Amerikan donanması ve müttefikleri Ensarullah’ı neden durduramıyor ???
02/07/24
Yazar: Keith Johnson, Jack Detsch
“Küçük ve yoksul bir ülke olan Yemen’deki küçük bir grup nasıl oldu da küresel ekonomiyi ürkütmeyi ve dünyanın en büyük donanmalarından bazılarını şaşırtmayı başardı?”
***
YDH – Amerikan Foreign Policy dergisinde Keith Johnson ve Jack Detsch’in imzasıyla “Why can’t the U.S. Navy and its allies stop the Houthis?” başlığıyla yayımlanan makalede, Batı donanmalarının Kızıldeniz ve Aden Körfezi’nde neden Yemen direnişine karşı başarısız olduklarına dair uzman değerlendirmelerine yer veriliyor.
Yemen’deki Ensarullah’ın Kızıldeniz’deki deniz trafiğini ciddi şekilde aksatmaya başlamasının üzerinden altı aydan fazla bir süre geçtikten sonra, küresel deniz taşımacılığı gecikmelerin, düzensizliklerin ve yüksek maliyetlerin daha da kötüleştiği yeni bir normalle yüzleşmek zorunda kaldı.
Bu durum, ABD, İngiltere ve Avrupa donanmalarının Ensarullah’ın oluşturduğu tehdidi etkisiz hale getirmek ve ticari deniz taşımacılığının güvenliğini yeniden tesis etmek için tüm bu süre boyunca gösterdikleri çabalara rağmen gerçekleşti.
Dünyanın önde gelen donanmalarının bir grup isyancıyı bastırmakta zorlanıyor olması, hem deniz gücünün faydası hem de Çin gibi büyük bir rakiple gelecekte yaşanacak herhangi bir hesaplaşmada yükü taşıması beklenen Batılı donanmaların yeterliliği hakkında acı verici sorular ortaya çıkarıyor. ABD Donanması, İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana karşılaştığı en keskin savaşın içinde olduğunu kabul ediyor.
Almanya’daki Kiel Üniversitesi Deniz Stratejisi ve Güvenliği Merkezi ve Güvenlik Politikası Enstitüsü’nde denizcilik uzmanı olan Sebastian Bruns, “Ensarullah oldukça zorlu bir güç olduğunu ispat etti. Bu, daha büyük bir cephaneliğe sahip olan ve Batı koalisyonunun başını gerçekten ağrıtabilecek bir devlet dışı aktör. Bu şimdilik en üst seviye ve donanmaların bu seviyede idame sorunu yaşaması gerçekten endişe verici,” dedi.
Şu anda Yemen’i fiilen yöneten Ensarullah, Süveyş Kanalı’na açılan Bab el-Mendeb’deki ölümcül tüneğinden, görünüşte İsrail’i Hamas’la savaşı konusunda baskı altına alma kampanyasının bir parçası olarak geçen yılın sonlarından bu yana sivil ve donanma gemilerini hedef alıyor. Büyük konteyner gemileri, dökme yük gemileri, petrol ve doğalgaz tankerleri de dahil olmak üzere ticari gemiler, Afrika’nın dibinde daha uzun ama daha güvenli bir yolculuğu tercih ederek hızla Kızıldeniz’den kaçtı.
Ancak bu aksaklıkların uzun sürmesi beklenmiyordu, özellikle de Batılı donanmaların güvenliği sağlamak için olay yerine gelmesinden sonra; ABD-İngiliz ortak konuşlandırması duyurulduğunda nakliyecilerin sigorta primleri aslında biraz düştü. Ve devam eden kampanyaya rağmen nakliye maliyetleri ilkbaharda sakinleşti.
Fakat aradan sekiz ay geçtikten sonra deniz taşımacılığındaki aksaklıklar aniden çok daha kötü bir hal aldı. Haziran sonunda Ensarullah’ın saldırıları bir geminin batmasına neden oldu – saldırılara başladıklarından beri ikinci kez – ve bir diğerine de zarar verdi. Saldırı teşebbüslerinin ve başarılarının listesi bir yıl öncesine kadar uzanıyor; ABD Merkez Komutanlığı’nın (CENTCOM) kamuoyuna yönelik mesajlarında neredeyse her gün Amerikan gemilerinin insansız hava araçlarını, füzeleri ve mürettebatsız botlarını püskürttüğüne dair haberler yer alıyor. Gemisavar füzeleri büyük bir etkiyle kullanan Ensarullah, şimdi de insansız botlara giderek daha fazla başvuruyor.
Tüm etkiler geçtiğimiz ay Transworld Navigator’a zarar veren patlamalar kadar görünür olmasa da yine de acı verici. Mısır için önemli bir gelir kaynağı olan Süveyş Kanalı’ndan geçişler en az yarı yarıya, tonaj ise daha da fazla azaldı. Gemilerin uzun yoldan gitmesi zaman ve para kaybına yol açıyor ve bu arada teknelerin bağlanması herkese pahalıya mal oluyor.
Sonuç olarak, S&P Global Commodity Insights’a göre, bir nakliye konteynerinin maliyeti ortalama 1600 dolar civarından 5 bin doların üzerine çıktı. Fiyatlar şu anda bu yılın başlarında Kızıldeniz paniğinin zirvesinde olduğundan daha yüksek. Birkaç ay önce olağan gemi bolluğunun kazançları engelleyeceği uyarısında bulunan büyük denizcilik şirketleri şimdi para içinde yüzüyor; Maersk, Ensarullah’ın piyasada neden olduğu sıkışıklık sayesinde kâr görünümünü artırdı.
S&P Global Market Intelligence tedarik zinciri araştırma müdürü Chris Rogers, bir konteyner gemisi Afrika’nın etrafından dolaştığında, yolculuğa 10 gün, çok fazla mil ve çok fazla yakıt ekleyerek doğrudan nakliye maliyetini artırdığını söyledi. Rogers, “Ancak asıl mesele, tüm sistemdeki mevcut kapasiteyi etkin bir şekilde yüzde 6 oranında azaltması,” ifadelerini kullandı.
Ve tek sorun Ensarullah da değil. Panama Kanalı’nda bir süreliğine su tükendi. Asya’dan Avrupa’ya ve ABD’nin Batı Kıyısı’na kadar uzanan limanlarda aşırı yoğunluk yaşandı ve bu da bekleyen gemilerde büyük yığılmalara yol açtı. Nakliye firmaları ve perakendeciler, mallarının ellerine ulaştığından emin olmak için tatil sezonu için büyük siparişleri önden yükleyerek istemeden işleri daha da kötüleştiriyor ve zaten gergin olan nakliye piyasasına daha da zarar veriyor.
Rogers, “Tedarik zincirleri zamanla iyileşir, ancak olaylar bir gecede sönümlenmez. Bu kırbaç etkisinin ortadan kalkması altı ay ila bir yıl sürebilir,” diye konuştu.
Ancak küçük ve yoksul bir ülke olan Yemen’deki küçük bir grup nasıl oldu da küresel ekonomiyi ürkütmeyi ve dünyanın en büyük donanmalarından bazılarını şaşırtmayı başardı? Ticari deniz taşımacılığını tehdit eden haydutlarla mücadele etmek ABD Donanmasının doğuş sebebiydi.
Donanmalar -ABD, İngiltere ve dönüşümlü olarak bir grup Avrupa gemisi- Ensarullah’ın harekâtının neredeyse başından bu yana deniz taşımacılığını normale döndürmeye çalışıyorlar ama pek başarılı olamadılar; tehlikeli geçişi riske atan gemiler için savaş sigortası oranlarının çatışma öncesi seviyelere göre hala neredeyse yüzde 1000 oranında yüksek olması da bunun bir ispatı. Hatta bir sigortacının bu ilkbaharda, başka türlü teminat alamayan nakliyeciler için türünün ilk örneği olan özel bir savaş sigortası başlatması, Batı donanmasının varlığının piyasalara sükûnet getirmediğinin net bir işareti.
Norveç Armatörler Birliği’nin güvenlik ve acil durum planlaması direktörü ve ülkenin eski dışişleri bakan yardımcısı Audun Halvorsen, bu yüksek primlerin riskli transit için devasa kargo gemilerinin değerinin yaklaşık yüzde 1’ine denk geldiğini ifade etti. Ancak asıl hedefte olan gemiler İsrail, ABD ya da İsrail’i desteklediği düşünülen diğer ülkelerle bağlantılı olanlar. Halvorsen, “Gördüğümüz kadarıyla Çin, İran, Rusya ve Hindistan ile bağlantılı gemiler çok daha az ölçüde hedef alınmış durumda,” dedi.
Sorunun bir kısmı, iki deniz gücünün -bir yanda ABD ve İngiltere’nin ‘Prosperity Guardian’ı, diğer yanda Avrupa Birliği’nin ‘Aspides’ı- iki farklı misyona sahip olması. Anglo-Amerikan gücü tehditleri durdurmayı ve karada kaynağında vurmayı amaçlarken Avrupalılar, Ensarullah’a karşı savaşmadan ticari gemileri korumak için düz bir eskort görevine daha yakın durdular. İkisi de işe yaramıyor.
ABD ve İngiltere’nin Ensarullah’ın deniz taşımacılığını hedef alma kabiliyetini ‘azaltma’ çabası pahalı bir köstebek oyununa dönüştü. Ensarullah’ın başta umulandan daha hareketli olduğu ve İran tarafından daha iyi donatıldıkları ortaya çıktı, ayrıca ABD Donanmasının geçen hafta bir radar alanını imha etmesi gibi tesadüfi kazanımları devede kulak kaldı.
Denizcilik uzmanı Bruns, “Ensarullah’ın füze, roket ve gemisavar balistik füzelerden oluşan şarjörlerinde gerçekten şaşırtıcı bir derinlik var. Bu gerçekten önemli bir şey. İsrail-Hamas savaşı devam ettiği sürece Ensarullah’ın baş belası olmak için bir gerekçesi ve fırsatı var,” ifadelerini kullandı.
Konuşlandırmalar ve sürekli engellemeler, ABD Donanmasının kendi envanterini de tüketti. Kongre yardımcıları, ABD’nin Kızıldeniz’deki ABD eskort gemileri tarafından kullanılan standart hava savunma füzelerinden Ensarullah’ın insansız hava araçlarını ve füzelerini vurmaya yetecek kadar üretmediğini söyledi. ABD’nin mühimmat açığı hakkında samimi bir şekilde konuşmak için adının gizli kalması şartıyla konuşan bir yardımcı, “Yanma oranı orada olduğu kadar yüksek olduğu sürece, biraz daha tehlikeli bir konumdayız,” dedi.
Bunlar ayrıca pahalı da. Donanma ve Raytheon gibi tedarikçiler, Ensarullah’ın düşük teknolojili silahlarına karşı kullanmak üzere daha eski ve daha ucuz ikame silahlara yönelirken, yüksek teknolojili füzeleri gelecekte Çin ile olası bir savaşta kullanmak üzere ellerinde tutuyorlar.
Stratejik ve Uluslararası Çalışmalar Merkezi’nde kıdemli başkan yardımcısı ve uluslararası güvenlik programı direktörü olan Seth Jones, şunları söyledi:
“Hem bazı seyir ve balistik füzelerde ya da hipersoniklerde sofistike kabiliyetler isteyeceksiniz hem de insansız hava araçları için, bir milyon dolardan fazla Amerikan mühimmatını boşa harcamak istemeyeceksiniz (Kızıldeniz’deki bazı Avrupa gemileri tam da bunu yapıyor, Ensarullah’ın insansız hava araçlarını ve füzelerini ucuza düşürmek için pahalı hava savunma füzeleri yerine ucuz deniz silahları kullanıyor).”
Sonuçlara bakılırsa -gemiler güzergah değiştirmeye devam ediyor ve sigorta primleri yüksek kalmaya devam ediyor- ABD’nin yaklaşımı hedeflediği şeyi başaramadı. King’s College London’da denizcilik uzmanı olan Alessio Patalano, “Bunu aylarca yaptıktan sonra Ensarullah davranışlarını değiştirmediyse ve stokları hala oradaysa, hareket halindeyseler ve İran’dan destek alıyorlarsa, ‘Bunu gerçekten yapmalı mıyız’ diye sormanın zamanı gelmiştir,” diye konuştu.
İki kez uzatılan görev süresinin ardından evine dönecek olan ABD’nin tek filo gemisi USS Eisenhower’ın geçen hafta ayrılması bu misyona yardımcı olmadı. Onun yerini bir süre sonra USS Theodore Roosevelt alacak ama bu uçak gemisinin, Çin ile ABD’nin müttefiki Filipinler arasındaki son derece ciddi bir hesaplaşmanın ortasında Washington’un gücünü gösterdiği Güney Çin Denizi’nden çekilmesi pahasına.
Patalano, “Tanımlayamadığımız bir görevde ısrar etmek, bir uçak gemisini gerçek bir deniz geriliminin yaşandığı bir yerden çekmeyi nasıl haklı çıkarabilir?” yorumunu yaptı.
Ancak bu tür bir manevra, özellikle Kızıldeniz ve çevresinde seyrüsefer özgürlüğünü açıkça savunmaya çalışan Avrupa donanmaları tarafından hissedilen ikinci soruna işaret ediyor: Yapmayı planladıkları sınırlı görevi bile yerine getirmek için yeterli gemiye sahip değiller. Almanya’nın ‘altın standartlı’ fırkateyni Kızıldeniz’de birkaç ay geçirdikten sonra topallayarak uzaklaştı ve oradayken bir Amerikan insansız hava aracını düşürmeye çalıştı (ve başaramadı). Diğer Avrupa gemileri daha iyi performans gösterdiler, ancak Hint Okyanusu’ndan Süveyş Kanalı’na kadar sürekli koruma sağlamak için yeterli sayıda gemi yok.
Bruns, “Avrupalıların gerçek anlamda rotasyonel olarak konuşlandırabilecekleri yeterli sayıda geminin olmaması gibi gerçek zamanlı bir sorun var, dolayısıyla eskort görevinde bu boşluklar var,” diye konuştu.
ABD ve Avrupa’nın Kızıldeniz’in güvenliğini sağlama misyonunun görünürdeki başarısızlığı, deniz gücünün bugün küresel çapta karar mercilerini endişelendiren büyük güç savaşları gibi üst düzey görevler için faydasının sorgulanmasını gerektirmiyor. Amansız bir operasyon temposuna rağmen ABD, İngiliz ve Avrupa gemileri çok sayıda füzeyi durdurup imha etti ve kendileri hiç isabet almadı. Sadece ticari gemileri bu tehlikeli sulara geri çekmeyi başaramadılar.
Patalano, şu değerlendirmeyi yaptı: “Bu deniz güvenliği, deniz gücü ya da donanma gücüyle ilgili bir başarısızlık değil. Eisenhower ve ona eşlik eden saldırı grupları mükemmel bir performans sergiledi. Bu, politika ile bu deniz gücünü nasıl kullandığınız arasındaki kopuklukla ilgili. Eğer seyrüsefer özgürlüğünü güvence altına almaya çalışıyorsak, bunu başaramıyoruz.”
Ancak tüm bu yaşananlar, Avrupa’nın ve dünyanın büyük bir kısmının, küreselleşmeyi mümkün kılan ancak durup dururken ortaya çıkmayan denizlerin güvenliğini ne derece hafife aldığını bir kez daha ortaya koyuyor.
Bruns, “Hepimiz deniz güvenliğini hafife alıyoruz. Ancak denizde güvensizlik bir normdur ve güvenlik sadece denizlerde devriye gezen Batılı donanmalar tarafından sağlanır. Her zaman işlerin yoluna gireceğini düşünüyoruz ve bu benzersiz bir deniz körlüğü,” dedi.
Avrupalıların da tespit ettiği üzere, denizde bu tür bir güvenliği geri kazanmak için son on yıllarda yapılmayan ve yakın zamanda da yapılamayacak olan, donanma kapasitesine sürekli bir yatırım yapılması gerekiyor. Bruns’a göre güvenliği sağlamanın savunma bütçesini arttırmak gibi açık bir maliyeti var. Kızıldeniz’de aylarca süren kesinti gibi durumlar yeni normal haline gelirse, alternatif de öyle.
Bruns, “Kendimize şu soruyu sormalıyız: Ne düzeyde bir deniz güvensizliği ile yaşayabiliriz ve bunun maliyetini kim karşılayacak?” diye ekledi.