NATO DOSYASI /// Furkan Alyakut : NATO ve Rusya geçmişi

Furkan Alyakut : NATO ve Rusya geçmişi

20 Mayıs 2022, Cuma
Hiçbir tehlikenin olmayacağını düşünmek gerçekten büyük bir tehlikedir” derler.
Geçmiş yazılarımızda Rusya’nın Ukrayna’ya saldırması sonucu Avrupa’nın uyguladığı çifte standartlardan bahsetmiş ve bu savaşın ülkeleri ne yönde etkileyeceğine değinmiştik.
Bu hafta Ukrayna’nın ardından Finlandiya ve İsveç de NATO’ya katılmak için başvuracağını belirtti. Ülkemizin ve diğer üye devletlerin bu başvuru karşısındaki tutumlarına geçmeden önce “Nedir bu NATO ve neden devletler birer birer bu örgüte katılmak istiyor” sorularına cevap vermemiz gerekir.
NATO, yalnızca askerî bir birliktelik değil. Siyasi olarak da çok kuvvetli bir birlik olduğunu her defasında uluslararası platformlarda göstermektedir.
Tam adı ile Kuzey Atlantik Anlaşması Örgütü (NATO), 4 Nisan 1949’da ABD ve Kanada’nın yanı sıra on Batı Avrupa ülkesinin de imzasının bulunduğu Kuzey Atlantik (Washington) Anlaşması esas alınarak kuruldu.
NATO’nun kuruluş amacı, dönemin siyasi atmosferine de uygun düşecek şekilde, “üye devletlerin özgürlüklerinin ve güvenliklerinin sağlanması” olarak belirlenmiştir. Bu doğrultuda NATO, ittifakta yer alan üye ülkelerin ortak güvenlik konularında birlikte hareket ettikleri bir topluluk görevi görmektedir.
Bu bilgiler kitaplardan ve NATO’nun resmî sitesinden alınan teorik bilgilerdir. Doğrusunu söylemek gerekirse NATO, ikinci dünya savaşı sonrası Sovyetler Birliğinin önlenemeyen yayılmacı politikası karşısında Amerika ve Avrupa ülkeleri tarafından komünizmin yayılmasının önlemek amacıyla kurulan bir örgüttür.
Bu önleme çabalarının başlıcası kapalı kutu olan SSCB’de istihbarat faaliyeti yürütmekti. Hatta buna istinaden hemen ardından Sovyetler Birliği tarafından KGB istihbarat servisi kurulmuş.
SSCB’nin 1991’de dağılması ile yayılmacı politikasını genişleten NATO, eski Sovyet ülkelerini birer birer birliğine katarak Sovyetler Birliği’nin ardıl devleti sayılabilecek olan Rusya’yı bir yönden köşeye sıkıştırmaktadır.
Buna karşın Rusya, NATO’nun bu yayılmacı politikası karşısında NATO’ya üye devletlerin sınırları ile kendi sınırları arasında her zaman tampon ülkeler bulundurmaya çalışmıştır.
Bundandır ki bir tampon ülke olan Ukrayna’nın NATO’ya katılma talebi Rusya tarafından ülkenin işgaline varacak boyutta sert karşılanmıştı.
Bugüne kadar ensesinde bir boz ayı ile yaşamayı öğrenen ve uluslararası platformlarda bağlantısız ve ılımlı politika izleyen Finlandiya ve İsveç NATO’ya katılma başvurusunda bulunacaklarını açıkladı.
Ukrayna’nın başvurusu sonrası koskoca ülkenin işgali yolunu tercih eden Putin’in, Finlandiya’nın ve İsveç’in başvurusuna vereceği cevabı dünya merakla bekliyor.
Ancak unutulmamalıdır ki 1940 kış savaşları yapılırken hiçbir nükleer gücü olmayan Rusya, bugün itibarıyla dünyanın en fazla nükleer silaha sahip ülkesi konumundadır.
Dolayısıyla dünyayı büyük ateşten korumak, dünyadaki hürriyet ve demokrasi paktını koruyup genişletmek kadar önemli hale gelmiştir.