SELCAN TAŞÇI HAMŞİOĞLU : “BENİM DEDEMİN
YAŞADIKLARI NE OLACAK ???”
E-POSTA : selcantasci@gmail.com
02 Kasım 2019
HDP Diyarbakır Milletvekili Garo Paylan,
“Talat Paşa’nın siyasi bir kararla uyguladığı soykırımla tarihçiler
yüzleşemez… Babaannemin yaşadıkları arkeologların meselesi olamaz…”
deyince, Naci Cinisli “Madem öyle, peki Erzurum’da benim dedem Fevzi
Bey’in yaşadıkları ne olacak?” diye karşılık verdi.
Cinisli, İYİ Parti’nin Erzurum Milletvekili.
“Dedem Fevzi Bey” dediği, Erzurum
Müdafa-i Hukuk Cemiyeti’nin kurucularından, Erzurum Kongresi’nin toplanmasında
maddi-manevi önemli rolü olan ve Ankara’dan gelenlere yer açmak için delegeliği
bırakıp kongre katipliği yapan, işgalden sonra çekilen Rusların silahlarını
Erzurum kalesine bırakmaları üzerine, hükümete ‘bu silahların sıkıntı
yaratacağını’ bildiren, nihayetinde de tahmin ettiği “sıkıntı” baş
gösterince, mezalime karşı şehrin güney mahallelerindeki Türk direnişini
teşkilatlandıran Kırbaşzade Fevzi Bey’in ta kendisi.
***
Bu kısacık ön bilgi bile tahmine kâfi ama
“görev” bilip aradım Cinisli’yi; acaba ne yaşamıştı dedesi?
Öyle bir anekdotla cevap verdi ki, “varın
gerisini siz düşünün” der gibi:
– Dedemler o dönem Erzurum’un varlıklı
ailelerinden. Düşünün, kendi evlerinde çalışan Ermeniler bile ayaklanıyorlar.
Bir gün evi basıyorlar, “Fevzi Bey’in yerini söyleyin”. Kimse
söylemiyor tabii; her yeri arıyorlar. Bulamayınca dedikleri şu: ‘- Biz sizin
ekmeğinizi yedik, iyiliklerinizi gördük, Fevzi Bey’i bize verin; bahçenin bir
köşesinde öldürelim, hiç olmazsa cenazesine sahip olursunuz, mezarı olur, bu da
bizim size iyiliğimiz olsun…’ Bizim şehitlerimizin çocuğunun mezarı belli
değildir çünkü… Böyle bir psikoloji.
– Erzurum, o dönem Doğu Anadolu’nun en büyük
şehirlerinden biri. İşgal, cephe savaşları derken nüfusu 150 binlerden kimi
kaynaklara göre 6 bine, kimi kaynaklara göre 8 bine düşüyor. Ve bu nüfus öyle
büyük bir katliama maruz kalıyor ki, sadece bizim köyümüz Cinis’de 587
şehidimiz var.
***
Eski Adalet Partisi ve Demokrat Parti
Milletvekillerinden Rasim Cinisli, Naci Cinisli’nin amcası. “Bir Devrin
Hafızası” kitabında, Kazım Karabekir’in subayı olarak bölgede görev de
yapan yazar Şevket Süreyya Aydemir’in kaleminden şöyle naklediyor Cinis’in
trajedisini:
– Cinis’te bütün köy halkını ayakta ve köyün
ağzında bekliyor gördük. Fakat bunlar, bir ölü kafilesiydi. Köyden çıkarılan,
köye gireceğimiz yol üstünde süngülenirken birbirine sokulan ve yapışan kadın,
erkek, çocuk bu insanlar, dayanılmaz bir soğuk altında kaskatı donmuşlar ve
öylece kalmışlardı.
Cinis köyü karşısında Evreni köyünde, kadın
erkek, çocuk bütün köylüler öldürülmekle kalmamıştı. Öldürülenlerin vücutları
parçalanarak, kollar, bacaklar, kafalar, kasap dükkanındaki etler gibi
duvarlara, çivilere, çengellere asılmıştı…
Kazım Karabekir, 3. Ordu Komutanlığı’na
yolladığı raporunda, hamile kadınların karınları yarılarak kucaklarına verilen
bebeklerinden bahisle “engizisyon mezalimine rahmet okutmuşlardır”
diye tarif ediyor Ermenilerin işkencelerini.
***
Sözde soykırım iddialarına karşı Türkiye’nin
yıllardır savunduğu tez aynıydı:
– Tarihçiler tartışsın.
İYİ Parti’li Cinisli’ye göre “Konunun
artık tarihçilere bırakılacak yanı kalmadı. Çünkü zaten tarihi olarak
iddiaların gerçeği yansıtmadığı, ‘soykırım’ olmadığı kanıtlandı. Aynı şekilde,
konu hukuk alanından da çıktı. Çünkü ‘soykırım’ın olmadığı, uluslararası
sözleşmeler, kararlarla belgelendi, tescillendi. Bu anlamda Türkiye’nin boyun
eğmesi için hiçbir neden yok. Kaldı ki, biliyorsunuz tehcir edilen Ermenilere
maaş bağlanmıştır. Bir süre sonra içlerinden Türkiye’ye dönenler olmuştur. Bir
kısmı, bugünkü Ermenistan’a gitmiştir. Katledecek olsa niye maaş bağlasın!
Diasporanın birbirine tutunma aracına da dönüşen bu iftiralar artık tamamen
psikolojik ve siyasi mücadelenin konusu haline geldi. Keza, bu ithamlarda
bulunanlar siyasiler. Bunu Türkiye’nin bambaşka zaaflarından istifade etmek
için bir sopa olarak kullanıyorlar.
Üniversitede bilet kazanıp ABD’ye gitmiştim.
İstanbul’dan tanıştığım bir Ermeni arkadaşımla buluştum. “Türk yemeklerini
özlemişsindir” diyerek beni yanında kaldığı akrabalarının evine davet
etti. Ama ekledi: Türkiye konusu açılır da kötü şeyler söylerlerse sakın
alınma! Türk yemekleri yiyorlardı. İbrahim Tatlıses, Sezen Aksu, Emel Sayın
dinliyorlardı; bundan keyif de alıyorlardı. Türkiye’ye özlem de duyuyorlardı.
Ama bir nefretleri vardı. Bizim bu
psikolojiyi, şartlanmayı çözerek ilerlememiz lazım…”
***
Hem mezalime uğramış, hem de katillerinden özür
dilemeye zorlanan Türklerin psikolojisini, Türk devletinin de hak ve hukukunu
gözeterek elbette!
SORU-YORUM
Bülent Arınç’a göre “FETÖ yargılamaları,
Ergenekon yargılamalarına benziyor” ise, “Türkiye’nin bağırsaklarını
temizlediğini” mi düşünüyor yine?
LİNK : https://www.yenicaggazetesi.com.tr/benim-dedemin-yasadiklari-ne-olacak-53764yy.htm