ÖZEL ASKERİ ŞİRKETLER DOSYASI /// Furkan Alyakut : SADAT dosyası (TOPLAM 2 BÖLÜM)

Furkan Alyakut : SADAT Dosyası – BÖLÜM 2

15 Temmuz 2022

Kimilerine göre bir paramiliter oluşum kimilerine göre ise illegal işler çeviren ve hükümetlere çalışan askerî bir kuruluş olan SADAT aslında nedir?
Ülkemizde adından sıkça söz ettiren ve her kesimin kendine göre çeşitli şekillerde yorumladığı bir tür özel askerî şirket olan SADAT’ı, bu yazımızda, bilhassa BBC Türkçe’nin belgeselinden de faydalanarak edindiğimiz bilgiler doğrultusunda ele alacağız.
SADAT’ı anlamak için öncelikli olarak dünyadaki özel askerî şirket kavramını incelemek gerekmektedir.
Özel askerî şirketler, eğitim, istihbarat, danışmanlık, lojistik destek, operasyonel destek gibi askerî hizmetler sağlayan özel kuruluşlardır.
Bu şirketler, doksanlarda, özellikle Sovyetler Birliğinin dağılması sonrasında, hem doğuda hem de batıda milyonlarca askerin ordulardan ayrılması, savaş stratejilerinin değiştirilerek geliştirilmesi, istihbarat operasyonlarının biçim değiştirmesi gibi nedenlerle ortaya çıkmıştır.
Amerika ve Rusya da dahil olmak üzere dünyanın önemli ülkeleri ve hükümetleri bu özel askerî şirketlerden dış operasyonlar için eğitim desteği ve benzeri yardımlar almaktadır.
Yani genel hatları ile baktığımızda dünyada bu gibi askerî oluşumlar mevcuttur ve devletler bu askerî şirketler ile politikaları doğrultusunda belli ölçüde birlikte hareket etmektedir.
Şimdi ülkemizde kurulan ve İslam ülkelerine özel askerî danışmanlık veren SADAT’ı inceleyelim.
SADAT’ın kendi web sitesinde “SADAT Uluslararası Savunma Danışmanlık İnşaat Sanayi ve Ticaret A.Ş. uluslararası savunma alanında danışmanlık ve askerî eğitim veren ilk ve tek Türk Özel Askerî Şirketidir” ibaresi yer almaktadır.
SADAT, emekli Tuğgeneral Adnan TANRIVERDİ başkanlığında Türk Silahlı Kuvvetlerinin çeşitli birliklerinden emekli olan 23 Subay ve Astsubay tarafından 28 Şubat 2012 tarihinde kurulmuştur.
Ayrıca yukarıda belirttiğimiz gibi Danışmanlık, Eğitim ve İkmal olmak üzere üç ana alanda hizmet sunmaktadır.
Ancak herkes tarafından bilinmektedir ki SADAT, askerî bir danışmanlık şirketi olmanın yanında ülkemizde siyasi bir koz haline de gelmiş durumdadır.
O halde web sitesinde yapılmış olan bu kısa tanımlamayla yetinmeyip bu kurumun köklerine inmek gerekir.
28 Şubat döneminde irtica gerekçesiyle ordudan atılan veya emekli olmaya zorlanan bazı subaylar önce 2000 yılında ASSAD yani Adaleti Savunanlar Derneği’ni kurdu.
Bu dernek de ASSAM (Adaleti Savunanlar Stratejik Araştırma Merkezi) adlı düşünce kuruluşunu kurdu. Belirtilen amaç; İslam ülkeleri ile alakalı çalışmalara öncülük etmekti.
ASSAM düşünce kuruluşu, Asya ve Afrika’dan ilhamen ASRİKA adını verdiği İslam Ülkeleri Birliği Deklarasyonu’nu kamuoyuna duyurdu. Bu Birlik bir tür İslam Birliği (İttihad-ı İslam) hazırlığı niteliğinde görünüyor. Bu deklarasyonda, belirtilen tüm hükümlerin oluşmasında engel teşkil edebilecek tutum ve girişimlerin olması halinde -bir kaynak belirtilmeksizin- askerî güç kullanılabileceğinin belirtilmiş olması önemlidir.
ASSAM düşünce kuruluşu ile SADAT özel askerî danışmanlık şirketinin logoları ve amaçları neredeyse birebir aynıdır. Nasıl ki ASSAD’tan ASSAM kuruldu ise ASSAM’dan da SADAT kuruldu denilebilir.
Yani SADAT, ASSAM’ın fikrî temelleri üzerine yayınlamış olduğu deklarasyondaki hedeflerin gerçekleşmesine engel teşkil edebilecek tutum ve girişimlerin karşısında duracak bir askerî güç olarak 28 Şubat 2012 tarihinde kurulmuştur.
Her ne kadar özel askerî danışmanlık şirketlerinin kuruluşu ve amacını tanımlayarak bunların hükümetlerle birlikte çalışmalarını değerlendirsek de SADAT, kendine çizilen şirket çizgisini ve ülkemizdeki siyasi çizgiyi hayli aşan tartışmalara sebep olmaktadır.
Bu çerçeveden muhalefetin konuyla ilgili değerlendirmelerini de es geçmemek gerekmektedir.

Furkan Alyakut : SADAT Dosyası – BÖLÜM 2

20 Temmuz 2022

Geçtiğimiz haftaki yazımızda sınırlı ve doğruluğu şüpheli sayılabilecek açık kaynak bilgilerine dayanarak dünyadaki özel askerî şirketleri ve bunlardan biri olarak SADAT’ın kuruluş amacını ve anatomisini anlattık.
Bu tür oluşumların dünyadaki örneklerine nazaran askerî danışmanlık çizgisini haylice aşan ve devletten ziyade AKP hükümetinin kozu haline geldiği iddia edilen SADAT’ı bu hafta başka bazı yönleri ile ele alarak bu konuyu sonlandıracağız.
Bu tür özel askerî şirketlerin hükümetler ile belirli çıkarlar doğrultusunda ortak hareket etmesi belli bir ölçüde makul görülebilse de ülkemizde bu durum oldukça ileri gitmiş görünmektedir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, partisinin kabine toplantısında “SADAT’ın yöneticileriyle, kendileriyle yakından uzaktan hiçbir alakam olmadığı halde” ifadelerini kullanmış ve bu şirket ile herhangi bir bağlantısının olmadığını beyan etmiştir.
Ancak sonradan ortaya çıktı ki SADAT’ın kurucusu Adnan Tanrıverdi 15 Temmuz sonrasında Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanlığı makamına getirilmişti.
SADAT’ın hükümet ile olan samimi ilişkisi dünya medyasında da geniş yankı uyandırırken 15 Temmuz’daki rolü de ayrıca tekrar sorgulanmaya başlandı.
Geçen haftaki yazımızda belirttiğimiz SADAT’ın kardeş kuruluşu olan ASDER’in genel başkan vekilinin “bunu buradan söylememizde fayda var, ASDER darbe önleme planını biz yürürlüğe o gece soktuk” sözleri farklı yorumlara sebebiyet verebilecek durumdadır.
Her ne kadar hükümet cephesinden böyle bir bağlantının ve ortak hareket etme durumunun söz konusu olmadığı belirtilse de yapılan icraatlar ile dolaylı biçimde söylenen sözler aksini düşündürmeye yetiyor.
Bir başka önemli konu ise SADAT’ın eğitim paketleri içerisindeki en dikkat çekici konu olan Gayrinizami Harp Eğitim Paketidir.
Kelime anlamı olarak Gayrinizami harp; düzenli ve büyük birlikler yerine küçük ve işlevsel birliklerle düşmanı yıpratmak, moralini bozmak, kayıplar verdirmek için yapılan savaş şeklidir. Bir başka deyişle düzenli orduya karşı gerilla taktiği eğitimidir.
Bu eğitim paketinde başta psikolojik harp, sabotaj faaliyetleri, baskın, pusu, tahrip, suikast ve kaçırma operasyonları bulunmaktadır.
Gayrinizami harp eğitiminin standart askerî eğitimler gibi gerekli bir eğitim modülü olduğu düşünülebilir. Ancak yanlış topluluklar bu eğitimi aldığında bu özel bilgiler çok ciddi menfi sonuçlara sebebiyet verebilir.
İşin hukuki boyutuna baktığımızda ise ülkemizde bu tür şirketleri denetleyen ve düzenleyen bir kanun ve düzenleme bulunmamaktadır. Sadece Türk Ceza Kanununu “Yabancı devlet aleyhine asker toplama” suçu başlıklı 306. maddesinde şu yönde bir hüküm bulunmaktadır:
“Türkiye Devletini savaş tehlikesi ile karşı karşıya bırakacak şekilde, yetkisiz olarak, yabancı bir devlete karşı asker toplayan veya diğer hasmane hareketlerde bulunan kimseye beş yıldan on iki yıla kadar hapis cezası verilir.”
Genel mahiyet itibariyle özel askerî şirketler denilen tür şirketler resmi olarak paralı askerler bulundurmadıkça ve gerçek silahlara sahip olmadıkça alelade bir şirket konumundadır.
Ama yurt dışında askerî ya da yarı askerî operasyonlar icra etmek üzere kurulduğunu deklare eden bir “şirket”in Türkiye’de sivil ve alelade bir şirket olarak kalması elbette mümkün değildir.
İşte bu sebeple, konu, istihbarat örgütleriyle, devletle (ve derin devletle) ve hükümetlerle ve siyasetle ilgili hale gelmiş olmaktadır.
Yirmi Sekiz Şubat mağduru askerlerin haklarını korumak için kurulduğu aşikar olan Adaleti Savunanlar Derneği (ASDER) adlı sivil toplum örgütünden böyle tartışmalı bir yapının çıkmış ya da çıkarılabilmiş olması ise ayrıca düşündürücüdür.
Bize düşen ise bu tür tartışmalı pozisyonlara girmemek ve dışarıdan seyredip sulh-u umumi için ikaz ve dua etmektir.