Kesnizani Tarikatı ve Irak’ın işgal edilmesi (Video)
Bağdat savaşmadan teslim edilmişti Amerikan
askerlerine. Tarih 10 Nisan 2003’ü gösteriyordu.Teslimatı yapan, gerçekte
Irak’ta herkesin bildiği ama ortalıkta gözükmeyen KESNİZANİ tarikatıydı.Tarikat
‘körfez savaşı’ndan sonra Saddam’ın etrafını örümcek ağı gibi sarmıştı.
Saddam’ın karısı, çok güvendiği generalleri ve istihbarat kuruluşlarının
başındakiler…Hepsi tarikat ‘müritleri’ydi.Tarikatın Mossad’a çalıştığı ortaya
çıkmıştı
Ülke Tv ekranlarında her Cuma günü saat 21.00’de yayımlanan
ve sitemiz Genel Yayın Yönetmeni Nevzat
Çiçek’in sunduğu Pergel Programnda
Irak’ın işgal edilmesi sırasında Kesnizani Tarikatı’nın nasıl devşirildiği ve
Mossad tarafından nasıl kullandıldığı bütün çıplaklığıyla ile Doç.Dr.Ramazan
Kurtoğlu tarafından anlatıldı.
Pergel Programında Kesnizani tarikatını anlatan
Ramazan Kurdoğlu’nun çok değerli bir çalışması olan; “Hollywood ve Kabala’nın
13. Havarisi Evanjelizm (syf. 292-296)” adlı kitabında Kesnizani Tarikatı şöyle
anlatılıyordu:
Küresel senaristlerin, öncelik BOP bölgesi olmak
üzere bütün dünyayı film setine dönüştürdükleri artık herkesçe kabul ediliyor.
Esas “yönetmen” koltuğunda oturan, en
tepedeki ezoterik örgüt dahi filmin sonunu net olarak bilmiyor. Bu filmin
“Irak seti”nde neler oldu, olacak ?
“Yeni Dünya Düzeni”nde dünyevi olanla,
uhrevi olan, masalla gerçek, efsane ile hayatın kendisi birbirine girmiş
durumda.
Ekonomik hedefler ile mistik hedefler adeta
“Nano” teknolojinin geliştirdiği olağanüstü bir manipülasyon robotu
olarak birbirinin içine geçmiş halde çalışıyor.
Mezopotamya Saddam’dan kurtulmakla zulümden
kurtulamadı. Sümer, Akad, Babil, Hitit, Frig, Asur, Elam, Roma, Arap, Türk
kimler gelip geçmişti bu coğrafyadan.
Şimdi de Atlantik’in öteki yakasından gelenlere,
ABD’ye, Irak adeta altın tepside teslim edilivermişti.
Herkes “Esas savaş Bağdat’ta olacak”
derken, Bağdat savaşmadan teslim edilmişti Amerikan askerlerine. Tarih 10 Nisan
2003’ü gösteriyordu.
Teslimatı yapan, gerçekte Irak’ta herkesin
bildiği ama ortalıkta gözükmeyen KESNİZANİ tarikatıydı.
Tarikat “körfez savaşı”ndan sonra
Saddam’ın etrafını örümcek ağı gibi sarmıştı. Saddam’ın karısı, çok güvendiği
generalleri ve istihbarat kuruluşlarının başındakiler…Hepsi tarikat
“müritleri”ydi.
Kesnizani tarikatı, MOSSAD ve CIA tarafından
Saddam’ı içten yıkmak, Irak’ı kolayca teslim almak için organize edilmişti.
Saddam 33 yıllık diktatörlüğünde, Babil’in
üç-dört bin yıllık geleneğinden gelen karşı ihtilal, suikast vartalarını
atlatmıştı. Ancak “tarikatın” metodu hepsinden farklıydı.
Tarikatın “müritleri” Saddam’ın en
yakınında olanlardı. Onun her hareketini, her adımını an be an tarikat şeyhinin
oğlu Nehru’ya aktarıyorlar, sonra da bilgiler kuş olup MOSSAD ve CIA
istasyonlarına doğru uçuyordu.
Anlamı, “Ben hiçbir şey bilmiyorum”
olan Kesnizani, bir Kürt aşiretinin adı. Süleymaniye civarında yerleşik.
Tarikatın lideri Kürt asıllı Şeyh Abdülkerim Kesnizani. Kendisi sıradan bir
tekke şeyhi iken, ölünce yerine oğlu Muhammed geçmiş.
Şeyh Muhammed Abdülkerim Kesnizani, zikirden
ziyade, siyasete meraklıydı. Müritlerine de Kur’an eğitimi yerine adını
zikretmeden Kabala öğretilerini / mistisizmini anlatıyordu.
Şeyh Muhammed’in kendisi ortalarda pek
görünmüyordu. Medyatik değildi. Zaten medya, efsaneleri kolay öldürürdü. Onun
ismi Irak’ta efsane haline gelmiş / getirilmişti.
Şeyh Muhammed Kerkük’e bağlı Çamçamal ilçesinde
doğmuş, Bağdat Üniversitesi İktisadi Bilimler Fakültesi’ni bitirmişti. Saddam
yakalandığında Şeyh Efendi 60. yaşını kutluyordu.
Kesnizani tarikatı, baba Abdülkadir zamanı da
dahil, Saddam’a bağlılıkta kusur etmiyordu. Kürt, Türkmen, Arap rejim
muhalifleri anında BAAS Partisi istasyonlarına bildiriliyordu.
Şeyh’in Gandi ve Nehru adındaki iki oğlundan
Gandi 1980’li yıllarda faili meçhul bir cinayete kurban gitmişti.
Şeyh Muhammed kitap yazmaktan da geri
durmamıştı. Tarikatın dönüşümü şeyh efendinin etrafındaki İslam alimlerince,
gerçekte MOSSAD ajanı hahamlarca hızlandırılmıştı. Şeyh’in kitabı, Kabala
öğretilerini İslam mistisizmi adı altında imanlı müritlerin beyinlerine ve
kalplerine ince-ince enjekte etmek için başucu kitabı olarak kullanılmaktaydı.
Müritlere MOSSAD’ın hahamlıktan tövbekar
hocaları ders veriyordu.
Dönüşüm etkisini göstermiş, bir Kürt tarikatı
olan Kesnizanilik Türkmenler ve Araplar arasında da kendisine müritler
edinmişti.
Tarikatın ritüeli arasına kanlı gösteriler de
sokulmuştu. Kan ve acı ruhi olgunlaşmanın yollarından biriydi.
Zaman zaman müritler işin ölçüsünü kaçırıyorlar
ve kendilerini muhtelif kesici aletlerle ağır yaralıyorlardı.
Bu durumlarda da şeyh veya halifesi, yaralı yere
tükürüğünü sürüyor, sıvazlıyordu. Mürit acıyı hissetmiyor veya
“hissetmiyormuş gibi” davranıyordu.
Tabii ki bu gösterilerde, azımsanmayacak sayıda
mürit ölüyordu. Şeyhe göre ölenler, yeterli “cezbe” haline, yani bir
nevi transa ulaşmadan kendilerine bıçağı saplıyorlardı, bu ise onların ölümüne
sebep oluyordu. Yoksa şeyhin kerametinde bir problem yoktu.
Aslında tarikatın kanlı gösterilerinin hedefi
Irak ordusuydu. Vücudunun muhtelif hayati bölgelerine kasatura, bıçak, kurşun
girip de ölmeyen müritler efsanesi Amerikalı ve İsrailli kafirlerle savaşmaya
hazırlanan askerleri oldukça etkilemişti.
Öncelikle generaller ve subaylar Kenizani
tarikatının müritleri haline getirildiler.
Genelkurmay Başkanı Mareşal Ayat Fetih El Ravi,
Genel Askeri İstihbarat Başkanı Mareşal Vefik El Samarayi, Hava Kuvvetleri
Komutanı Mareşal Hamid Şaban, hepsi Şeyh Muhammed Abdülkerim Kesnizani’nin
ayağını öperek müritleri arasına girmişti.
Irak’ın acımasız El-Muhaberat’ının sivil-asker
elemanları da tarikatın müritleri olmuşlardı.
Müritler arasında bir isim vardı ki, Saddam’dan
sonra BAAS’ın en kudretlisiydi : İbrahim İzzet El Duri. Duri bütün karanlık
odaklarla ilişki kuruyor, Saddam’ın bütün pis işlerini organize ediyordu. Duri,
şeyhin ayağını öpenler arasına çoktan dahil edilmişti.
Öte yandan Saddam’ın karısı Sacide Hayrullah,
Saddam’ın kardeşleri Vatban ve Barzan ile oğlu Uday da müritler arasındaydı.
Birinci Körfez Savaşı’nda Baba Bush, Bağdat’ı
işgali reddetmişti. İsrail bu duruma çok bozuldu.
Zaten uzun yıllardır Kuzey Irak Kürtleriyle
temasta olan İsrail işi şansa bırakmak niyetinde değildi. Irak hızlı bir
şekilde parçalanmalıydı.
Gözüne kestirdiği Kürt tarikatı Kesnizanilik
üzerinden Irak’ın İslami hayatını kontrol altına alacaktı.
Yani MOSSAD damardan girecekti. Ne de olsa önlerinde
Birinci Dünya Harbi öncesi ve sonrasında İngilizlerin uyguladığı ve başarılı
olduğu Vahabilik vardı, Lavrens vardı.
Birinci Körfez Savaşı’ndan sonra, MOSSAD
Kesnizani tarikatının önde gelenleriyle muhtelif yollardan temasa geçti ve
ilişkileri hızla geliştirdi.
Öncelikle Irak Devleti’nin mekanizması içinde
yer alanlar, medya mensupları uhrevi yollardan ikna edilemezlerse MOSSAD’ın
cömertçe tarikata aktardığı dolarlarla ikna ediliyor, mürit yapılıyordu.
Şeyh Muhammed ve oğlu Nehru, MOSSAD’ın cömertliklerine
karşılık olarak, ufak tefek jestler yapıyorlardı.
Saddam’ın yatak odası dahil, istihbaratçı
müritlerden derlenen bilgiler oğul Nehru’da toplanıyor, Nehru da bunları
MOSSAD’a aktarıyordu.
Kadınlar, kumar ve içki Nehru’nun asıl ilgi
sahasıydı ; MOSSAD ajanları için de bunların tedariki çocuk oyuncağı. Açıkçası
din ve tarikat Nehru’nun umurunda bile değildi.
Artık Saddam ve çevresinde neler olup
bittiğinden Keznizani tarikatı ve şeyhi vasıtasıyla MOSSAD anında bilgi sahibi
oluyor ve gereği yapılıyordu.
Tarikatın içine MOSSAD iyice yerleşmişti. Şeyh
adına rahat rahat operasyon yapar hale gelmişti.
Kısaca, güneyde Şii Müslümanlar kuzeyde ise
Türkmenlerin büyük çoğunluğu hariç sivil Araplar, Kürtler ile Irak devlet
mekanizmasını elinde bulunduranlar Kesnizani tarikatı kullanılarak MOSSAD ve
CIA tarafından devşirilmişler ve psikolojik harbin kurbanı olmuşlardı.
Saddam en yakınlarının bile tarikat tarafından
mürit yapıldığını, her hareketinin CIA ve MOSSAD’a ulaştırıldığını fark
ettiğinde iş işten geçmişti.
Söylenen o ki, Saddam Irak’ın işgalinden birkaç
ay önce durumu fark etmiş, karısı dahil, yakın çevresini etrafından
uzaklaştırmıştı. İntikam almaya hazırlanıyordu.
Derken Amerikan, İngiliz birlikleri Irak’a
saldırdılar. Güneyde müthiş bir direnişle karşılaştılar.
Dünya medyası, bu arada Türk medyası,
akademisyen, emekli asker strateji uzmanları asıl savaşın Bağdat ve çevresinde
olacağını dile getiriyorlardı.
Bir de Amerika’nın bu kadar az sayıda birlikle
Bağdat ve çevresindeki direnişi kıramayacağını söylüyorlardı.
Halbuki Bağdat ve çevresi Saddam’ın askerleri
tarafından hiçbir direnç gösterilmeden Amerikan askerlerine teslim
ediliverecekti. Niçin böyle olmuştu ?
Tarikat yoluyla Irak devlet mekanizması
devşirilmişti. Şeyh Muhammed müritlerine Amerikan askerlerine direnmemelerini
öğütlemişti. Şeyhin emrindeki mürit generaller vatanlarının bağımsızlığı için
savaşmak yerine Şeyh Muhammed’in emrine uydular.
Bu arada İzzet El Duri de boş durmamış,
Bağdat’ın kuzeyini de o teslim etmişti Amerikalılara. Şeyhin isteğinde mutlaka
bir keramet vardı. Bağdat Bağdat olalı böyle bir şerefsizlik görmemişti. Ancak
bir benzeri Babil’de olmuştu. Babil, Pers Kralı Kyros’a savaşsız olarak teslim
edilmişti.
Bugün Şeyh Muhammed’in liderliğindeki Kesnizani
tarikatı Irak’ta devletin ve siyasetin tam orta yerinde faaliyetine devam
ediyor.
İşte Kesnizani Tarikatını’nın anlatıldığı o
video ve bilgiler: