ARKEOLOJİ DOSYASI : Lidar Teknolojisi ile İpek Yolunun Kayıp Devasa Şehirleri Keşfedildi

Lidar Teknolojisi ile İpek Yolunun Kayıp Devasa Şehirleri Keşfedildi

Yazar: Erman Ertuğrul on 24 Ekim 2024

@ermanert

***

İpek Yolu’nda keşfedilen şehirler, Orta Çağ’da yüksek irtifalardaki yaşam hakkında nadir bir içgörü sağlıyor ve şaşırtıcı derecede büyükler.

Tugunbulak’ın kompozit lidar görünümü. C: SAIElab/J.Berner/M.Frachetti

İpek Yolu’nun bir parçası olarak gelişen iki şehir, drone ile yapılan LiDAR teknolojisi sayesinde haritalandı ve bu şehirlerin, bu dünyayı değiştiren yolun dağlık bölgesindeki en büyük şehirlerden ikisi, hatta bu yükseklikteki herhangi bir yerde bulunan en büyük şehirlerden ikisi olduğu ortaya çıktı.

İpek Yolu, yalnızca ticari malların değil, aynı zamanda teknoloji ve fikirlerin de Avrupa ile Çin arasında ve aradaki her yere ulaşmasını sağlayarak modern dünyanın oluşumuna katkıda bulundu. Kağıt ve pusula gibi araçlara erişim, Avrupa’nın Karanlık Çağlardan çıkmasına yardımcı oldu, ancak bu yolculuk kolay değildi.

Yol üzerinde bir geçiş noktası olarak hizmet vermenin ekonomik faydaları şehirlerin kurulmasını sağladı. Doğu ile Batı arasındaki ticaret gemilerle yapılmaya başlandığında bu şehirlerin birçoğu geriledi ve bazıları unutuldu, fakat başka yerlerdeki tarihçiler bu şehirlerin çevredeki alanlar için önemini hafife almış olabilir.

(İlgili: İpek Yolu’nun Ana Güzergahı, 4000 Yıl Önce de Kullanılıyordu)

Özbekistan’ın doğusundaki dağlarda yer alan Tugunbulak ve Taşbulak, deniz seviyesinden 2.000 ila 2.200 metre yükseklikte gelişti; Lhasa’nın çok altında ama Katmandu’nun üstünde ve Peru’daki Machu Picchu ile benzer bir yükseklikteydi. Ancak bu şehirler terk edildikten sonra doğa tarafından geri alındılar, ta ki Washington Üniversitesi’nden Profesör Michael Frachetti ve Özbekistan Ulusal Arkeoloji Merkezi’nden Farhod Maksudov, bilgisayar modellemesi yardımıyla dağlar arasında olası güzergahları yürüyerek izleyene kadar.

Bu drone görüntüsünün de ortaya koyduğu gibi, Tugunbulak yaşamak için umut vadeden bir yer gibi görünmüyor, ancak görünüşler aldatıcı olabilir. C: Michael Frachetti

Sırasıyla 2015 ve 2011 yıllarında şehirlerin izlerine rastlayan ikili, şehirlerin zirve dönemlerindeki ölçeğini anlamak istediler ve bunu ortaya çıkarmak için bir ekip liderliğinde dronlar kullandılar.

LiDAR (ışık algılama ve radar) teknolojisi, yağmur ormanları tarafından ele geçirilmiş Maya şehirlerini ortaya çıkarmada kullanılmıştı ve ekip, bu teknolojinin yapraklar kadar toz ve otları da nüfuz edebildiğini gösterdi. Yüzeyde görünen sadece birkaç höyük varken, LiDAR şehirlerdeki binaların, tahkimatların ve açık alanların ana hatlarını ortaya çıkardı. Tugunbulak, zirve döneminde 120 hektarlık (300 dönüm) bir alanı kaplıyordu. Bu, arabalar ve trenlerle büyüyen modern şehirlerin standartlarına göre küçük görünebilir, ancak o dönemde nadir görülen bir durumdu.

Frachetti, “Bunlar, Orta Asya’da, özellikle de düşük rakımlı vahalardan daha zorlu yüksek rakımlı bölgelere doğru çıktığınızda önemli kentsel merkezler olmalıydı. Genellikle İpek Yolu ticaretine ve hareketine engel olarak görülen dağlar, aslında etkileşim için önemli merkezlere ev sahipliği yapıyordu. Hayvanlar, madenler ve diğer değerli kaynaklar muhtemelen bu şehirlerin refahını sağlıyordu” diyor.



2022’de Tugunbulak’ta çanak çömleklerin ortaya çıkarıldığı ön kazı. C: Michael Frachetti

Maksudov ise, “Bu yerleşim, düşük rakımlı yerleşik kültürlerden büyük ölçüde farklı, kendine özgü bir maddi kültüre sahip karmaşık bir kentsel yapıya sahipti. Tugunbulak’ta […] bin yıldan uzun bir süre önce yaşayan insanların göçebe çobanlar olduğu ve kendilerine özgü, bağımsız bir kültür ve siyasi ekonomiyi sürdürdükleri açık” diyor.

LiDAR verileri, iki şehrin 3B modellerine dönüştürüldü, ancak araştırmacılar, klasik arkeolojik kazılar yapılmadan birçok alanın işlevi hakkında yalnızca tahmin yürütebileceklerini belirtiyor. Yine de Tugunbuluk’ta bir zamanlar kale olan alanın çevresinde 3 metre kalınlığında sıkıştırılmış toprak duvarların kalıntıları var. Şehirler zengin demir cevheri damarlarının yakınında bulunuyor. Frachetti, bunun cevherin çeliğe dönüştürüldüğü bir fabrika içerdiğini ve 6. ile 11. yüzyıllar arasında ticaretin yanı sıra şehrin ana zenginlik kaynağını temsil ettiğini düşünüyor.

Frachetti, “İpek Yolu sadece Çin ve Batı’nın son noktalarından ibaret değildi. Orta Asya’da büyük siyasi güçler devredeydi. Ağın karmaşık merkezi aynı zamanda bir yenilik kaynağıydı” diyor.



Bugün Tugunbulak, doğal olabilecek bir dizi tepe gibi görünüyor, ancak bunlar bir zamanlar dünyanın en büyük yüksek rakımlı şehirlerinden birini gizliyor. C: Michael Frachetti

Taşbulak, Tugunbuluk’un yaklaşık onda biri büyüklüğündeydi ve yüksek rakımlı ilk kentsel arkeolojik kazı alanlarından biri oldu. Yazarlar, şehir planının genel olarak dönemin düşük rakımlı şehirlerine benzediğini, ancak bir büyük istisna olduğunu belirtiyor: Tahkimat duvarlarının dışında yerleşim alanlarının olmaması. Yazarlar, insanların bu savunma yapıların dışında yaşadığını, ancak bunu sadece mevsimlik olarak, yazları göçebe olduklarını ve bu yüzden geride çok az iz bırakan yurtlarda yaşamış olabileceklerini öne sürüyorlar.

Tugunbuluk, Taşbulak’tan sadece 5 kilometre uzaklıkta, fakat burada henüz fazla kazı yapılmadı.

Yazarlar, bugün dünya nüfusunun yüzde 3’ünden daha azının 2.000 metre rakımın üzerinde yaşadığını ve bunun tarım için sınırlı fırsatlar ve aşırı mevsimsellikten kaynaklandığını belirtiyor. Tarihsel olarak da durum böyle olmuş olabilir, ancak bu yüksekliklerde hızlı erozyon ve antik şehirlerin aranmasındaki önyargılar algılarımızı çarpıtmış olabilir.

Ekip, hala keşfedilmeyi bekleyen daha fazla dağ şehri olduğuna inanıyor. Özbekistan’da dronlar sınırlı bir şekilde kullanılabiliyor ve bu araştırma için özel izin alınması gerekiyordu. Yazarlar, bu araştırma ile ülkenin tarihinin bir kısmını yeniden ortaya çıkardıklarını gösterdiklerine göre, benzer süreçleri henüz bilinmeyen yerleşimleri keşfetmek için kullanmayı umuyorlar.