HASİP SARIGÖZ : MEHMETÇİĞİN KENDİ HEKİMLERİNE NE OLDU
???
Bu öyle bir yalnızlık ki “Allah düşmanıma
vermesin” denir ya işte o cinsten…
Çünkü askeri doktor aynı zamanda askerdi.
Tıp eğitiminin yanında askerlik eğitimi de alır
ve gerekirse bulunduğu birlikte eline silah alıp çatışmaya da girerdi.
• Askeri doktor; askeri birlikte
cephede yetişirdi.
• Askerle birlikte silah ve
teçhizat kuşanırdı.
• Dağda onunla yürür gerekirse
onunla birlikte savaşırdı…Kurşun vızıltıları altında kanamaya tampon yapar
serum takar dikiş atardı.
• Gerekirse sürünerek gerekirse
sürüyerek Mehmetleri ateş hattından çıkarır ve Allah’ın izniyle onlara yeni bir
hayat bahşederdi.
• Şartlar ne kadar çetin olursa
olsun onunlaydı onun yanındaydı komutanıydı abisiydi silah arkadaşıydı ve onun
koruyucusu/kurtarıcı meleğiydi.
• Hiç çatışmaya girdiniz mi?
Girdiyseniz beni çoktan anladınız.
Yok girmediyseniz o zaman da ne olur gönlünüzle
yüreğinizle ve vicdanınızla düşünün.
Şimdi yapılan şey Mehmetçiğin yüreğindeki bu
büyük güveni bu büyük dayanağı çekip almak değil mi?
Siz ister kabul edin ister etmeyin harp
cerrahisi diye bir gerçek vardır.
Hap yarasını da en hızlı şekilde harp doktoru
tedavi eder.
Bunun kimyasal silah etkileri var radyasyonu
var denizaltı hekimliği yanık hekimliği var var oğlu var…
Askerler milleti adına aldıkları çok tehlikeli
ve bazen de bir o kadar da gizli görevleri yaparlarken; sadece gözlerini
kulaklarını ellerini ve ayaklarını kaybetmezler.
Tunç yürekli ve çelik bilekli olsalar bile
psikolojileri bozulur hatta akıllarını bile kaybedebilirler.
İşte bu vaziyetteki hastaların tedavisi de
mahrem koşullar gerektirir.
Hastanın bu hale nasıl geldiğine dair
birliklerinden komutanlarından ve görev arkadaşlarından detaylı raporlar
istenir ve bu raporlar ile operasyon tutanaklarından da faydalanılarak neden
sonuç ilişkisi analiz edilerek teşhis konulur ve bu askerler tedavi edilmeye
çalışılır.
İşte bu raporlar ve operasyon tutanakları
devletin milletin ve personelin bekası açısından birçok gizli bilgiyi de
içerir.
Bu gizlilik; birliklerimizin ve personelimizin
yumuşak karnı sayılabilecek her türlü zayıf eksik ve gedik taraflarımızı
içerdiği gibi göreve gizlilik derecesi verilmesine sebep olan millî
menfaatlerimizle ilgili birçok mahremiyeti de içerir.
Şimdi düşünün…
Bu gizli bilgiler şimdilerde kimlerin elinde??
?
Biliyorsunuz devlet hastanelerindeki personelin
önemli bir kısmı yerel personelden oluşuyor.
Bu personelin içinde niceleri var?
Şimdi yaralı evlatlarımız bu hastanelere
getiriliyor tabi ki getirilene kadar hayatta kalabilirlerse.
Kan kaybından şehit olan evlatlarımızı
duyuyoruz!
Kan verilmediği için şehit olan çocukları
duyduk!”
Bırakın ağrı çeksin!” dercesine kayıtsız
kalanları ve bu durumdan adeta zevk alanları bizzat gördük!
Güneydoğudaki devlet hastanelerine zorunlu
olarak yatırılan yaralı gazilerin PKK’lı doktor ve hemşireler tarafından taciz
edildikleri doğru dürüst tedavi edilmedikleri ve hatta bilerek ölüme
sürüklendikleri iddialar arasındadır!
Ne yazık ki bugün leylekler ve göçmen kuşlar
için bile hastane kurmuş olan Türk milletinin Mehmetçiği için bir hastanesi ve
sahra sıhhiye sistemi yoktur.
Bugün için Türk ordusundaki at ve köpeklerin
bile kendi hekimleri varken Mehmetçiğin kendi hekimi yoktur!
Peki kendi ellerinizle meydana getirmiş
olduğunuz bu garabeti sonlandırmak için neyi bekliyorsunuz?
Bakın her gün şehitler veriyoruz
yaralılarımızın gerçek sayısını bilen bile yok!
Yaptığınız bu vahim yanlışlar nedeniyle daha
kaç Mehmet acı ve ağrı çekecek?
Kaç Hüseyin hastanelerde zehirlenecek?
Kaç Ali kaç Mehmet kan kaybından gidecek?
Kaç kınalı kuzu daha toprağa düşecek?
Kaç ana kuzusu daha traktör kasalarında üst
üste yığılarak tahliye edilecek?
Kaç İbrahim?
Kaç İsmail?
Kaç Hasan?
Kaynak: Mehmetçiğin kendi hekimlerine ne oldu?
LİNK : https://www.gunboyugazetesi.com.tr/mehmetcigin-kendi-hekimlerine-ne-oldu-3916yy.htm?fbclid=