonuçta. Şimdi söylüyorum sadece” cevabını veriyor.
“ONURUNUN A…
KORUM!”
Ümit
Sayın, TCK’nın “etkin pişmanlık” hükümlerinden yararlanmak ve bir an
önce tahliye olmak istiyor. Fakat ifadelerinde “Ben Ergenekon örgütü
üyesiydim” demiyor. Bu suçlamayı kabul etmiyor. Peki ama, Sayın neden
pişman? “Pişman” olduğu şey ne? Savcı Nihat Taşkın’ın sorusuna Sayın’ın
yanıtı şöyle:
“Yani
bir pişmanlık, adı etkin pişmanlık, fakat pişmanlıksa yani pek çok şeyden
pişmanım tabii, bu ulusalcı çizgide bir sürü şeyler yazdığım için biraz
pişmanım onlar suçsa tabii suç olduğunu düşünmüyorum çünkü. 221. maddeye
girdiğimi düşünüyorum ifadeyi verdiğim için dolayısıyla o yüzden size yazdığım
mektuplarda o şekilde bir ifade kullanmıştım.”
Burada
Ümit Sayın ile avukatı Mehmet Nuri Aytekin arasında geçen bir anekdotu
anlatmakta yarar var. Avukat Aytekin, müvekkilinin gizli tanık olmayı kabul
etmesini duyunca Sayın’ın avukatlığından çekildiğini belirten dilekçesini
mahkeme heyetine sunduktan sonra Sayın’la konuşuyor.
“Neden
böyle onursuzca bir yolu seçtin?”
Sayın’ın
yanıtı bir cümle: “Onurunun a… koyum, iki yıldır hapisteyim.”
ÜMİT SAYIN’DAN SAVCI
ÖZ’E MEKTUPLAR
13 Ekim
2009
“Sayın
Savcım,
Mayıs
2009’da yanınıza gelerek gizli tanık olarak ifade verdim… 5 ay geçmesine rağmen
henüz mahkeme tarafından gizli tanık olarak çağrılmadım. Habertürk gazetesinde,
21 Ağustos 2009’da kimliğim açıklandığı için duruşmalara katılmıyorum. Acilen
gizli kapalı bir oturumda dinlendikten sonra tahliye olmak istiyorum… Eğer
yardımlarınızı esirgemez tahliyem konusunda bana yardımcı olursanız minnettar
kalırım.”
“MİNNETTAR
KALIRIM”
20 Ekim
2009
“Sayın
Savcım,
(…)
Defalarca kapalı bir oturumda dinlenmek için mahkeme başkanlığına yazdıysam da
bir netice alamadım. Karşılıklı görüşmemizde dinlendikten sonra tahliye
olabileceğimi söylemiştiniz… 21 aydır cezaevindeyim, artık dayanacak takatim
kalmadı. Dinlenmem veya tahliye olmam konusunda yardımcı olursanız minnettar
kalırım. Saygılarımla.”
“TSK HAKKINDA
BİLGİ AKTARDIM”
2 Kasım
2009
“Sayın
Savcım,
(…)
Henüz tahliye olmam konusunda herhangi bir gelişme yok. (…) Sayın Savcı Mehmet
Ali Pekgüzel birkaç kez gizli tanık ‘Anadolu’nun dinlenmesini talep ettiyse de
mahkeme net bir karar almadı.
(…)
Size de açıkladığım gibi ben ne Ergenekon örgütüne üyeyim ne de başka bir gizli
örgüte. TSK’nın içinde olduğunu düşündüğüm örgütlenme hakkındaki bilgileri size
ifademde aktarmıştım. (…)
Karşılıklı
görüşmemizde, ifademi verdikten bir süre sonra tahliye olacağım konusunda söz
vermiştiniz. İfademden bu yana 6 ay geçti; hiçbir gelişme yok.
Avukatım
ve çevrem ifademi geri çekmem için ağır baskı yapıyorlar. (…) Dayanacak takatim
kalmadı. Eğer Kasım 2009 sonuna kadar tahliyem konusunda herhangi bir gelişme
olmazsa, yine 221. maddede ve ifademde yazıldığı üzerine ‘kimliğimin
gizliliğine’ riayet edilmediği için baskılara dayanamayıp gizli tanıklıktan
çekilmeyi düşünüyorum… Sizden olumlu veya olumsuz bir cevap bekliyorum.”
“SANIRIM
TAHLİYEYİ HAK ETTİM”
6 Kasım
2009
“Sayın
Savcım,
(…)
Daha garantili olsun diye bu seferki mektubu APS ile gönderiyorum. Henüz
tahliye olmam konusunda herhangi bir gelişme yok. Sayın Mahkeme Başkanının şerh
koyarak imzaladığı ara karardaki tahliye listesinde de adım yok. (…) Kaldı ki,
PKK teröristlerine ait bir grup dağdan inmiş bunlar tutuklanmamıştır, üstelik
221’i imzalamamışlardır bile.
(…)
Oktay Yıldırım’la Behiç Gürcihan aracılığıyla bir iki kez görüşmüştüm. Ümraniye
bombaları olayı ortaya çıkınca Oktay Yıldırım’la ortak yazı yazdığımız
sitelerden (acikistihbarat.com ve kuvaimilliye.net) hemen ayrıldım ve
oradakilerle aram bir daha düzelmemek üzere açıldı.
(…)
Artık cezaevi dayanılmaz hale geldi. Ağır depresyondayım. İlaçla ayakta
durabiliyorum.
(…)
Sizden ricam, acilen tahliye konusunda desteklerinizi esirgememenizdir; sanırım
bunu hak ettim.”
“DOĞU PERİNÇEK
HAKKIMDA ÇOK AĞIR KONUŞMUŞ”
16
Kasım 2009
“Sayın
Savcım,
(…) Son
APS ile attığım mektubu Sayın Nihat Taşkın ile Sayın M. Ali Pekgüzel’e de APS
ile göndermiştim. (…)
Geçen
Cuma günkü duruşmada mahkemenin aldığı kararlardan biri tüm sanıkların
mahkemeye getirilmesiymiş. Biliyorsunuz ifadem 3. iddianameye eklendikten sonra
basında kimliğim açıklandı. Bunun üzerine tutuklu sanıklardan pek çoğu hakkımda
çok saldırgan konuşmalar yapmış. Doğu Perinçek, Oktay Yıldırım, Mehmet
Demirtaş, İşçi Partililer, Muzaffer Tekin ve diğer pek çok tutuklu sanık
hakkımda çok ağır konuşup saldırmışlar. Bu nedenle diğer sanıklarla aynı yerde
bulunmam olanaksızdır. Onlarla bir araya gelmem güvenlik sorunu oluşturacaktır.
(…) Avukatım İşçi Partili olduğundan sanırım gizli tanıklıktan çekilmezsem
avukatlığımı bırakacağını söyledi. (…) Çevremden de gizli tanıklıktan çekilmem
için büyük baskı var. (…) Tekrar yazacağım.
Gelmekte
olan Kurban Bayramınızı kutlar, yardımlarınızı esirgememenizi dilerim.”
Tahmin
etmişsinizdir. Bütün bu mektupların altındaki imza Doç. Dr. Ümit Sayın’ın.
Hepsi Ergenekon savcısı Zekeriya Öz’e gönderilmiş.
Mayıs
2009’da, Savcı Öz’ün duruşma tutanaklarına da yansıyan “35 yıl yatarsın”
tehditlerine dayanamadı, gizli tanıklığı kabul etti ve adı “Anadolu”
oldu!
İnsanlıktan
çıkarıldı, sefil bir duruma düştü. Ümit Sayın’ın “posasını”, 29 Ocak
2010 günü tahliye ettiler. Ne eski dostları kaldı ne de ailesi. Ümit Sayın
çoktan ölmüştü.
Hikmet Çiçek
Odatv.com
