FAİLİ MEÇHULLER DOSYASI /// ERGÜN DİLER : Ateş hattı

metin, elektronik donanım, bilgisayar, insan yüzü içeren bir resim

Açıklama otomatik olarak oluşturuldu

ERGÜN DİLER : Ateş hattı

11 Mayıs 2024

BUGÜN de dün bıraktığımız yerden yani SİNAN ATEŞ suikastından gidelim. Siyasi hesaplara ve benzer suikastlara bakalım. Daha doğrusu sadece SABANCI cinayetine odaklanalım.
KURGUYU yapan aklı anlamak için varılacak yeri nasıl hesap ettiklerini çözmek için bu şarttı.
Binlerce kez yazdığım gibi TÜRKİYE gibi büyük bir gücün dünya üzerindeki konumu çok değerlidir. NEREDE KİMİNLE YA DA KİMLERLE DURACAĞI pek çok sorunun cevabını barındırır. İçeride siyaset aslında bu nedenle yapılıyor!
Partilerin aksiyonlarının altında yatan motivasyon budur. DIŞARISI da yani DIŞ GÜÇLER dediğimiz odak da gücü yetiyorsa suikastlarla ekonomik operasyonlarla denklemi bozar. Kendi lehine bir tablo meydana getirir. Mesele budur.
Açalım isterseniz…
Başkan Erdoğan ile kurucu arkadaşı Abdullah Bey aynı partide yan yana omuz omuza yol yürüse de aynı politikaları savunmuyorlardı.
Deniz Bey ile Kemal Bey’in savunmadığı gibi, İmamoğlu ile Özgür Özel’in savunmadığı gibi, Türkeş ile Devlet Bey’in savunmadığı gibi… Her partinin içi böyleydi. İKİ EKOL ruh ve vücut bulurdu. İsimleri çoğaltmama gerek yok. Amacım tabloyu anlatmak.
DIŞ POLİTİKA VE EKONOMİK POLİTİKALAR belirleyicidir.
KONU BUDUR. Bütün mücadele, itiş kakış, tasfiye, yüceltme, ittifak dağılma bu kapsamda gerçekleşir.
NET!
Türkiye gibi odak bir ülkedeki TABLONUN değiştirilmek istenmesi kadar doğal bir hamle olamaz. DIŞARISI bunu ister.
SUİKASTLAR bunun için vardır.
Ortadan kaldırıldığında meydana gelecek infialin ince hesapları üzerinden sonuçlara ulaşılmak istenir. Amaç DIŞARISININ hesabını bozan YERLİ UNSURLARI biçmek, kenara itmek, tasfiye etmektir. Dün de yazdığım gibi SİNAN ATEŞ suikastını kurgulayan akıl, burada yazılıp çizilmeyen daha büyük bir hesabın içindeydi. İsterseniz bugün oraya yolculuk yapalım…
Önce SABANCI SUİKASTI ile birkaç hatırlatma yapmam şart…
Rahmetli Özdemir SABANCI, her yerde görebileceğiniz her an karşınıza çıkabilecek bir isimdi.
Büyük bir ailenin önemli üyesiydi.
Kararı verenler en korunaklı en güvenli yerde tetiğin çekilmesini istedi. Asıl mesaj buydu. Bir terör örgütü üyesi oldukları ışık hızıyla belirlenen isimler de, KAMERALARIN EŞLİĞİNDE SABANCI MERKEZİNE giriyordu. Olayın yaşandığı kata çıkıyorlardı. Cinayet işleniyor, televizyonlar canlı yayına geçiyor, gazeteciler manipüle ediliyor, ZANLILAR deşifre oluyordu.
Zaten paylaşılan veriler arasında ilk sırayı ZANLILARIN GİRERKEN KAMERADAKİ görüntüleri alıyordu! İyi güzel de girenlerin ÇIKARKEN GÖRÜNTÜLERİ yoktu! Peki o zaman neden GÜVENLE ÇIKTIKLARI GİZLİ BÖLÜMDEN NEDEN GİRMİYORLARDI DA KAMERAYA yakalanıyorlardı!
Soru bu! Cevap yok. Devam.
ZANLILAR SABANCI’yı katlediyor ve kaçıyordu. Ve görgü tanıkları da kurşunların hedefi oluyordu. Kameralara yakalanmış insanlar neden görgü tanığı istemiyordu? Soran yoktu.
Sormazdık! Ezberler her işimizi görürdü. Oysa bilmediğimiz isimler olay yerindeydi ve kurşunlar üzerinden ülkenin sermayesine büyük bir mesaj veriliyordu. ANA POLİTİK KONULARDAN UZAK DURMALARI İSTENİYORDU. Açmaya gerek yok. Mesele buydu. Sonuç alındı.
İstenilen oldu. Dün de yazdığım gibi siyasi suikastlar bu nedenle kurgulanırdı. VE YABANCILAR BAŞROLDE OLURDU! Doğru soruları soramadığımız için de küçük cevaplarla devam etmek zorunda kalırdık. Sinan Ateş cinayetine geldiğimizde durum bambaşkaydı!
Kurgunun sahibi AKIL herkesin görülmesini, senaryo içinde bilerek ya da bilmeyerek rol alan, almak zorunda kalan her ismin, izlerin açık, şeffaf olmasını ve her şartta MHP’ye uzanmasını arzuluyordu.
Konu MHP olduğu kadar AK PARTİ’ydi! Konu Devlet Bey olduğu kadar Başkan Erdoğan’dı.
Anlaşılmayan da buydu. Sinan Ateş gibi bir milliyetçi, temiz, vatansever, sevilen, saygı duyulan, iyi bir aile babasının seçilmesinin amacı sonuçlarının güçlü olması içindi.
Önceki güne kadar BİR AUDİ aracın tetikçinin hizmetine sunulduğu bilgisi vardı. Görüntülü kayıt sisteminden kaçınmadıkları için gerçek tüm çıplaklığıyla ortadaydı. Dün ikinci bir araç iddiası daha gündeme geldi.
İki aracın görüntüleri ortadaydı.
İstenildiği gibi iki araç da, MHP ve ÜLKÜ OCAKLARI’na giden, ulaşan yolu sonuna kadar açıyordu. Saklanan, saklama gereği duyulan küçük bir nokta bile yoktu. Şaka gibi!
Ankara’da gün ortasında çok sevilen sayılan etkili MHP’li bir isim katlediliyor, ancak kimse bir şeyi gizleme gayreti içinde olmuyordu.
SABANCI cinayetinde GÖRGÜ tanığı bile bırakılmazken, burada tüm mahalle işin tam göbeğindeydi.
Bu akılla izah edilecek bir durum değildi. Belki kimse konuşmak istemiyor ancak YABANCI BİR İSTİHBARATIN kurguladığı bir suikastla karşı karşıya kalınmıştı.
Siyasi hedefleri açısından dün yazdığım gibi ilk durak CUMHUR İTTİFAKI’NI dağıtmaktı. Ancak dağıtırlarsa ne olacaktı? İşte orası da kurgulayanların becerisi ile ilgiliydi.
AK PARTİ ile MHP, Başkan Erdoğan ile Devlet Bey bir YOL ARKADAŞLIĞI başlatmışlardı.
Küresel ya da bölgesel kararlara MİLLİ çerçeveden bakıyorlardı.
Özgür Özel de buna dahil olmak ister gibi davranıyordu. Bakacağız…
Sinan Ateş olayındaki tüm izler MHP’yi gösterir hale gelince, getirilince Devlet Bey zora düşecekti. Düştü de…
Ortağı AK PARTİ bunu izah edemeyecekti. Edemedi de…
İki parti içinde huzursuzluk başlayacaktı. Başladı da…
Üzerine yerel seçim yenilgisi gelince önce CUMHUR İTTİFAKI’NDAKİ ELEKTRONLARI AYIRACAKLAR sonra da ayrılanları tasfiye edeceklerdi.
Bence son yıllardaki en büyük operasyon buydu. Suikast öncesi ve sonrası itibariyle büyük bir akıl devredeydi. Hesaplar hiç konuşulmuyordu. ZANLI olarak anılan bir siyasi tablo çıkartılıyordu!
Doğru mu? Kesinlikle…
Kuantum DOLANIKLIK teorisindeki gibi AK PARTİ ile MHP devamlı irtibat halindeydi. 7 Haziran 2015’ten bu yana… Sınır içi sınır dışı irtibat yüzde yüzdü!
Bunun sonlanması, bitirilmesi amaçlanıyordu. Bu elde edildiği an Tayyip Bey’i tasfiye etmek hiç zor olmayacaktı. Varılmak istenen hedef farklı, konuşulanlar çok farklıydı.
Örnek olsun açıklayıcı olsun diye “SABANCI SUİKASTINI” aktararak Sinan Ateş olayına geldim. Gelinen noktada MHP kendi içinde büyük sorun yaşıyordu yaşayacaktı. İsimler ve ilişkiler ortadaydı. AK PARTİ “ORTAK” olarak buna sırtını dönemezdi. OY kaybı muhtemeldi. Her iki partide bu sorunları içlerinde yaşayacak ve sancı meydana gelecekti. Küresel ve bölgesel hesaplara uygun hale getirilmek istenen İKTİDARIN ve ortağının çok şeffaf olarak devam etmesi KARANLIK ALAN bırakmaması gerekirse tasfiyeyi kendi içinde yapması oyun bozucu bir hamle olurdu. Olayın üzerindeki hassasiyet sürdüğü sürece SIZINTILAR sürecekti.
Her gün “BU DA GİZLENMİŞ” duygusu pompalanacaktı. Kitleler yönlendirilecekti. “Böyle ülkeye YABANCI YATIRIMCI mı gelir” noktasına kadar iş götürülecekti.
Bence asıl hedef Başkan Erdoğan’dı… MHP üzerinden geliniyordu. İTTİFAK dağılsa, Devlet Bey de giderdi! Kalamazdı.
Tek başına kalan Erdoğan daha kolay hedef olurdu. Tasfiye söz konusu olur, en kötü talep edilen politikalara uyumlu hale gelmesi sağlanırdı. Siyasi hedefi tespit ettiğiniz an meselenin özüne ulaşmak kolaydı. Bir de böyle bakın olaylara… Bence…