FATİH ALTAYLI : kerpiç ev yok mu o kerpiç ev
Uzunca bir süredir terör örgütünün alçak saldırılarını duymuyorduk.
Bazıları bu durumu eski bir İçişleri Bakanı’nın “Terör örgütünü bitirdik, birkaç adamları kaldı” cümlesine yoruyordu.
Konulara daha tecrübeli bir bakış açısı ile bakabilenler ise örgütün sessizliğinin nedeninin, Suriye’deki oluşumun geleceğini sağlama almak için olduğunu biliyordu.
Bazı müttefiklerimiz terör örgütüne “Zorda kalmadıkça Türkiye’ye saldırmayın talimatı” vermiş bile olabilirdi.
Yoksa eski İçişleri Bakanı’nın iddia ettiği gibi 75 terörist kaldığı falan yoktu.
Ancak her ne hikmetse, her zaman olduğu gibi “seçim yaklaşınca” terör yeniden kendini göstermeye başladı.
Son yıllarda bu durum o kadar belirgin hale geldi ki, sanki seçim döneminin vazgeçilmez unsuru terör oldu.
Seçim takvimi açıklanır, adaylar belirlenir, YSK listeleri açıklar, liderler mitinglere başlar ve terör hortlar.
Ve ne yazık ki, bu durum o kadar kanıksanmış ki, şehitlerimiz kimsenin umurunda bile olmuyor.
Millet olma özelliğimiz öylesine hızla kaybettirildi ki, 12 şehidi tınan kimse kalmadı.
Gazze’de hayatını kaybedenlere bile daha fazla üzülüyor “yerli ve millilerimiz”.
Peki o dağlarda neler yaşanıyor biliyor musunuz!
Bizim İstanbul’da, Ankara’da, İzmir’de sinemaya gittikleri zaman bile aklımızın kaldığı evlatlarımızın yaşıtı 21, 22 yaşında aslan gibi evlatlar o dağlarda nasıl can veriyor, hiç düşündünüz mü!
O kerpiç, o sıvasız briket evlerden doğup, daha büyüyemeden, üç beş kuruş için, başka bir işe mülakatı aşıp giremeyeceği, Suriyeli ya da Afgan göçmenlerin arasından sıyrılıp başka bir yerde emeğinin karşılığını alamayacağı için “sözleşmeli er” olmak zorunda kalan o evlatların nasıl öldüğü hiç gözünüzün önüne geldi mi!
Bugün sizinle bir “olay raporu” paylaşayım.
Görün bakın, bizim “şehadet” deyip geçtiğimiz o ölüm, nasıl soğuk, nasıl insafsız ve en kötüsü de nasıl “sıradan”.
Alın size 6 aslanımızı şehit verip, 6’sını da yaralı olarak kurtarmaya çalıştığımız saldırının saha raporu…
Ve o buzdan soğuk rapor
“Sayın Komutanım, ……
OLAY:
Sızma Girişimi
OLAY YERİ:
Dağ ve Komd.Tug.K.lığı
Pençe-1,2 Harekât Bölgesi (Hakurk Sektörü)
Şehit Uzm.Çvş.Alpay Aras-3 Operasyonu
OLAY TARİHİ:
221630 C ARA 23
OLAY ÖZETİ:
1. Şehit P.Uzm.Çvş.Alpay Aras-3 operasyonu kapsamında Sur T. GÜB’de harekât icra eden 1/Dağ ve Komd.Tug.’na TÖM’ler tarafından sızma girişiminde bulunulmuştur.
2. Sur T. GÜB geçici üs bölgesine yaklaşma istikametinde pusu görevi icra eden komd.kolu, sızma girişiminde bulunan TÖM’ler ile temas sağlamıştır. Temas sağlanması üzerine 1’inci Dağ ve Komd. Tb.K. komutasında 1 komd.kolu ile pusu kolu takviye edilmiştir.
3. Temas neticesinde; P.Tğm. Ramazan GÜNAY(2021-74), P.Uzm.Çvş. Mehmet SERİNKAN(2018-19525), P.Söz.Er Çağatay ERENOĞLU(2021-2622), P.Söz.Er Yasin KARACA(2021-2620), P.Söz.Er Emre TAŞKIN(2022-1399), P.Uzm.Onb.İsmail YAZICI (2019-15791) (6 personel) şehit olmuş;
P.Bnb. Yavuz TUNÇ(2008-SM.63), Sağ.Asb.Açvş. Samet Emir SAPAN(392-25063), P.Uzm.Çvş. İbrahim PARILDAR(2018-12084), P.Uzm.Çvş. Emrullah YARDIM(2018-13874), P.Uzm.Çvş. Mehmet Ali BOZKURT(2019-5286), P.Söz.Er Hasan Hüseyin KESKİN (2021-10126) (6 personel) yaralanmıştır.
4. Yaralılara ilk müdahale yapılmış, tahliye çalışmaları devam etmektedir.”
Sizin için isimleri bold yazılmış bu çocuklar 20’li yaşların başında ve adlarını okuduktan birkaç saniye sonra unutacağınız çocuklar.
Ama aslıda binbir emekle ve belli ki binbir yoklukla büyütülmüş, gelecekleri için umutlar beslenmiş, hayaller kurulmuş, hayaller kurmuş bebeler.
Ölümlerinde kimlerin bir zerre sorumluluğu var ise eğer…
Allah hepsini kahretsin…
Hafızalardan silinmesi gereken bir dönemi yaşıyoruz
Türkiye, bundan 20-30 yıl sonra hâlâ bugünkü anlamda var ise eğer, zannederim bu dönemleri hafızasından silmek için her şeyi yapacak ve “Biz millet olarak insanlıktan nasıl bu kadar uzaklaşmışız” diye çözmeye çalışacak o günkü nesiller.
Bakın birkaç örnek vereyim.
Vereyim de birlikte utanalım.
Olay yeri Malatya.
Olayın kahramanı depremzede bir polis memuru.
Polis maaşı ile üç ağır özürlü evladını hayata tutundurmaya çalışırken, bir de Adıyaman merkezli deprem vuruyor.
Evleri oturulmaz halde, canlarını zor kurtarıyorlar.
Ve çocuklarının durumu nedeniyle de hayli zor durumda kalıyorlar.
Çeşitli kamu kurumlarına başvurup yardım istiyor.
En sonunda İBB zor durumdaki aileye el veriyor, bir süre bakımlarını üstleniyor.
Vay sen misin İBB’den yardım alan.
Özel durumuna rağmen, anında Malatya merkeze 1,5 saat mesafede bir yere tayin ediliyor. Gün içinde acil bir durumda çocuklarına ulaşma ihtimali ortadan kalkıyor.
Bu tayinin normal sıradan bir tayin olmadığı da belli.
Çünkü söz konusu memur, şimdiye kadar her sene valilik tarafından Engelliler Günü’nde engelli çocukları olan tüm polislerin vali ve emniyet müdürü tarafından davet edildiği etkinliğe de davet edilmiyor.
Böylesine bir insafsızlık bu dönemin ürünü olarak kayıtlara geçiyor.
Bir başka rezalet yine Milli Eğitim Bakanlığı’ndan geliyor. Yeni bir ders koyulmuş.
Türk Sosyal Yaşantısında Aile Yapısı adı altında bir sapkınlık dersi.
Berdel, ölen kardeşin eşiyle zoraki evlenme, beşik kertmesi, birbiriyle evlenen iki kişinin eski eşlerinden olan çocuklarının da birbirleriyle evlendirilmesi gibi pek çok sapkınlık, bu dersle 13-14 yaşında çocukları sanki normal bir şeymiş, sıradan ve olması gereken bir şeymiş gibi ders olarak okutuluyor.
Milli Eğitim Bakanlığı eli ile sapkınlık normalleştiriliyor. Toplum sağlığı için engellenmesi gereken akraba evliliği neredeyse teşvik ediliyor.
Bu gidişle sonunda çocuklarımızı korumanın tek yolu olarak okula yollamamak olacak.
Gelecek kuşaklar bu sapkın eğitimi tarih derslerinde okudukça, “Dedelerimiz de amma sapıkmış” diyecekler.
Dedelerinin sapık değil, böyle bir döneme denk gelen şanssızlar olduğunu bilmeyecekler!
NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?
Ders kitapları utanç kitapları haline getirilmediği zaman.