İSTİHBARAT DOSYASI /// YAHYA BOSTAN : Haçlı dövmesi hangi duvara toslayacak ???

YAHYA BOSTAN : Haçlı dövmesi hangi duvara toslayacak ???

19/11/2024

***

Sanıyoruz ki… ABD-Çin gerilimi Trump’ın 2018’de ilan ettiği ticari savaşla başladı. Oysa bu bir sonuçtu. Arka planda görünmeyen, büyük bir istihbarat savaşı çoktan yürüyordu.

Çin, 2015 yılında istihbarat aygıtında kapsamlı bir dönüşüme gitti. Bu yeni yapılanma Pekin’in daha agresif bir dış politikaya yöneleneceğini gösteriyordu. FBI, aynı yıl, ABD şirketlerine karşı -çoğu Çin’den olmak üzere- ekonomik casuslukta yüzde 53 artış olduğunu açıkladı.

Nükleer silahlar, füzeler, denizaltılar, bilgisayarlar, askeri yönlendirme sistemleri, uydu iletişimi, termal görüntüleme kameraları, gece görüş gözlükleri ve daha fazlası için hassas ABD teknolojisi ele geçirilmişti.

ABD’ye tüm siber saldırıların en büyüğü, yine 2015 yılında gerçekleşti. ABD Personel Yönetim Ofisi’nin veri tabanına girildi. Geçmişte görev yapmış ya da günümüzde çalışan tam 21,5 milyon ABD hükümeti çalışanının kişisel verileri çalındı.

ABD buna karşın, Çin’e sızmak için bazı hamleler yaptı. Ancak Çin istihbaratı Pekin’deki ağı ortaya çıkardı ve 2017’de ABD istihbaratına çalışan 20 kişi tutuklandı ya da idam edildi (Daha fazla detay için CIA eski İKK Başkanı James M. Olson’un kitabına bakabilirsiniz: Casusu Yakalamak: Karşı İstihbarat Sanatı, Yeditepe Yayınları, 2021.)

***
Tablo böyle. Biz günümüze ve meselenin Türkiye’yi ilgilendiren kısmına gelelim.

Başkanlığının ilk döneminde Trump’ın Ortadoğu’da Küre İttifakı’nı kurma çabası ve Suriye’den çıkma hesabı ABD-Çin istihbarat savaşının zirveye çıktığı tarihlere rastlar. Trump, Çin’e odaklanmak istiyordu. Bu konuda da aceleciydi. Orta Doğu’da İsrail’in güvenliğini sağlayacak ve enerjisini Uzak Asya’ya harcayacaktı. Bu kapsamda İsrail için bölgedeki İran etkisi kırılacak, Lübnan ve Suriye’de tampon bölge oluşturulacaktı.

Kasım Süleymani’nin öldürülmesi tam da buna dönük bir hamleydi. Plan kapsamında Trump, Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak kabul etti. Filistin’i yok saydı. S. Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’ni de İsrail’le aynı küre etrafında buluşturdu. Biden yönetimi de farklı bir üslupla bu plana sadık kalmıştır.

Ancak hesapta olmayan üç gelişme ABD’nin takvimini güncellemesine neden oluyor. Birincisi Afrika’da patlak veren küresel güç mücadelesidir. İlk bu köşede okudunuz: ABD, DEAŞ’a Karşı Uluslararası Koalisyon’u Afrika’ya kaydırma hesabı yapıyor (Büyük Haber: İşte ABD’nin Yeni Hedefi, Ekim 2024). Dışişleri Bakanı Fidan, Yeni Şafak Genel Yayın Yönetmeni Hüseyin Likoğlu ile 11 Kasım’daki sohbetinde “Görev alanı Afrika’ya kaydırılmak isteniyor” diyerek bu bilgiyi doğruladı. İkinci gelişme Ukrayna Savaşıdır. Üçüncüsü ise 7 Ekim ve sonrası.

***

Oysa Trump’ın acelesi var. Gecikmeye tahammülü yok. Bu yüzden göreve gelir gelmez Ukrayna ve Orta Doğu’daki çatışmaları bitireceğini açıkladı (Trump’ın Afrika’ya yönelik yeni politikayı değiştirmesi beklenmemeli. Çünkü orada da Çin var).

Kabineye aday gösterdiği isimler, Haçlı dövmeleri ve irrasyonel, Evanjelik tandanslarıyla endişe yaratsa da, bu aceleyi açıklıyor. Bu isimlerin muhtelif konularda fikir ayrılığı var ama hepsi Çin konusunda uzlaşıyor. Bu yüzden Trump dediğini yapmaya çalışacaktır. Ama özellikle Orta Doğu’daki gerilimi nasıl bitirmek istediği, önemli bir soru işareti.

Beklenen özetle mevcut ABD-İsrail politikasının derinleştirilmesidir. Gazze ve Batı Şeria’nın ilhakıdır. Hizbullah’ın Lübnan’ın güneyinden çekilmesidir (Bu konuda amaçlarına yaklaşıyorlar). Yine Suriye’nin güneyinde tampon bölge kurulmasıdır (Lübnan’dan sonra sıra Suriye’ye geliyor). İran’ın buradan çıkarılması (Elon Musk’ın İran temsilcisi ile görüşmesi de bu planın diplomasi ayağıdır) ve İsrail-Körfez normalleşmesinin sağlanmasıdır.

Bu planda ABD yönetiminin Türkiye’den beklentisi “S. Arabistan liderliğinde bir Arap ittifakı kurulmasına ve İsrail-Körfez normalleşmesine köstek olmamasıdır.”

***
Kabineyle ilgili endişe çok ama Trump, İsrail’in istediği Gazze ve Batı Şeria projesini hayata geçiremeyebilir. Çünkü artık karşısında kolaylıkla yönlendirebileceği bir Küre İttifakı yok. Köprünün altından çok sular aktı. ABD, oyun planını S. Arabistan üzerine kuruyor ama istediğini alamayabilir.

7 Ekim’den sonra ABD’nin taleplerini “İsrail’e sağlanan güvenlik şemsiyesinin aynısını talep ederek” reddeden Riyad, Türk diplomasisinin iki devletli çözüm argümanını sahiplendi, İsrail’le normalleşme için ikinci şart olarak bunu öne sürdü.

Trump seçildikten sonra Riyad’ın alacağı yeni pozisyon önemliydi. Tam da bu sırada, geçtiğimiz hafta, Cumhurbaşkanı Erdoğan’la İslam İşbirliği Teşkilatı zirvesinde bir buçuk saat görüşen Veliaht Prens Muhammed bin Selman, İsrail’i ilk kez, soykırımla suçladı. Selman konunun önüne geleceğini görüyor ve Trump koltuğa oturmadan el yükseltiyor.

Yeni ABD yönetimi havuç-sopa taktikleriyle Riyad’ı istediği noktaya çekebilir. Ya da Türk diplomasisinin girişimiyle kalıplaşan iki devletli çözüm talepleri Trump’ın önünde bir duvar olarak yükselebilir. Trump’ın Çin acelesi var. Bu, iki devletli çözüm için bir şans olabilir.