SİYASET BİLİMİ & DIŞ POLİTİKA & SİYASİ PARTİLER & ULUSLARARASI İLİŞKİLER

DIŞ POLİTİKA DOSYASI /// Aziz Ergen : Türkiye-Rusya İlişkilerinin Stratejik Önemi

Aziz Ergen : Türkiye-Rusya İlişkilerinin Stratejik Önemi




28 Haziran 2020


15.yy dan  itibaren  16 kez karşı karşıya gelip 50-60
yılı savaşlarla geçen Türkler ve Rusların 530 yıllık tarihinde, 20.yy.dan
itibaren (1920-1938) iki ülkenin bu kadar hızlı  ve bütünlük 
içerisinde uzlaşarak aynı hedef doğrultusunda buluşmaları tarihin keşfedilmiş
en büyük mucizesidir. Peki bu mucizeyi gerçekleştiren sebepler nelerdir ?


1915 yılında Çanakkale’de Mustafa
Kemal’in yıldızlaştığı Türk Ordusu’nun zaferi, Rusya’ya ulaşmak isteyen 
İngiliz ve Fransız gemilerine boğazları  kapatarak Rus Çarlığının çöküşüne
ve Rus devriminin gerçekleşmesine zemin hazırlamıştır.Mustafa Kemal’in kritik
rol oynadığı Rus devrimi de Türk Kurtuluş savaşında büyük rol oynamıştır.


Farklı ideoloji ve hedeflere sahip, 20. yüzyıla şekil veren iki
büyük lider  Mustafa Kemal  ve Lenin  Batı  Emperyalizmine
karşı birlikte mücadele ederek  sağlam temellere dayalı dostluk ve
işbirliği  antlaşmamalarının temellerini  atmış oldular.


İki lider arasında sağlam ilişkiler kurulmasının iki temel sebebi
vardı. Birincisi Lenin’in Atatürk’ü, feodalizm ve halifelikle savaşan ve böylece
önce kapitalizm, en nihayetinde sosyalizme ulaşılması için ülkesinin
ihtiyacı olan zamanı kısaltan ilerici bir lider olarak görmesiydi. İkinci sebep
ise her iki tarafın da, aynı düşmanlarla savaşmış olmasaydı.


30 Ekim 1918 tarihinde Mondros Mütarekesi’nin imzalanmasından
sonra Osmanlı ordusunun mevcudu azaltılmış, silahların önemli bir kısmına el
konulmuş,İstanbul,Trakya ve Anadolu’nun birçok bölgesi işgal edilmişti.
Top,Makineli tüfek,hatta piyade tüfeğinin bile dışarıdan sağlanması
gerekiyordu.Ulaşım yolları  tümüyle bozuk bir haldeydi. 4.000 km.den az
uzunluktaki demiryollarının çoğu işgal kuvvetlerinin kontrolündeydi.


Sovyetler Birligi, TBMM Hükümeti ile dostane ilişkiler kurmayı
önemsiyordu.Bu dostluk her iki ülkenin çıkarlarına uygun düşüyordu. Ankara, bu
dostluk sayesinde içinde bulunduğu uluslar arası platformdaki yalnızlığından
kurtulmayı, ayrıca Doğu sınırının güvenliğini sağlayarak Batı’daki işgal
güçlerine karşı daha özgüvenle  savunma  verebilmeyi amaçlıyordu.


 Lenin’in başında olduğu Sovyet Hükümeti, Mustafa Kemal
liderliğindeki Türk Ulusal hareketi’ni ideolojik ve jeopolitik hedeflerine
uygun olarak görerek  Rus İmparatorluğu’nun tarihsel iddiaları olan Batı
Ermenistan ve Türk Boğazlarını kapsayan topraklar üzerindeki planları terk
etti.


Müdafaa-i hukuk cemiyet’lerinin sahip olduğu kaynak miktarı  20.479.69 TL
idi. Maddi yetersizlik,dış yardım alımı fikrinin ortaya atılmasına neden oldu
ve bu konu ciddi bir şekilde ele alındı.Avrupa ülkelerinden yardım isteme ve
bekleme yerine  “ ortak düşmanlara karşı birlikte hareket etme “ ilkesi
gereğince SSCB’ye yönelindi. Amasya Genelgesi’nin yayımlanmasının hemen
öncesinde 18-22 Haziran 1919 tarihleri arasında Amasya’da yapılan toplantıda
ilk kez Sovyetlerden yardım alma koşulu görüşüldü. Sovyet  Rusya’nın 
ilk yardım teklifi 1919 yılında Havza’da geldl.


Mustafa Kemal 26 Nisan 1920 tarihinde, yani  Türkiye Büyük
Millet Meclisi(TBMM) açılışından üç gün sonra,SSCB’ye yazdığı mektubunda
emperyalizme karşı mücadele için diplomatik ilişkilerin genişletilmesine
paralel olarak altın,belirlenecek miktarda silah ve diğer savaş 
gereksinimlerini talep etti.


“Ülkelerimiz arasında bir başka ve
daha önemli benzerlik, bizim kapitalizm ve emperyalizme karşı mücadele
etmemizde yatmaktadır. Türkiye’nin hala, büyük devletlerin ve uydularının açık
ya da gizli, çılgınca saldırılarına hedef olmasının nedeni, bütün mazlum
sömürge halklarına örnek olacak kurtuluş yolunu göstermiş olmasıdır… Sizi kesin
biçimde temin ederim ki, Büyük Millet Meclisi’nin Türkiye’si, bugüne kadar
Sovyet Rusya’ya karşı izlediği siyasetten geri adım atmayacaktır ve bu konuda
yayılan söylentiler yanlıştır. Yine aynı biçimde açıklarım ki, Sovyet Rusya’ya
karşı doğrudan ya da dolaylı olarak, hiçbir anlaşmaya asla imza atmayacağız;
böyle bir ittifaka katılmayacağız.”  (Mustafa Kemal)


“Mustafa Kemal sosyalist değldir.
Fakat,görülüyor ki iyi bir örgütçü,yüksek anlayışlı bir önder.Ulusal burjuva
ihtilalini yönetiyor.İlerici,akıllı bir devlet adamı.Bizim sosyalist devriminin
önemini anlamış olup,Sovyet Rusya’ya olumlu davranıyor.O,istilacılara karşı bir
kurtuluş savaşı yapıyor.Emperyalistlerin gururunu kıracağına ,padişahı da yardakçılarıyla
birlikte silip süpüreceğine inanıyorum.Ona,yani Türk halkına yardım etmemiz
gerekiyor.” (Vladimir Lenin)


Sovyetler Birliği’yle ilk resmi anlaşma, 16 Mart 1921’de
Moskova’da, bu kentin adıyla imzalandı. Bundan dört ay önce
Ermenistan’la Gümrü (3 Aralık 1920), on beş gün önce Afganistan’la (1
Mart 1921) Dostluk ve Sakarya Savaşı’ndan hemen sonra (13 Ekim 1921)
yine Sovyetler’le Kars Antlaşması imzalandı. 17 Aralık 1925’te;
Dışişleri Bakanları Çiçerin ve Tevfik Rüştü (Aras),
Paris’te yeni bir Tarafsızlık ve Saldırmazlık Anlaşması imzaladı. Sovyet
Rusya’sı,Türkiye’ye 39.000 tüfek,327 makineli tüfek,  54 top, 63 milyon
fişek,147.000 top mermisi, 2 avcı botu, 4.000 el bombası, 1.500 kılıç, 20.000
gaz maskesi ve 125.000 TL. değerinde altın
yardımı yaptı.Bu
antlaşma yeni Sovyet rejiminin yaptığı ilk uluslar arası anlaşma olup iki ülke
arasındaki ilişkiler resmileştirilmiştir.



Sovyet yardımıyla, Kayseri,Nazilli,Karabük gibi sanayi yatırımları
yapıldı,tarımsal kalkınmayı amaçlayan,uygulamaya dönük bilimsel projeler
geliştirildi. Adana’da Sovyetlerden alınan kredi ile 11 Temmuz 1933’de
Sümerbank kuruldu.1952’de Mersinde ATAŞ Rafinerisi,1955’de Batman Petrol
Rafinerisi,05 Ağustos 1967’de Seydişehir Alimünyüm tesisleri, 10 Ekim 1969
tarihinde İskenderun Demir Çelik, Fabrikaları (İSDEMİR)kuruldu.1965 Aliağa
rafinerisi kuruldu. Prof.Orlof başkanlığındaki teknik kurul , “Birinci Beş
Yıllık Plan “ı hazırlandı ve uygulamaya geçildi. Mali kaynak, uzman ve
teknoloji desteğiyle, değişik alanlarda bilimsel kuruluşlar oluşturuldu.


Atatürk döneminde,
13 yıl kesintisiz Dışişleri Bakanlığı yapan Tevfik Rüştü
Aras
, Sovyet yardımı konusunda şu bilgileri verir“Uygun
koşullarla, birçok alanda Sovyet yardımı aldık. Ben, İş Bankası İdare Meclisi
Başkanıyken, Çayırova Cam Fabrikasını Ruslara yaptırdım. Amerika ve Avrupa’da
kapı kapı dolaştık. Cam trösleri Türkiye’de fabrika kurmayı reddettiler…
Moskova gezisi sırasında, İsmet İnönü ile birlikte Stalin’le görüşmüştük.
Stalin, ‘sıkıntıdasınız’ diyordu; ‘biz de sıkıntıdayız, ama on milyon ruble
verebiliriz’ dedi. Faiz şartlarını sordum. Kredi faizsiz olacak, biz faiz
almayız’ dedi. Krediyi nasıl ödeyeceğimizi sorduğumda, Stalin ‘siz belirleyin’
dedi. 15 yıl vadeli bu krediyi, malla ödedik”
.


Mustafa Kemal Atatürk,1923’den 1938’e dek 15 yıl boyunca,Meclis’i
açış konuşmalarının tamamında,Sovyetlerle ilişkileri ele almış ,bu tutumuyla
Sovyet dostluğundan söz etmeyi gelenek haline getirmiştir.


Doğrudan, Atatürk tarafından belirlenen Sovyet
politikası, emperyalist kuşatma altında sürekli tehdit altında yaşayan
Sovyetler Birliği’ne de uygun geliyordu. “Türkiye’nin güçlenmesinden
rahatsız olmak bir yana”
, onu güçlendirmek için elinden geleni
yaptı.


1 Kasım 1924 Meclis’i açış söylevinde, “kadim
dostumuz Rusya Sovyet Cumhuriyeti’yle ilişkimiz, dostluk vadisinde her geçen
gün daha çok gelişmekte ve ilerlemektedir. Cumhuriyet hükümetimiz, Rusya Sovyet
Cumhuriyeti’yle olan gerçek ve olgun ilişkileri, geçmişte olduğu gibi dış
siyasetinin en belirgin özelliği saymaktadır”
14 derken;
1 Kasım 1933 açılışında, “iki ülkenin çetin dönemlerde kurulmuş ve on beş yıldır her türlü
sınavdan daha güçlü çıkan dostluğu, her zaman yüksek değerlerdedir. Bu
dostluğun, uluslararası barış için de değerli ve önemli bir etmen olduğunda
tereddüt edilemez”
 diyordu.


Mustafa Kemal, 30 Aralık
1921’de, “Türk
ve Rus ulusları arasındaki içtenlik, bütün dünyaca artık bilinmektedir. Rusya
Şuralar Hükümeti, bu içtenliği her yoldan ve her fırsatta gösterdi. Biz de
vicdanımızdan gelen aynı eğilimle, içtenliğimizi her zaman göstereceğiz”
 dedi.


1 Kasım 1926 Meclis’i açış söylevinde Türk-Rus
ilişkilerinden “samimi ve içten ilişkiler” diye söz etti. 1
Kasım 1931 söylevinde Rusya için, “büyük dostumuz Sovyet Rusya” tanımını kullandı.


9 Mayıs 1935’te CHP Dördüncü Büyük Kurultayı’nı açarken“Komşularımızla
dostluğumuzu, geliştirme ve iyi geçinme yolunda her gün biraz daha ilerliyoruz.
Sovyetlerle dostluğumuz her zamanki gibi sağlam ve içtendir. Kara günlerimizden
kalan dostluk bağını, Türk ulusu unutulmaz değerde bir hatıra bilir.
Türk-Sovyet dostluğu, uluslararası barış için şimdiye kadar yalnız iyilik ve
yarar getirmiştir. Bundan sonra da yalnız iyilik ve yarar getirecektir”
20 dedi.
1 Kasım 1936 Meclis söylevinde görüşünü; “Kara ve denizde büyük komşumuz
Sovyet Rusya’yla aramızdaki, her türlü deneyden geçmiş dostluğu, ilk günkü güç
ve içtenliği tümüyle koruyarak, doğal gelişimini sürdürmektedir”
 sözleriyle
açıkladı.


500 yıllık Türk-Rus ilişkilerinde Türkiye’yi resmi
olarak ilk kez ziyaret eden Rus lider Putin oldu.
Putin, 2004 yılında Türkiye izlenimlerini Türk basınına
şöyle anlatıyordu: “Benim için Türkiye güneyimizdeki NATO üyesi bir ülkeydi. Yani,
bizim düşmanımız olarak görülüyordu…  Antalya’ya birkaç sefer
gittim.  Ve size samimi olarak söyleyeyim, mest oldum.  Bu
ziyaretlerim sayesinde ülkeniz hakkındaki düşüncelerim kökünden değişti. 
Yukarıda bahsettiğim ‘NATO ülkesi düşman Türkiye’ kalıpları, bir anda kafamdan
silindi gitti.  Ziyaretlerim sırasındaki Türk halkının bize gösterdiği
ilgi, Türkiye hakkındaki düşüncelerimin temeline yerleşti.  Yanlış
hatırlamıyorsam 92-93 başlarıydı.  Üç sefer gittim.  İkişer üçer
hafta kaldım.  O tarihlerde St. Petersburg’da bir görevdeydim. 
Antalya veya başka bir yer olması önemli değil.  Biz küçük bir tekne
kiralayıp, kıyılarınız boyunca tura çıktık. Teknenin iki Türk personeli
vardı.  Aramızda anlayış ve dostluk öyle süratli kuruldu ki; böyle
insanların düşman olamayacağını anladım.  Bu iki adam ne politikacıydı ne
de birer işadamıydı.  Çıkarları olmayan, sadece işini yapan insanlardı.”
Kısaca Putin’in 2000’li
yılların başlarında iktidara gelmesiyle ikili ilişkiler arttı, ticaret hacmi
büyüdü.  Putin,  defalarca Türkiye’yi ziyaret etti. Türkiye,
Rusya’nın stratejik partneri oldu.
 


Türkiye’nin kurtuluş savaşındaki  stratejik ortağı Rusya’dan
uzaklaşarak (dün
dündür bugün bugündür)
anlayışıyla ülkemizi işgal etmek isteyen
Batı Emperyalizmin temsilcileri ile antlaşmalar ve ittifaklar kurması akla ve
mantığa sığmayan Türk Gençliğince sorgulanması gereken bir konudur.Bu uzaklaşma
ile karşılaştığımız sorunları ana başlıkları ile sayarsak büyük resim çok net
olarak ortaya çıkacaktır.


Atatürk’ün ölümünden 140 gün sonra
hemen yapılmaya başlayan antlaşmalar ve başımıza gelenler: 
01 Nisan 1939’da
ABD ile yapıldı “yabancı
bir ülkeye ayrıcalık tanıyan(imtiyaz)anlaşma
 “, 12Mayıs-23
Haziran 1939’da Fransa-İngiltere ile imzalanan siyasi deklarasyonlar ile 19
Ekim 1939’da “Üçlü
İttifak Antlaşması
‘na dönüştürülmesi,batıya bağlanmanın ilk adımları
oldu.24 Ekim 1945’de Birleşmiş Milletlere girdi.BM’den sonra kurulan tüm
uluslar arası örgütlere,inceleme yapmadan,araştırmadan,ve bilgi sahibi olmadan
üye oldu. 14 Şubat 1947’de Dünya Bankası,11 Mart 1947’de IMF,22
Nisan 1947’de Truman
Doktrini,
4 Temmuz 1948’de Marshall Yardımı,23 Şubat 1945 “Karşılıklı
Yardım Anlaşması,
27 Şubat 1946’da “Kredi Anlaşması “,7
Mayıs 1946 “Borçların
tasfiyesi İle İlgili Anlaşma “
6 Aralık 1946 “Kahire
Anlaşması’na EK Anlaşma,
12 Temmuz 1947 “Askeri Yardım
Anlaşması “
27 Aralık 1949 “Eğitim İle İlgili Anlaşma “imzalandı.11 Mayıs 1950 “NATO’ya ilk
giriş başvurusunun ABD tarafından reddedilmesi,
1 Ağustos 1950
NATO’ya giriş için ikinci başvurunun yapılması “
30 Haziran
1950  “ Kore’ye
Asker Gönderilmesi,”
18 Şubat 1952 “Türkiye’nin NATO’ya kabulü “
Ekim 1962 “Küba
Füze Krizi”,
5 Haziran 1964 “Johnson Mektubu-Türkiye’nin
Kıbrıs’a Müdahalesini Önlemek Amacıyla Yazılan Mektup “
,01 Temmuz 1974
Haşhaş
ekiminin durdurulmaması ve Kıbrıs Barış Harekatı Nedeniyle ABD’nin Silah
Ambargosu “ ,
1991 “Birinci Körfez Harbi 36ncı Paralel ve Çekiç Güç Faaliyetleri “01
Mart 2003 “Tezkerenin
reddedilmesi ve
04 Temmuz 2003 ‘de “ K.Irak’ın Süleymaniye Kentinde
peşmergeler ile birlikte 11 Türk Askerinin Başına Çuval Geçirilmesi “
10
Ekim 2007 “Ermeni
Soykırım İddiaları “,  
2011 “ABD’nin cihatçı örgütler ve PYD’yi destekleyerek Suriye’ye
müdahalesi “ “PYD/YPG Krizi”,
15 Temmuz 2016 “FETÖ’nün
darbe girişimi, FETÖ’nün ve İltica Eden General,Amiral Ve Subayların 
ABD’den İade İsteğinin Yerine Getirilmemesi “
26 Kasım 2019 “S-400 Hava
savunma Sistemleri  ve F-35 Savaş Uçakları Krizi “
26 Temmuz
2018 “Rahip
Andrew Craig Brunson Krizi “ ”Doğu Akdeniz ve Libya sorunu “ “Ege Denizinde 18
adası 1 Türk kayalığı işgal edilmesi” arada saymadıklarımızda olabilir.


Yukarıdaki bilgilerin ışığında ortaya çıkan sonuç; Mustafa kemal
Atatürk’ün ölümünden sonra yanlış iliklenen düğme nedeniyle şu ana kadar da
bütün düğmeler yanlış iliklenmeye devam ediyor. Günümüz koşullarında milli
menfaatlerimiz doğrultusunda Jeopolitik ve Jeostratejik olarak komşu ve
sınırdaş ülkelerdeki problemlerin çözümünde, siyasi iradenin kararlılığıyla
milli menfaatlerimiz doğrultusunda bunu engellemek isteyen Emperyalist güçlere
karşı Rusya, İran, Irak ve Suriye ile birlikte Libya da dahil olmak üzere
Ortadoğu ve Doğu Akdeniz’deki sorunları çözebiliriz.


Yazımızı yine Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün bir sözü ile
tamamlayalım;


“En Büyük Düşman;  düşmanların
düşmanı; ne filan ne de falan milletler; bilakis bu, adeta her tarafı kaplamış
bir saltanat halinde, bütün dünyaya hâkim olan Kapitalizm afeti ve onun çocuğu
Emperyalizmdir. Daha doğrusu, Kapitalizm Saltanatının mazlum milletlere karşı
gönderebileceği son kuvvet, son ordudur. Nitekim bundan önce, üzerimize ordular
salmış olan düşmanlar, yine böyle Kapitalizm Saltanatının ordularından başka
bir şey değildi. Nitekim Kapitalizm sadece falan veya filan milletin düşmanı
değildir. Bilakis bütün dünyanın, bütün milletlerin müşterek düşmanıdır;
milletleri birbirine düşüren, kuvvet o; kardeş kanları döktüren, fesatlar
ondan; dünyayı kaplayan sefaletin müsebbibi; hülasaten bütün insaniyeti inleten
zulmün yegâne zalimi odur.”Mustafa Kemal-Hâkimiyet-i Milliye Gazetesi 23 Temmuz
1920


KAYNAKLAR:


1    –“Moskova Hatıraları” Ali Fuat Cebesoy, sf. 61;
ak. Abtülahat
Aksin
“Atatürk’ün Dış Politika İlkeleri ve Diplomasi”,
TTK, Ank.-1991, sf. 50


2   –  “Atatürk’ün Dış Politikası”
T.Rüştü
 Aras, Kaynak Y., İst.-2003, sf. 209


 3   – “Tek Adam”
Ş.S.Aydemir
, 3.Cilt, Remzi Kit., 8.Baskı, İst.-1984, sf. 32


4   – “Harp Tarihi Vesikaları Dergisi” No:388;
ak. Rasih
Nuri İleri
“Atatürk ve Komünizm”, Anadolu Yay., İst.-1970,
sf. 35-40


5  –  “Kurtuluş Savaşı Yıllarında Türkiye-Sovyetler Birliği İlişkileri”
A.M. Şamsutdinov
 Cum.Kit., İst.-2000, sf. 102-103


6   – “Atatürk’ün Bütün Eserleri” 12.Cilt, Kaynak
Yay., ist.-2003, sf. 209


7    –  “Milli
Kurtuluş Tarihi” Doğan Avcıoğlu
, 3.Cilt, İst.-1974, sf. 879-880


 8  – 
“Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri I-III”
, Türk İnk.Tar.Ens.Yay.,
5.Baskı, Ank.-1997, I.Cilt, sf.354


  9  – Atatürk’te Konular Ansiklopedisi” Seyfettin Turhan,
Y.K. Y., 2.Bas., İst.-1995, sf. 170


10- Mustafa Kemal ve  Kurtuluş Savaşı (Metin
Aydoğan)


      http://kuramsalaktarim.blogspot.com/2019/04/turk-sovyet-iliskileri-ve-ataturk_29.html


12-Atatürk ve Türk Devrimi (Metin Aydoğan)


13-İnonü (Metin Aydoğan)


14-500 yıllık Tür-Rus ilişkilerinde Türkiye’yi ilk ziyaret eden Rus
lider  Putin (
Fuad Safarov-Moskova (Dik Gazete)


https://www.dikgazete.com/500-yillik-turk-rus-iliskilerinde-turkiye-yi-ziyaret-eden-ilk-rus-lider-putin-makale,2051.html?fbclid=IwAR1QZSJcYK739lq8tsVpYcrZvi_9T7LrKF2H39g506AjTlH6f8a


15- Türk-Rus İlişkilerinin altın ismi:Mustafa Kemal (Fuat 
Safarov –Moskova  (Dik  Gazete )


https://www.dikgazete.com/turk-rus-iliskilerinin-altin-ismi-mustafa-kemal-ataturk-makale,2536.html?fbclid=IwAR1TKb_-IJsmKSik73IsAxMcvHZsfTf4Xhd2cAnHUgsiv5QfV-jjGW2sHWA


16-Kurtuluş  Savaşının İdeolojisi (Hakimiyrti
Milliye Yazıları-Hadiye Bolluk,Kurtuluş Güran)


17- *Hüseyin Erikli-Em.Ögrt.( Özel çalışma notları)