İsmi bizde saklı bir İstihbaratçı ile Cemal Kaşıkçı
Olayı üzerinden örtülü operasyonları konuştuk
İstihbarat dünyasında CIA ve İsrail istihbaratının dünyanın her
yerinde operasyon yürüttüğü efsaneleri dolaşmakta, ancak ülkemizin güvenlik
unsurlarının dünyanın birçok yerinde yaptığı etkili operasyonlar hiçbir zaman
gün yüzüne çıkmamaktadır. İsrail’de yürütülen bir operasyonu, MOSSAD, operasyon
bittikten 6 ay sonra öğrenebilmiştir.
Böyle bir isimle, Cemal Kaşıkçı olayının teknik boyutu, gizli operasyonların
nasıl yürütüldüğü ve ülkemiz güvenlik aygıtının operasyonel yetenekleri üzerine
konuştuk.
Bu işte bir acemilik var
Hasan Mesut
Önder (HMÖ) – Gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın Suudi
Arabistan’ın İstanbul Başkonsolosluğunda, 13 kişilik Suudi suikast ekibi
tarafından öldürülüp, cesedi parçalanarak konsolosluktan çıkarıldığı iddiaları
var. Sabah gazetesinde, suikasta karışan kişilerin görüntüleri ve
kimlikleri haberleştirildi. Siz bir profesyonel olarak bu olayı nasıl
değerlendiriyorsunuz? Eğer bu eylemi Suudiler yaptıysa çok amatörce değil mi,
ayrıca suikastta üçüncü bir ülkenin rolü olabilir mi?
Cevap – İlgili gazetenin
geçmiş haberlerindeki ciddiyetini düşününce bu haber bana da biraz “garip”
geldi. Garip gelmesinin en önemli sebebi; bu eylemi, “yetenek – donanım ve
lojistik” bakımdan en yetersiz organizasyon yapsa bile bu kadar kötü bir iş
çıkartamazdı. Şayet haberde yazıldığı gibi Cemal Kaşıkçı, Suudi ekip tarafından
öldürüldüyse… Haberde suikastçıların tek tek fotoğrafları var. Ve hepsinin de
pasaport kontrolünde kameraya yakalanmış olması ya kötü bir tesadüf ya büyük
bir beceriksizlik ya da “haber dikkat çeksin” diye yapılmış acemice bir
çıkıştır. Hangisi olursa olsun ama hepsi birden olamaz. Amatörlük daha
yüzeyseldir. Otelde diş fırçanızı unutursunuz, mermi kovanlarını düşürürsünüz,
emir komutada sorun yaşarsınız, bunlar bir operasyonda yaşanabilir. Bunlar
amatörlüktür. Ama siz operasyon yapacağınız ülkede, o ülkeye girerken pasaport
kontrolünde resim vermeniz kesinlikle amatörlük değildir, bunun adı farklıdır.
Suudi Arabistan konsolosluğu nerede bilmiyorum ama oranın
krokisini bana verseler 40 dakikada hiç bir göze (dijital ya da insan)
takılmadan tüm konsolosluk personelini rahatlıkla çıkartırım o binadan… Basına
yansıyan Suudi suikast timi olduğu iddia edilen o 15 kişi, herhangi bir 15 kişi
de olabilir. Eğer Suudi İstihbarat görevlileriyse bunlar, adamlar fena halde
işi batırmışlar demektir. Yok, eğer değilse, gazetenin uydurmasıdır. Ama ister,
Suudi olsun, ister CIA, isterse Kongo Demokratik Cumhuriyeti, hangi devletin
hangi istihbarat görevlisi olursa olsun, böyle bir operasyon için bir ülkeye
giriliyorsa (o ülke neresi olursa olsun) çok spesifik durumlar dışında
“havaalanı – liman yada gümrük kapısı” kullanılmaz. Bir anda ülkeye girersin,
hemen işi yapar ve çıkarsın. Muhtemel ya da ortalama süre (tüm teknikler dâhil)
4 ila 9 saat arası sürer. 4 saat ideal bir süredir, 9 saat ise risklidir. 9
saatten sonra geçireceğin her dakika ise ipte cambazlık yapmak gibidir. Çok
şanslı biri değilseniz 9 saatten sonra yakalanmanız ise işten bile değildir.
Suikasta üçüncü bir ülkenin rolü hakkında şu an bir şey söylemek çok erken…
Henüz süreç devam ediyor.
HMÖ- İyi planlanmış bir operasyonun planlama, icra ve izlerin
temizlenme süreci nasıl işliyor? Yani kusursuz bir operasyon açma ve kapama
faaliyetleri nasıl olmak zorundadır?
Cevap – İlk ve en önemli parametre;
İstihbarattır. Bilgi olmadan operasyon açılması, karanlık bir odada tavuk
kovalamaya benzer. Ya şans eseri yakalarsınız ya da oturup hedefin size
gelmesini beklersiniz. Ama günümüz şartlarında bilgi olmazsa, hiçbir şey olmaz.
Operasyonu “açmak” için bilgiye ihtiyacınız var. Sağlam – temiz ve kirlenmemiş
bilgilere. Bu tabii uzun bir süreçtir. Bu konuyla ilgili uzman kişilerin
değerlendirme ve yorumlamalarıyla “operasyon açılır” Sonra operasyonun “icra”
kısmı devreye girer. Ki bu, en kısa olan süreçtir. Operasyona katılacak
görevlilerin yetenekleri, hâkim oldukları donanımları, yabancı dilleri, sosyal
ve beşeri durumları, hatta fiziksel görüntüleri bile çok önemlidir. Arap
Yarımadasındaki bir operasyona, Sarışın – Mavi gözlü bir görevlinin gitmesi ile
Kuzey ülkelerindeki bir operasyona esmer birinin gitmesi, ciddi ve ölümcül
sonuçlar doğurabilir.
İstihbaratımız inanılmaz yükselişte
HMÖ – Cumhurbaşkanı Erdoğan, açıkladığı yeni güvenlik doktrininde terör
kadrolarının önleyici ve ön alıcı saldırılarla kaynağında yok edileceğini
belirtti. Bu bağlamda Türkiye’nin PKK ve IŞİD gibi terör örgütlerine yönelik
nokta operasyon yapabilme kapasitesi nedir; ABD, Rusya, İngiltere ve İsrail
gibi devletlerle kıyaslandığında nasıl bir tablo ortaya çıkıyor?
Cevap – Türkiye’nin İstihbarat dünyasındaki yeri, son 20
yılda inanılmaz bir yükselişte. Bunda tabii ki mevcut hükümetin aldığı pratik
kararların faydası çok çok fazla… Başbakana bağlı olarak çalışan İstihbarat
Kurumlarının başbakandan bilgi sakladığı dönemler artık çok geride kaldı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dediği “önleyici ve ön alıcı” operasyonlarla terör
örgütü kaynaklarına direk yapılacak baskı, mutlakaki pozitif sonucu da beraberinde
getirecektir. Ve tabii ki; gelişen teknolojinin de bunda çok çok faydası olduğu
aşikârdır. Bizim en büyük eksiğimiz, istihbaratın önemini çok geç kavramış
olmamızdır. Soğuk savaş döneminde ülkeler istihbarat fonlarına devasa bütçeler
ayırırken, biz çok farklı alanlarda gayret göstermişiz. Bu da bizi oldukça
geriye atmıştır. Diğer yandan; CIA, MI6, MOSSAD, BND gibi kurumlara bakarsanız
19 YY. kadar uzanan bir geçmişleri vardır. Ancak bizim durumumuz öyle değildir.
Kemikleşmiş kurumsal yapıları ile de bizden biraz daha ileride oldukları da
ortadadır. Bu kurumsal yapı, çalışanlarına “güven” verir ki bu çok önemlidir.
Sürekli değişen hükümetler / ve koalisyonların etkileri istihbarat
teşkilatımızda da “kadrolaşma” olarak ortaya çıkıyordu. Ve tüm istihbarat
operasyonlarımızı “hantallaştırıyordu”. Bir başka husus ise; “gönüllülük
esasına” göre çalışan, birçok yabancı ülkelerdeki vatandaşların da bu saydığım
istihbarat örgütlerine faydası çok çok fazladır. Ancak biz ne yazık ki bu
konuda da biraz geri kaldık. MOSSAD, Arjantin’de bir operasyon düzenlerken,
yerel Yahudi nüfusundan destek alabilirken ne yazık ki bizim bu imkânlarımız
hiç olmadı. Günümüze dönersek, karşılıklı bilgi alışverişinin yapılıyor olması
bile Türk İstihbaratının ne kadar başarılı olduğunu gösterir.
Hedef belirleme süreci
HMÖ – Deneyimlerinizden hareketle soruyorum: Türkiye düşmanı yabancı
bir devlet unsuru veya bir terörist, sizin hedefiniz haline nasıl geliyor, yani
hedefleri belirleme süreci nasıl işliyor?
Cevap – Türkiye düşmanı yabancı bir devlet unsuru veya bir
teröristin; bizim hedefimiz olması için, ilk önce milli güvenlik siyasetimize
muhalif bir tutumunun olması gerekir. Bu muhalif tutum dolayısıyla karar
vericiler, bu kişiler ve unsurlarla ilgili gerekli faaliyetlerin yapılmasını talep
eder. Bundan sonra durum yerinde gözlemlenir. Bu gözlem sonucunda hedefin kesin
bir tehdit olup olmadığına karar verilir. Ardından; bilgi toplanmaya başlanır.
Havada süzülen her bir bilgi bile çok önemlidir. Bu bilgiler küçük küçük
toplanır ve ilgili departmana iletilir. Yani burada ikinci aşama olan; bilginin
toplanması gerçekleşir. Bundan sonraki noktada iş biraz daha profesyonelleşir.
Oluşan bilginin birçok özelliğine bakılıp “gerçekliği” masaya yatırılır. Ki her
bilgi kabul edersiniz ki; gerçek değildir. Bilgi sağlam bir zemine oturtulmadan
önce bu konuda “yerinde” ve “canlı” olarak bilgi takibi yapılır. Tüm bu
bilgiler bir masada biriktirilir. Ve bir “yorumlama” raporu çıkartılır. Eğer ki
toplanan istihbarat sonunda “operasyon” yapılması gerekli görülürse, o zaman
düğmeye basılır. Ve ilgili istihbarat neticesinde en güvenli, en temiz ve sonuç
odaklı bir çalışma ile hedefe operasyon düzenlenir. Tüm bu işlem bazen yıllarca
sürer bazen yarım günde bitip operasyon için süreç başlar. Bilginin değerlendirme
– gerçeğe dönüşme ve “istihbarat” adını alma safhaları hiç şüphe yok ki,
yapılan operasyonlardan çok çok daha önemlidir. Operasyonu yapmak, baharda
ektiğiniz tohumdan ürünü almak gibidir. Bahardan bugüne kadar geçen sürece
bakıldığında birçok kişinin çabasını – emeğini – alınterini görürsünüz.
HMÖ – Operasyon için istihbarat üretim çarkı nasıl işler, üretiminde
karşılaşılan hatalar ve aksaklıklar nelerdir?
Cevap – Haber – bilgi asla bir istihbarat değildir. Her
haber, her bilgide işin sonunda mutlaka “istihbarata dönüşecek diye bir kaide
de yoktur. Bir haberin – bilginin, doğruluğu, kalitesi, kaynağın güvenilirliği,
gerçeklik payı, mevcut koşullar altında haberin ortaya çıkışı, gelişimi ve
yayılma süreçlerinin sonunda yorumlanmasının ardından, milli güvenlik için bir
tehdit oluşturuyorsa artık o “haber veya bilgi” değil “istihbarat” olmuş olur.
Ve üretimi de işte bu şekilde gerçekleşmiş olur. Burada yaşanan en büyük
aksaklık; “İnsan kaynaklı” haberlerdedir. “Açık” ya da “kapalı” her bilginin
kaynağı mutlaka ki insandır ve değerlendirmeden geçilmesi, telafisi mümkün
olmayan zayiatlara sebep olabilir. Ancak temelinde “insan faktörü” olan her
konuda “hata” payı ne kadar kaçınılmazsa, istihbarat üretiminde de o kadar
kaçınılmazdır. Bu noktada haberi değerlendiren – yorumlayan ve onu istihbarata
dönüştüren birimlerin hata yapma lükslerini en asgaride tutmaları
gerekmektedir. Eğer o biriminiz sağlam olursa orada üretilmiş her istihbarat,
yolunuzu aydınlatacaktır. Böylelikle karanlıkta kolaylıkla tavuğu yakalayabilirsiniz.
Ama on beş karanlık odası olan bir evin, odaların herhangi birinde, herhangi
bir tavuk olduğu bilgisiyle yola çıkıp her odada tavuk ararsanız, buna ne
elinizdeki personel, ne lojistik imkanlar, ne ikmal kanalları ne de zaman
yetecektir. Sizin elinize gelen kâğıtta; “Sağdan altıncı odada bir tane tavuk
var” yazıyorsa, siz direk o odaya gidip o tavuğu alıp çıkarsınız.
Pazarlık yok
HMÖ – PKK terör örgütünün üst düzey yöneticilerinden Fehman
Hüseyin’in ve diğer üst düzey teröristin öldürüldüğü haberleri çıktı.
ABD’nin YPG/PYD’yi stratejik kart olarak kullandığı bir dönemde Türkiye, ABD‘ye
rağmen operasyon yapabilir mi, yoksa bir pazarlık sonucu mu bu faaliyetler
yürütüldü, bu konuda neler söylemek istersiniz?
Cevap – Bağımsız bir devlet olarak Türkiye Cumhuriyeti
kendi bütünlüğünü bozan her türlü kişiye – birime ya da tehdide karşı operasyon
düzenler. Bildiğim kadarıyla bu durum sadece Büyük Britanya’ya bağlı ülkelerde
farklı. İskoçya’da İskoçya’ya karşı yapılan bir tehditte İskoçya önce İngiltere’ye
danışıp, sonra operasyon düzenleyebiliyor. Yani ABD değil tüm dünya arkasında
olsa bile, bize karşı oluşmuş bir tehdidin ortadan kaldırılması için kimseyle
pazarlık yapılmamıştır, yapılacağını da sanmıyorum.
HMÖ – Fırat Kalkanı operasyonunda Özel kuvvetler birliği öncülüğünde
bir operasyon yürütülüyor. Bu harekâtta Özel kuvvetlerin misyonu nedir, neden
başka birlikler tercih edilmedi de Özel kuvvetler seçildi?
Cevap – Hiç şüphe yok ki; Özel Kuvvetler Komutanlığı, Türk
Silahlı Kuvvetlerinin en elit birimidir. Neden böyledir? Özenle seçilmiş
muvazzaf personelin titizlikle ve uzun süre eğitimi sonucu oluşmuş, hata
payları sıfıra yakın olan bu birliğimize ilk katılım koşulu; “Gönüllü
olmaktır…” Ondan sonra geçecek olan çok zorlu bir eğitim sonucunda Özel Kuvvetler
saflarında göreve başlarsınız. Ve böyle günler için eğitilmiş olan
personelimizin böyle kritik bir operasyonda görev alması çok şaşırtıcı olmasa
gerek. Türk Silahlı Kuvvetlerimizin birçok özel eğitimden geçmiş birimi de bu
operasyonda bulunmaktadır. Deniz Kuvvetlerinin SAS / SAT timleri, Hava
Kuvvetlerinin Muharebe – Arama Kurtarma (MAK) birimleri de görevlerini eksiksiz
yerlerine getirmektedir. Fakat operasyonda spesifik olarak “savaş uçaklarımızın
hedeflerini vurabilmeleri için lazerleme” misyonu Özel Kuvvetler Komutanlığına
verilmiştir. Bu oldukça ciddiyet – dikkat – dirayet ve cesaret isteyen bir
iştir. Düşmanla ilk karşılaşacak olan, sıcak temasa girecek olan ve hatta
lazerleme noktalarını tam yerlerine uygun şekilde bırakacak olan birimin Özel Kuvvetler
Komutanlığı personeline verilmesi oldukça da isabetli bir karardır. Çünkü
bölgeyi, coğrafi özelliklerini, bölge halkını hatta bölge halkının yerel
dillerine bile hâkim olan TSK içinde tek birlik Özel Kuvvetler Komutanlığıdır.
HMÖ – ABD özel Kuvvetlerinin Suriye’de YPG unsurları IŞİD’e karşı
kullanmak için eğittiği biliniyor. Bu eğitim paketinin içinde neler var?
Örneğin bomba yapımı, sabotaj, suikast eğitimleri de bu programın içinde var
mı?
Cevap – Siz, her insandan bir asker yaratamazsınız. Ama her
insandan bir gerilla kolaylıkla yaratabilirsiniz. “Asker” olmak bazı erdemleri
de yanında getirir. Ama “gerilla” kültüründe bu erdemler listesinden hiçbir
maddeyi bulamazsınız. Ve gerilla üretmenin ilk kuralı; bir “sebep / amaç”
vermenizdir. ABD Özel Kuvvetlerinin bu amacı verdiğinden hepimiz eminiz. Ancak
bu amacın yanında karşınızdaki düşmanın yapısı da çok önemlidir: İdeolojik –
siyasi – beşeri ve kültürel yapısı… Bu maddeleri göz önüne koyduğunuzda
vereceğiniz eğitim de buna göre şekillenir. Eğitim şeklini, düşmanınızın temel
yapısına göre verirken düşmanla savaşacak olan gerillaların da içinde bulunduğu
koşullar önem arz eder. YPG unsurlarının “psiko analizine” bakarsak IŞİD’e
karşı ideolojik olarak oldukça sert bir eğitim aldığını görürsünüz. Yani ABD,
temelde sabundan bomba yapmaktan önce sistematik olarak hazırlamış her birini.
Aynı ABD, Afganistan – Rusya savaşında Afgan mücahitlere, 90’ların başında
Hırvat topçularına, Rusya’ya yaka silktiren Çeçen milislere de benzer
eğitimleri vermiştir. Yani ilk olarak eğitim paketinize koymanız gereken;
“İdeolojik – Siyasi ve Kültürel Amaç” olmalıdır. Ardından nerede kavga
ettireceğiniz çok önemli. Çöl? Orman? Havanın nemi? İklim? Denize uzaklık? Su
kaynaklarına yakınlık gibi birçok parametre devreye girer. Ki bu da oldukça
önemlidir. (ABD özel kuvvetleri YPG unsurlarını Fırat’ın doğusunda Tişrin
Çayı’nın karşısındaki Yılanlı Köyünde eğitmektedir.) Çünkü sizin eğitip ortaya
saldığınız kurmalı oyuncaklar sıkılıp – bunalıp – pilleri bitebilir. Bunun
önüne geçebilmeniz için onlara uygun coğrafi koşullarda hayatta kalmaları
eğitimini de bu paketin içine koymalısınız. Ardından düşmanın savaş stratejisi
gelir. Karşınızda düzenli bir ordu varsa farklı bir strateji geliştirirsiniz.
Karşınızda başka bir gerilla / milis gücü varsa stratejiniz ona göre değişir.
Bir gerillayla, gerillayı ortadan kaldırmanın yolu başkayken aynı sistemi
düzenli orduya karşı uygulayamazsınız. Terör ve kaos eylemleri gerçekleştirmek
için bambaşka bir strateji geliştirmelisiniz. Tüm bunlardan sonra eğitim
paketinin içindeki en kolay kısım olan bombalama, sabotaj, yangın, ateşli,
kesici ve delici silahlar eğitimi gelir. Önem sırası aynen bu şekildedir. Ve
ABD Özel Kuvvetlerinin de bu uygulamayla yola çıktığını biliyoruz.
En tehlikelisi ‘yalnız kurt’
HMÖ – İRA’nın en çok başvurduğu yöntem olarak bilinen ve literatürde
“yalnız kurt” saldırısı olarak tanımlanan eylemlere yönelik mücadelede neler
yapılabilir?
Cevap – “Yalnız Kurt” eylemlerinde en çok tedirgin edici
unsur; eylemcinin bir yerden – kişiden ya da üniteden emir almadan tamamen
kendi fikriyle – kendi planıyla harekete geçip eylem yapmasıdır. Ve içinde
bulunduğumuz çağın teknolojik ve bilimsel gelişmeleri ne yazık ki buna henüz
bir çözüm bulamamıştır. İstihbarata karşı koyma teknikleriniz en son
teknolojiyle donatılmış olsa bile bir insanın okuduğu bir metinden – haberden,
izlediği bir videodan etkilenip üzerine bomba sarmasının önüne geçemeyeceğiniz
gibi kendi kendine planladığı bu eylemi de önceden bilemezsiniz. Ancak;
kaynakları takip ederek buna bir çözüm bulabilirsiniz. Eylemcinin kullanacağı
spesifik malzemelerin / ürünlerin takip ve kontrolü, temin edicilerin
bilinmesi, hareketlerinin izlenmesi ve çok sıkı bir teknik takiple bir nebze
olsun bu eylemlerin önüne geçilebilir. Son zamanlarda MİT bu konuda oldukça
başarılı işlere imza atmaktadır.
HMÖ – Son olarak Türkiye, Kandil’deki terör örgütü liderlerini imha
edecek operasyonel kapasiteye sahip midir?
Cevap – Mutlaka, bu konuda ilgili birimler ve ilgili
kabiliyetli insanlar, canla başla çalışmaktadırlar. Ancak karşınızdaki bir
düşmanı yok etmenin en isabetli yolu; düşmanı tam olarak karşınızda
görebilmenizden geçer. Karanlıkta atacağınız bir merminin size vereceği zarar
çok farklı olabilir. Aydınlıkta ise düşmanınız saklandığı için asla o atış
şansını bulamayabilirsiniz. Belki de atış yapmadan düşmanı etkisiz hale
getirmek size çok daha büyük avantajlar sağlayabileceği için en uygun zaman, en
uygun koşullar ve yine o koşulların en uygun kazançları sağlayacağı an
bekleniyor olabilir. Buna sebep; belki siyasi, belki stratejik, belki de
ekonomik çıkarlar denilebilir.
İLETEN : ERKUT ERSOY & İstihbarat
Uzmanı