NECDET ÖZEL’İN
MAHKEMEYE VERDİĞİ O KOMUTAN BÖYLE SAVUNMA YAPTI
Balyoz davasında yaşanan tutuklamalara tepki için istifa
eden eski Donanma Komutanı emekli Oramiral Nusret Güner, Twitter’dan eski
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel’e ‘hakaret’ ettiği iddiası ile
hakkında açılan davada beraat etti.
Odatv, Güner’in mahkemeye sunduğu savunmaya ulaştı.
Nusret Güner savunmasında “Bu Dava, TSK/ Deniz
Kuvvetleri’nin onurunu her şeyin üstünde tutan, bunu kendinden fedakarlık
yaparak gösteren bir Komutan ile; kendi şahsi zafiyetlerini, işgal ettikleri
Yüce Makamların arkasına sığınarak, gizlemeye çalışan Komutanların arasındaki
bir davadır” ifadelerini kullandı.
İşte Güner’in savunmasının tam metni:
“24. Asliye Ceza
Mahkemesi Başkanlığına/ Ankara
Genelkurmay Başkanı
Orgeneral Necdet Özel; 1 Haziran 2014 tarihinde gönderdiğim Twitter Mesajları
ile; “TSK MENSUPLARININ, KOMUTANLARINA OLAN GÜVENİNİ ZEDELİĞİM”
şeklinde özetlenebilecek iddia ile, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına hakkımda
şikayette bulunmuş; “Twitter’da, beni takip eden TSK personeli olmadığını,
beni gizlice takip ediyorlarsa da bunun Genelkurmay’ın sorunu olduğunu” belirtmem
üzerine, hata yaptıklarını anlamış olmalılar ki; suçlamanın vasfı
değiştirilmiş; bu kez yine aynı mesajlar ilgi yapılarak, suçlama
“GENELKURMAY BAŞKANI VE DENİZ KUVVETLERİ KOMUTANI’NA HAKARET ETTİĞİM”
iddiasına dönüştürülmüş ve nihayetinde de, Mahkemenizde hakkımda dava
açılmıştır.
Burada görüldüğü üzere,
konu; Anayasa’nın vatandaşlara tanıdığı “Düşünceleri özgürce ifade
etme” hakkına güvenerek, gerçek adresim ile açtığım Twitter hesabından
Halkımızı bilgilendirmek maksadıyla yaptığım açıklamalardaki ifadelerimin suç
unsuru taşıyıp taşımadığı değil; kamuoyuna açık Medya organlarında yaptığım
açıklamalarda benim cezalandırılmamı sağlayabilecek herhangi bir suç unsuru
bulamayan Genelkurmay Başkanı’nın aradığı fırsatı, beni örtülü olarak takip
ettiği ve sınırlı sayıda takipçimin olduğu Twitter’daki bahse konu mesajlarımda
bulduğunu değerlendirmesidir.
CEZALANDIRILMAM
KONUSUNDA ISRARINI ORTAYA KOYDU
Genelkurmay Başkanı,
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının, İfade Özgürlüğünü gerekçe göstererek verdiği
ilk “Kovuşturmaya Yer Yoktur” kararına itiraz ederek, benim
cezalandırılmam konusundaki ısrarını açıkça ortaya koymuştur.
Ben ise, Görevde iken,
Yasal Platformlarda ve İkili Görüşmelerimde Sorumlu Kişilere, TSK’ya kurulan
Deniz Kuvvetleri odaklı Kumpası kabul etmediğimi açıklamış ve kale alınmayınca
da, Donanma’nın onurunu korumak için istifa ediyorum diyerek; 41 yıl hizmetimin
sonunda, 1,5 yıl yaptığım Donanma Komutanlığı görevini, mesleğimin zirvesine
altı ay kala terk etmek ve TSK’dan ayrılmak zorunda kalmıştım.
Başta Başbakan ve
Genelkurmay Başkanı olmak üzere, Sorumluların Yargının arkasına sığındığı ve
herkesin bir şekilde sustuğu bir dönemde, ben KRAL ÇIPLAK diyerek, sınırlı
Medya olanaklarına rağmen, Halkı bilgilendirmek için yaptığım açıklamalarla,
TSK vasıtasıyla aslında Türkiye’ye Kumpas kurulduğunu ve bir ölçüde Vatana
İhanet Suçu oluştuğunu açık seçik ortaya koyuyordum.
SİLAH ARKADAŞLARIMIN
MASUMİYETİNİ HAYKIRIYORDUM
Özellikle suçlandığım 1
Haziran 2014 tarihli Twitter Mesajlarımı göndermemin hemen öncesinde; o güne
kadar siyaset dâhil farklı hiçbir konuya girmeden sadece Donanma’nın aldığı
büyük hasarı izah etmeye çalışıyor ve Silah Arkadaşlarımın masumiyetlerini
haykırıyordum. Buna rağmen, istifamın gerekçesini Türk Milleti’nden gizleyen ve
Başbakan Yardımcısının “herhalde kızı yüzünden istifa etmiştir”
şeklindeki açıklamasına da sessiz kalarak, istifam nedeniyle bana kurulan
komploya bir ölçüde destek vermiş olan; ben Halkımıza Gördüğüm Gerçekleri ve
İnandığım Doğruları açıkladıkça da; Toplumun diğer kesimlerinin sessizliğinden
de cesaret alarak, beni susturmak için, onurumu kıracak şekilde, TSK Sosyal
Tesislerine girişimi yasaklamakla başlayan bir dizi yaptırım uygulayan
Genelkurmay Başkanı Necdet Özel; nihayet, görüldüğü gibi, beni Türk Milleti’nin
karşısına, Sanık olarak çıkarmaya muvaffak olmuştur.
Bir Donanmanın Gücünü
belirleyen Personel, Materyal ve Eğitim Seviyesi olarak üç faktör vardır. Gemi
ve Silahlara sahip olmak tek başına yeterli değildir; eğer bunları
kullanabilecek eğitimli ve tecrübeli personel yoksa materyalin nitelik ve
niceliği fazla bir anlam ifade etmez. Hatta paranız varsa Materyale hemen sahip
olabilirsiniz, ama yeterli eğitim ve tecrübeli personele sahip olmak ise ancak
on yıllar gerekir. Son yıllarda Dünyanın sayılı Donanmalarından biri haline
gelen Türk Donanması, Kumpasın sonucunda, maalesef Klasik bir Harpte bile
kaybedilemeyecek derecede, çoğu Kurmay Albay ve Amiral olan, Eğitimli ve
Tecrübeli personelini kaybetmiştir.
Benim, bu gerçekleri
yaşayarak gören bir Donanma Komutanı olarak, zaten istifa etmemin nedeni olan
“Ne Olup Bittiği Gerçeği”ni Türk Milleti’ne açıklamam ve böyle büyük
bir kaybın Askeri bakımdan ilk sorumlusunun tabii ki TSK’nın başındaki Komutan
olduğunu ifade ediyor olmam, Genelkurmay Başkanı ile birlikte, onun üzerindeki
SORUMLULARI ve İLGİLİLERİ de rahatsız etmiş ve halen de etmeye devam
etmektedir.
Dış Güçlerin çok iyi
değerlendirebileceği Kumpas Sonucu oluşan gerçekleri, Türk Halkından
gizlemenin, ancak kendimizi kandırmak olduğunu çok iyi bilmesi gereken Genelkurmay
Başkanı’nın; bir taraftan beni susturmaya, diğer taraftan ise sanki hiçbir şey
olmamış gibi bir ortam yaratmaya çalışması, hatta nazire yaparcasına Donanma
Gemilerinde Denizci üniformasıyla, Medya’ya demeç ve görüntüler vermesi, onu
yerine getirmediği veya getiremediği Sorumluluklardan asla kurtaramayacaktır.
TOPLUMUN TÜM KESİMLERİ
SESSİZ KALDI
Bu vesile ile,
demokratik toplumlarda hiçbir zaman rastlanmayacak bir şekilde, Kumpas
Sürecinde Toplumun hemen hemen tüm kesimlerinin sessiz kalabildiğini; ancak
bunun nedeninin de kumpasın bir parçası olduğunu önemle belirtmek istiyorum. Bu
sessiz kalışın arkasındaki gerçek; İktidarın “Askeri Vesayeti kaldıralım,
Askeri Darbelere Karşı duralım” sloganına destek veren Muhalefet dâhil tüm
Siyasi Parti, Medya ve diğer Sivil Toplum Kuruluşlarının, bilerek veya
bilmeyerek, bir anda kendilerini “Askere Karşı durur” bir pozisyonda
bulmuş olmalarıydı. Bir şekilde Toplumun tüm kesimleri, hep beraber TSK’nın
İtibarsızlaştırılmasını Amaçlayan Oyuna gelmişlerdi. Hatta bu süreçte, Türk
Milleti; kendi içinden çıkan ve kutsal Peygamber Ocağı olarak kabul ettiği
TSK’nın Cami bombalayacağı yalanına dahi inandırılmaya çalışıldığı halde,
kimseden ses çıkmamıştı.
Kumpasın sonunda ise,
maalesef, Askeri Vesayetin kaldırılması bahanesine rağmen, Kara Kuvvetleri
değil, Cumhuriyet tarihinde büyük bir gelişme kaydeden Deniz Kuvvetleri on
yılların birikimini kaybederek Türkiye önemli ölçüde zarar görmüştÜ.
TSK’ya sahip çıkamayan
Komutanlarının yanında, SORUMLU İktidar ile; en azından sessiz kalarak Kumpas
Suçuna ortak olduklarının farkında olan İLGİLİ Muhalefet ve Medya; Ocak 2013’de
istifamı takiben gelişen süreçte; Gerçekleri Halkıma Açıklamak için çırpındığım
halde, benim susturulmam konusunda adeta işbirliği içinde bulunmuşlardır.
90 yıllık Cumhuriyet
tarihinde bir ilk olan böyle bir istifa için, ne Muhalefet ne de Medya’nın
“Ne Oluyor” diye bile sormaması, aslında bu işbirliğinin açık bir
göstergesidir. Hatta bugün, Kumpasın Sorumlu makamlarca itiraf edilmesinden
sonra aylar geçmesine rağmen, söz konusu SORUMLULAR’ın ve İLGİLİLER’in, halen
sanki hiçbir şey olmamış gibi hareket etmesi; Kumpas Faillerinin ortaya
çıkarılması için hiçbir ciddi çaba harcanmaması ve Kumpasın bu yönüyle, Türk
Milleti’nin dikkatinden kaçırılması sadece üzüntü verici değil, Türkiye
Cumhuriyeti Demokrasisi için hayati bir konudur.
Şu anda karşınızda
bulunduğum Dava ile ilgili olarak, ikamet ettiğim Büyükçekmece’de, 8. Asliye
Ceza Mahkemesinde, Mahkemenize iletilmek üzere ifademe başvurulduğunda, 57
maddeden oluşan 9 Haziran 2015 tarihli, “Türk Milletine Savunmamdır”
başlığı ile yaptığım açıklamada, tarafıma isnat edilen suçun oluşmadığını ve bu
noktaya nasıl gelindiğini açıklıkla ifade ettim. Burada tekrar ayrıntıya girmek
istemiyorum. Ancak, özetle vurgulamak isterim ki, suçlandığım 1 Haziran 2014
tarihli Twitter Mesajları bana aittir. Bu Mesajlar ile, hiçbir zaman
Genelkurmay Başkanı ve Deniz Kuvvetleri Komutanı Makamlarına hakaret etmeyi
amaçlamadım.
Bu ifadelerim;
Halkımıza Olayın Kumpas olduğunu ve Deniz Kuvvetlerinin büyük bir hasar
aldığını anlatmamı engellemek amacıyla beni susturmaya çalışan ve bunun için de
uyguladığı yaptırımlarla beni taciz ve tahrik ederek onurumla oynayan ve
vefasızlığın en ileri örneğini sergileyen Komutanlara hiçbir saygı duymadığımın
göstergesidir.
Ayrıca ve özellikle
belirtmek isterim ki, bu dava, Necdet Özel ile Nusret Güner arasında kişisel
bir dava değildir. Bu Dava, Deniz Kuvvetleri odaklı TSK ve dolayısıyla Türkiye’ye
kurulan kumpasa karşı gelerek istifa eden ve zamanında sorumluları uyaran 45.
DONANMA KOMUTANI ile; Deniz Kuvvetlerinin büyük Güç Kaybına uğraması ile
sonuçlanan kumpasa en azından ses çıkarmayarak veya olabilecekleri
öngöremeyerek Görevi İhmal Suçu işleyen, ancak bunu örtmek için de, Nusret
Güner’i susturmaya çalışan Necdet Özel dâhil TSK’nin Harbe Hazırlığından
sorumlu olan GENELKURMAY BAŞKANLARI’ nın arasındaki bir davadır.
BU DAVA NUSRET GÜNER’İN
YALNIZ BIRAKILDIĞI BİR DAVADIR
Bu dava, sadece Kumpası
bizzat kurgulayan ve destek verenlerin değil; destek vermediklerini iddia eden
Siyasi Partiler, Medya ve diğer Sivil Toplum Kuruluşlarının da; işlenen suçta
kendilerinin de payı olduğunu çok iyi bildikleri için, sessiz kaldıkları ve
Nusret Güner’i yalnız bıraktıkları bir davadır.
Bu Dava aldananların
daha yüksek makamlara getirildiği, aldanmayanların ise hapse sokulmaya
çalışıldığının kötü bir örnek olarak Gelecek Kuşaklara aktarılacağı bir
davadır.
Bu dava, Türkiye’nin
içinde düşürülmüş olduğu durumu doğru olarak tespit edebilecek ve bugün yaşanan
istenmeyen olayların kilidini açabilecek bir fırsat olan “Kumpas
Faillerinin Ortaya Çıkarılması” nın unutturulmasına veya geciktirilmesine
hizmet eden bir davadır.
Bu dava Terör Örgütü
mensuplarının değil, hayatını Ülkesine adayan bir Amiralin İstihbarat
Elemanları tarafından izlenmesine rağmen; kendi başının çaresine kendin bak
deyip, bu izlemeye yasal işlem yapmayarak Amiraline bile sahip çıkmayan; buna
rağmen personelinden kendisine güven duyulmasını bekleyebilen, üstelik emekli
olan o Oramiralini “Personeli Komutanlarına olan güvenini zedelemekle
suçlayabilen” bir Genelkurmay Başkanı’nın ısrarla açtığı bir davadır.
Bu Dava, TSK/ Deniz
Kuvvetleri’nin onurunu her şeyin üstünde tutan, bunu kendinden fedakarlık
yaparak gösteren bir Komutan ile; kendi şahsi zafiyetlerini, işgal ettikleri
Yüce Makamların arkasına sığınarak, gizlemeye çalışan Komutanların arasındaki
bir davadır.
Diğer taraftan
belirtmek isterim ki, açıklamalarımı Türk Milleti’ne ulaştıracakları beklentisi
ile, 9 Haziran 2015 tarihli Savunmamı; Toplumu temsil edebileceğini düşündüğüm
Siyasi Partiler, Medya Mensupları ve Sivil Toplum Kuruluşları dâhil onlarca
adrese gönderdiğim halde, gereken hassasiyeti gösteren, sadece İstanbul Barosu
ile ODA TV, Sözcü ve Cumhuriyet gazeteleri olmuştur. Bu vesile ile, bir çoğunun
Toplumu temsil edebileceği konusundaki beklentimde yanılmama rağmen, sınırlı
sayıda da olsa duyarlılık gösterenlerin halen mevcut olması, ümit ışığının her
zaman var olduğunu gösteriyor. Onlara şükran duygularımı sunuyorum.
“Benim güzel
Ülkemin içinde bulunduğu durum nedeniyle, gerçekler açık ve anlaşılabilir olsa
da, bu açıklamalarımın Türk Milletine tam ve doğru olarak ulaşamayacağını
biliyorum ve haklılığımın teslim edileceği beklentisi içinde de değilim; esas
AMACIM TARİHE NOT DÜŞMEKTİR.” şeklindeki değerlendirmemde maalesef ne
kadar haklı olduğum bir kez daha ortaya çıkıyor.
Bu dava ile direkt
ilintili olan “Türkiye Cumhuriyeti’ne kurulan Kumpas” ın sonucu
olarak, birçok genç bedenin bu Vatan uğruna toprağa düştüğü bugünlerde, 3-5 yıl
hapis istemiyle suçlandığım için Mahkemenize Savunma yapıyor görünmek
istemiyorum. Ben, Mahkemenizden beraatımı talep etmiyorum. Çünkü hem suçlu
değilim, hem de Mahkemenizin vereceği karara güvenmiyorum. Daha önce birçok kez
Yargıya niçin güvenmediğimi açıklamış; “Benim Yargıya güvensizliğimin
kabahati kimin? Acaba benim mi, yoksa bu duyguyu bir Donanma Komutanı’nda bile
yaratanların mı? Olayların gerçek yüzünün gizlendiği, toplum mühendisleri
tarafından yaratılan algıların öne çıktığı ve Yargı Sistemine büyük bir
güvensizliğin mevcut olduğu bu ortamda, sadece TARİH’İN YARGISINA
güveniyorum.” demiştim.
Donanma Komutanı’na, 14
yaşındaki kızı vasıtasıyla şantaj yapmaya kalkan bir Devlet’in Savcısı, 3 yıl
sonra bile, elini kolunu sallayarak dolaşabiliyorsa; Millet adına karar vermesi
gereken Mahkemelerin Hâkimleri, bilerek gerçek delilleri değil, sahte delilleri
dikkate alıyorlarsa; bir Ülkenin Yüksek Yargı Organlarından biri, bu 200 kişi
18-20 yıl hapsi gerektirecek kadar büyük bir suç işlemiş derken, diğeri bunlar
suçsuzdur diyebiliyorsa; bir Ülkeyi Yönetenler biz Yargıya karışamayız deyip
kısa sürede Yargı sistemiyle ilgili bir dizi yasal düzenleme yapabiliyorsa,
hatta “Savcı ve Hâkimler istediğini yapabilir, bir tazminat durumu ortaya
çıkarsa, gereken tazminatı onların yerine Devlet öder” mealinde bir kanun
çıkarabiliyorsa; benden Yargıya güvenmemi kim bekleyebilir!
Hakkınızda hiçbir
fikrim yok, bu nedenle Sizi tenzih ediyorum; ancak, birçok kez ifade ettiğim
gibi, hiçbir güven duymadığım Yargı Sisteminin bir parçası olan Mahkemenizin
karşısına mecburen geldim. Eğer; bu Mahkeme; Türk Milleti adına karar veriyor
ve beni suçlu görüyor ise, beni en şiddetli şekilde cezalandırmalıdır.
Vereceğiniz karar ne olursa olsun, benim güven duymadığım hiçbir Yargı Mercii
‘ne gitmemin de söz konusu olmadığını bilmenizi istiyorum.
ONURUMLA OYNANMAK
İSTENDİĞİNİN FARKINDAYIM
Türk Milleti’nin önüne
Sanık olarak konulmakla onurumla oynanmak istendiğinin farkındayım. Birilerinin
karşısında eğilmemi bekleyenler, bilmelidirler ki, ben de, sadece Milletimin
önünde eğilebilen ve gerektiğinde bu Vatan uğruna canını verecek olan, tarihi
şan ve şerefle dolu TSK’nin birçok Komutanından biriyim.
Mahkemeniz ne karar
verirse versin; TSK/ Deniz Kuvvetleri mensubu olmaktan her zaman gurur duyan
bir Asker olarak; ölünceye kadar, 13 yaşından itibaren 47 yıl boyunca giydiğim
Üniformamı her zaman Tertemiz ve Lekesiz olarak taşımış olmanın huzuru içinde
olacağım.
Bilinmesini istiyorum
ki; yaşamım boyunca tüm eylemlerimde, beni tek bağlayan husus “Mustafa
Kemal Atatürk’ün kurduğu ve bize emanet ettiği Türkiye Cumhuriyeti’nin
Güvenliği ve Türk Milleti’nin refahı” olmuştur ve böyle olmaya da devam
edecektir. Takdiri Gelecek Kuşaklara ve Tarihin Yargısına bırakıyorum.
Nusret GÜNER Oramiral
(E) T.C. Donanması 45. Komutanı”
Odatv.com
LİNK : http://odatv.com/necdet-ozelin-mahkemeye-verdigi-o-komutan-boyle-savunma-yapti-1510151200.html