Mustafa Hakan ÜNSER : Zihin Denetimi
22 Kasım 2024
***
Siyaset, doğası gereği devlet yönetiminde aksayan, tıkanan durumlarda devlet ve toplum lehine çözüm üretme işidir. Siyasetçi devleti yönetir, bu süreçte gücü elinde tutarken eylemlerinde hukukla sınırlıdır / veya olması gerekir. Bazı siyasetçiler bu durumdan rahatsız olur. Hukuka ve hukuku tesis için yapılan yasalara uymak onlar için bir sorundur ve bu sorun ortadan kaldırılmalıdır.
Nihayetinde hukukun belirleyici olmadığı yerlerde siyaset daha çok öne çıkar. Hukuksuzluk ortamında insanlar haklarının peşine siyaset aracılığıyla düşer veya haksızlık yapabilir hâle gelir. Sonuç olarak siyasette çeteleşme başlar ve Orta Doğu usulü siyaset hüküm sürer.
Bu yüzden maalesef coğrafyamızda siyasetin alt eğilimleri sağ-sol, liberal, komünist, milliyetçi vs. değil öncelikle hukuktan yana olanlarla olmayanlar diye doğru zeminde değerlendirilmelidir.
Eskiden beri İngilizlerin başarıyla uyguladıkları hukuk, demokrasi, eşitlik gibi değerlere gerek duymaksızın feodal algı alışkanlıklarının yerleşik olduğu yerlerde ağaları, şeyhleri, “şıhları” ve yeni düzende bunların yerini alan siyaset baronlarını kontrol ederek toplumu da kontrol etme yöntemi hâlâ geçerliliğini koruyor. Başarılı uygulama örneklerini bildiğimiz bu İngiliz tarzının şimdi daha ileri uygulamalarının da olduğu tahmin edilebilir.
Artık insanları ikna (!) etme ya da edememe durumlarında “mind control” denilen zihin kontrolünün çok değişik yollarla yapıldığı biliniyor.
Lise yıllarında yanlış hatırlamıyorsam fizik hocamızın “bütün etkenleri hesaba katabilirsek gelecekte ne olacağını hesap edebiliriz ama hesap bittiğinde olay çoktan gerçekleşmiş olur” diyerek yaptığı izah, yapay zekânın bu kadar hızla geliştiği bu ortamda hâlen geçerli midir bilemiyorum. İnsanoğlunun hemen her konuda göstermiş olduğu gelişmelerin mesela kullanılan ilaçların yan etki ve etkileşimleriyle zihin kontrolü, hadi tam olarak öyle demeyelim, iyimser yaklaşımla zihin karışıklığı oluşturmak veya ilaçların istenmeyen yan etkileriyle zihin bulanıklığına yol açması çok olasıdır.
Günümüzde tek bir adamın, tartışmasız liderin, kutsal önder gibi sınırsızlaştırılmış, önündeki bütün hukuki, bilimsel ve akli engellerin kaldırıldığı bir zihnin kontrol edilebilmesi ve zihninin bulanıklaştırılması/karıştırılması ihtimali göz ardı edilmemelidir. Dolayısı ile karar alma mekanizması birkaç aşamalı olmalıdır.
Sözüm aslında bir modern zaman ideolojisinin mensubu olan milliyetçileredir.
Feodal kafalıların Batı hayat tarzına hayran lümpenleri bahane ederek kendileri gibi olmayanları “Batıcılıkla” suçlamaları aslında bilim ve akılcılığa saldırarak kendilerine alan açma faaliyetidir. Biliyorlar ki, milliyetçilik onların doğal düşmanıdır. Onun için milliyetçiliğe ve millet tanımına farklı farklı tanımlar getirerek, feodal kavramlar ekleyerek eğip bükmeye ve kendilerine benzetmeye çalışıyorlar.
İtaat, sadakat gibi kavramlar karar alma mekanizmasına güvenle eş değerdir. Demokratik olmayan, içinde bulunulmayan, bilinmezlikleri olan, gizli, şüpheli ve şaibeli karar alma mekanizmalarına sadakat hiç kimseden bilhassa milliyetçilerden beklenemez.
Sürekli bölünmekten şikâyet eden ve daha fazla bölünme yolunda olan milliyetçiler birleşmeyi kutsamak yerine gerçek problemlerini ve bölünme sebeplerini iyi tespit etmek zorundalar. Türk milliyetçiliğine özgü sorunları belirlemeli, toksik kişileri ayıklamalı, sürekli Batı’ya karşı argüman geliştirirken Kuzey’e, Güney’e ve Doğu’ya da bakmalı… Amerika üstümüzde planlar yapıyor da Rusya uyuyor mu? Ayrıca hukuksuzluğu, yolsuzluğu, hırsızlığı hiç gündemine almayan, egemenliği için canını ortaya koymayan bir camia birleşse ne olur?
Aynı olmak zorunda değiliz ama hukuksuzluk gibi bizi köleleştiren ortak hedeflere hep beraber ok atmalıyız.